- 282 Okunma
- 0 Yorum
- 2 Beğeni
Bugün
Günaydın...
Yağmurlu bir sabaha uyandım. Halim vaktim yoktu hemde. Korkulu kabuslar gördüm tüm gece. Belki bir an evvel bitsin istedim. Daha fazla uyumak isterken bedenim, gözlerimi cama diktim. Yağmur yağıyordu. Damlalar Penceremde parıl, parıl parlıyordu. Sessizce kalktım yerimden, ev halkı uyanmadan evvel.
Kendimle baş başa kalmak istedim. Mutfağa gittim kahve suyu koydum. Ardımdan gelen dostum şemsti.
İki ayağını öne doğru uzatıp gerildi. Sonra arka ayaklarını uzattı.
Ah cancağızım seni sevmeye bile halim yok.
Aslında bugün hiç bir şeye halim yok. Günlerdir bir koşuşturmaca içerisindeyim. Ne için, kim için bunca telaş? Yaşamak için mi? Dilediği gibi yaşayamıyorsa insan, ne anlamı var ki? Herşey için çabalamak gerek, dikkat etmek ve kısıtlamak kendini. Çok çalışırsan çok para kazanırsın ama onu harcarken tutumlu olmalısın. Zorlukla kazandığın parayı kolaylıkla veriyorsun yaban ellere. Ya da bir yemeği bin bir emekle yapıyorsun. Saatlerce uğraştığın o yemekler dakikalar içinde tüketiliyor. Sağlıklı yaşamak için spor yapıyorsun. Günlerce, aylarca, yıllarca uğraştığın yaktığın o kalorileri bir anlık gaflete kapılıp bir tatlıya ya da hamur işine feda ediyorsun. İstediğin gibi yiyip, içmen yasak. Şeker yasak, tuz yasak.
Hayatın tadı tuzu kalmıyor ki insanda. Yine de yulaf yiyip gülümsüyoruz hayata.
Elimizde ki aletlerin esiri olmuşuz. Neredeyse iki, üç maaşını telefon almak için yatıranlar var. Sonra aman gözün bozulur çok bakma, çok oynama, aman ısınır, kırılır çok konuşma. Öyle değil mi şems?
Kahve suyu kaynıyor şemste bacağıma dolanıp, dolanıp mırlıyor. "ne diyor bu kadın sabah sabah" diye düşünüyor. Kahvemi alıp salona geçiyorum. Pencereme pıtı pıtı yağmur damlaları vuruyor. Mesajlar olmasa bugün kandilinde olduğundan haberim olmayacak. Kandil deyince aklıma çocukluğumda dört gözle beklediğim kandil simiti geliyor. Koltuğuma oturup yağmuru izliyorum. Peşimde dolanan şems kucağıma yatıyor. Bir taraftan düşündüklerimi yazıp bir taraftan kahvemi içerken bacağımda minik dostumun sıcaklığını hissetmem hoşuma gidiyor. Hava da bir taraftan yağıp, diğer taraftan güneş açıyor. Ekimi hiç sevmiyorum artık...
E ne diyorduk şems telefon! İnsanların hayatına o denli girmiş ki, evde, işte, okulda. Araba kullanırken, spor yaparken (bu ben:) yemek yaparken hatta çalışırken bile sosyal medyadan kopamayan insanlar var. Birde ard arda keşfet videolarına takılırsan vay haline! Seni böyle bir nehrin akıntısına çeker gibi bırakmıyor.
Geçenlerde sabah ezanı vakti dinle şems! Annem o saatte namaz kılar ve kuran okur. Arada kuran sesini duyar uykuma devam ederim. Hatta bilinç altım "yasin velkuranilhakim" diyerek uyanır. Bir sabah baktım kafamda hiç dinlemediğim bir şarkı çalıyor. Bu neyin nesi dedim. "al sevgilim kır kalbimi" diye diye uyanmışım. İnternetten aradım öyle bir şarkı var. Şarkının devamını da dinledim ama ilk kez dinlemiştim, şimdi değil yahu ilk çıktığı zamanlarda. Neyse uyumadan evvel duymuşumdur herhalde dedim. Bi araba geçmiştir yahut tvde falan çalınmıştır diye düşünmedim. Sonra ertesi sabah kulağıma bir sesler geliyor. "gümüş gerdanında, gümüş, gümüş gerdanında" takılmış CD gibi bu neyin nesidir yahu derken birde baktım annem. Yatak odasının açık penceresinden gördüğüm kadarıyla balkonda kuran okurken, kuran arası vermiş. Elinde telefon. "yahu" dedim "anne! Napıyorsun" gözlüklerini üstünden baktı "tiktok izliyorum" "sabah sabah ne tik tok izliyorsun uyusana!" annem dik dik bakış telefonu kenara bıraktı kuranına devam etti. Ben söylenmeye devam ettim tabi sonra uyumuşum. Uykumun bölünmesine tahammülüm yok şems biliyorsun. Geceleri gelip burnumu yalayıp, kafanı yanaklarıma sürttüğünde de sana kızdığım olmuştur. Beni seveceksen güzdüz sev. Geceleri çekilmez bir kadın oluyorum. Neyse şems sonra o gün uyanınca annemle konuşuyorum. O kafamda çalan şarkıda varmı tiktok ta? Diye soruyorum. Varmış tabi şems olmaz mı? Meğer anam her sabah tiktok seyrediyormuş.
Dediğim gibi gece gözümüzü açıyoruz telefonu alıyoruz elimize, wcye giriyoruz afedersin elimizde telefonla. Neden sence? Bunun bir sebebi olmalı değil mi?
Çünkü insan hayatının her anında yanında olan birisi, ya da bir şey istiyor. Bu şeyin boşluğunu da telefon dolduruyor. Hem taşınabilir, insanlar kadar hacmi yok, hemde çok seçenekli dilediğini yanında hissedebiliyorsun. Belki de yalnızlıktan korkuyoruz. Ve bu korkumuzu etrafımızdaki diğer insanlar bilsin istemiyoruz. Ama aynı zamanda da yalnızlaşır, sığlaşıyoruz. Düşünsene şems sen geldiğinden beridir. Kendimi asla bu evde yalnız hissetmedim. Her yerde yanımdaydın.Endişeli olduğumda beni sakinleştirirdin. Ama içimdeki bu endişeleri başka insanlara yansıttığımda beni hafife alıp dalga geçeceklerdi. Oysa kendileride öyleler. Tüm insanlar endişeli aslında ama bununla yüzleşecek cesaretleri yok. Durmadan düşünmeden bir an bile beklemeden kendilerine bir meşgale belirliyorlar. Çünkü beklerlerse belki hayatın kör kuyusuna düşecekler.
Oysa ben yavaş yavaş sindire, sindire yaşamak istiyorum hayatı. O yüzden son zamanlarda içinde bulunduğum bu koşuşturma beni fazlasıyla rahatsız ediyor. Bugün tüm planlarımı ertelemek istiyorum. Anlatabiliyor muyum sevgili dostum. Evet bir şey var onu yapmam lazım haklısın onun dışında kendimle başbaşa kalacağım.
Yağmur sinmiş, kahvem de bitmiş. Sen bile gitmiş günlük oyun aktivasyonuna başlamışsın bende yavaş yavaş haftanın son gününe ağır adımlarla başlayayım..
Kendime verdiğim yetkiye dayanarak "Bugün" bir şey yapmayacağım.
...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.