ÖZGÜR OLMAK.
ÖZGÜRLÜK NE DEMEKTİR?
Karadenizliyim ve kendi köyümün en (asi kızıydım), en bilgili ve de en kültürlü kızıydım o yıllarda. Köy yerinde evde bir kitaplığım, başucumda kısa sürede pilleri biten bir de radyom vardı. Çevremde benden daha bilgili olduğunu düşündüğün insanlarla konuşur arkadaşlık etmeye çalıştım yıllarca. Babamı kaybettiğimde henüz 13 yaşındaydım ve evlendiğimde ise 21 yaşında. Eşimi kaybettiğimde çocuklarım, 13, ila 15 yaşlarındalardı, bende 38 yaşındaydım ;ben anamın kaderini yaşadım çocuklarımda benimle aynı kaderi paylaştılar ne yazık ki. İki küçük çocuğumla birlikte İstanbul’un orta yerinde yapayalnız kaldık o kadar kalabalık bir ailem olmasına rağmen. İnsan düşünce, hele de yoksul olup kendilerinin yardımlarına ihtiyacı olduğu düşüncesine kapılıyorlar/ ki çoğunlukla düşünce bu yönde oluyor maalesef, işte asıl yalnızlık tam da burada başlıyor tıpkı benim yaşadığım yalnızlık gibi. İlkokul mezunuydum ve elimde herhangi bir meslek yoktu; yük taşımak, evi silip süpürmek, yemek pişirip sonrada bulaşıkları yıkamaktan başka. (Hemen şunu da ekliyeyim. Ailece yaylacılık yapıyorduk ve yaylada da belli bir ücret karşılığı elin hayvanlarına çobanlık yaptım senelerce. Yok, tek kuruş para vermedi bana annem bu yüzden hala daha kızgınım anneme. Annem iki yıl önce öldü ama benim içimde hala o konu sıcak; çünkü, okuyan bir kızım, emek, emekçi, sömürü, kapitalist sistem nedir biliyordum ama bu anneme hiç sökmedi, neyse).
Asla yapamam dediğim, hiçbir zaman kendime yakıştıramadığım işten başladım işe, temizlik işine girdim, çünkü ben Karadenizliyim, ben çalışkan, ben etrafımdaki kişilerden çok farklıydım bu yüzden şimdi asla sıradan olup ‘’aa, bu muydu o kadar gözümüzde büyüttüğüm kız’ ’dedirtemezdim kimseye, dedim ve eşimin ölümünün hemen ardından kendime bir iş bulmak zorundaydım ve bende bu temizlik işini buldum ve çalışmaya başladım. Ne güzelliği ne havası, hangi asilikten bahsediyorsun, bunların hiç birisinden eser kalmamıştı bende, ya da ben öyle hissediyordum. Kafamda hep şu soru vardı, Bir gün bende başkaları gibi geçmişte şunu yaşadım, bunlar başıma geldi oh çok şükür hepsi geride kaldı diyecek miyim acaba? Deyip elime bir defter bir de kalem aldım, bunlar benim en iyi arkadaşım olacaktır bundan sonra deyip yazmaya başladım, yani günlük tuttum, tam on yıl hiç ara vermeden yazdım. Geri dönüp ne yazdığıma bakmadım okumadım bile.
Üç yıl bu şekilde çalıştıktan sonra oğlumun okul bilgisiyle iş yerimi açtım on yıl içerisinde hem evimi hem de arabamı aldım. İşim sayesinde bazı arkadaşlarla tanıştım şiir dinletilerine katıldım, kendimce şiirde yazdım ama hiç okumadım. Git gide açıldım çevrem genişledi, çevrem genişledikçe daha sıkı bir şekilde okumaya başladım ve baba evinde bıraktığım kitaplığımın kitaplar aynı olmasa da daha fazlası kitap oldu kitaplığımda. Şimdilerde çok okuyorum diyemem, eskisi gibi de yazmıyorum. Siyasetten de soğudum, spor programları seyrediyorum, elime örgümü alarak. Trabzonspor’u takip ediyorum çünkü Trabzonspor ezberleri bozdu ve birçok takımın saltanatlına son verdi, kendimi Trabzonspor’a benzetiyorum ve ailemde tek ben bu takımı tutuyorum, aldığım eleştirileri yazsam sayfalara sığmaz, aykırı bir kişiliğe sahibim açıkçası.
O kadar umutsuz, o kadar çaresizlikler yaşıyordum ki bazen ne yapacağımı bilmiyor sabaha kadar yatağımda ağladığım geceler çok oldu ve etrafımdaki insanlar gözyaşlarımı görmedikleri için benim eşime üzülmediğimi düşünenler olmuş, hatta ‘’yakında evlenir’’ diyenler de olmuş.
Önce çocuklarımla konuştum sonra kendimle. Okuduğum o kitaplardan neler öğrendiğimi bi gözden geçirdim. Babam öldüğünde anamın yaşadıkları, bizlerin yaşadıkları, köydeki o ağır çalışma koşullarını sayfa sayfa, kare- kare inceledim ve kendime bir yol haritası çizdim, benim kesinlikle çalışmam lazım, asla kimseye el açmamam lazım, asla kimseyle yaşadıklarımı paylaşmamam lazım çünkü o kişiler beni dinler gibi yapıp asla dinlemeyeceklerdir beni ve ben arkamı döndüğüm an hemen dedikodumu yapacaklarını bildiğim için hep güçlü durdum ve işime dört elle sarıldım. İş yeri açmam bir delilikti ama ben bu deliliği yaptım ve elimde avucumda ne varsa o iş yeri için harcadım. Çocuklarımı üniversiteye yolladım yollamasına ama okumadılar çünkü iş yerleri vardı, bende o işten çok anlamadığım için bunu bahane edip okumadılar, bu benim içimde çok büyük bir yaradır hala.
16 yıl esnaflık yaptım Kadıköy’de, o kadar sıkıntı beni yıkamadı ama pandemi ve de AKP’nin beceriksiz politikaları, bazı kesimin yanında durup bizleri umursamazlığı yüzünden iş yerimi kapatmak zorunda kaldım, bu yüzden iki yıldır evdeyim ve ilk kez özgürlüğün ne demek olduğunu anladım. Onca sıkıntıya kafa atmam, onca eziyet, onca mücadeleyle omuz omuza savaşmam meğerse beni ben yapmıştı ve ben bunu ancak evde oturunca anladım maalesef. Özgürlük çalışmaktır, üretip kendi ayaklarına basmaktır bunu ne zaman anlayacak bu insanlar acaba? Diye düşünmekten de yoruldum açıkçası. Gündüz Yavuz..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.