- 254 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
UMULMADIK TEHLİKE
Kızım dokuz, oğlum da iki yaşlarındaydılar.
O zamanlar, alttan havalı simtaş kömür sobası kullanıyor, gezmeye giderken alttaki sürgüsüyle havalandırmasını kapattığımızda açıncaya kadar uyuyor, açtığımızda tekrar yanmaya başlıyordu.
Günlerden bir gün uyuması için kapatıp gezmeye gitmiştik.
Akşam üzeri eve döndüğümde sobanın havalandırmasını açıp oğlumu da sobanın yanındaki yer minderine bıraktıktan sonra üzerimi değiştirmek için arka odaya gitmiştim. Kızım da ortalıkta dolaşıyordu.
Benden önce sobalı odaya giren kızımın çığlığını duyar duymaz canım ağzımda yetiştim hemen.
Oğlum, kızımın çok sevdiği sarı saçlı, mavi gözlü ve adına da Emine koyduğu plastik bebeğini sobanın üzerine atmış, alev alev yanıyor, ortalık duman içinde, kendisi de korkuyla köşeye pusmuş, ıhh ıhh diye inliyordu.
İlk işim, hemen oğlumu kaptığım gibi diğer odaya bırakmak olmuştu.
Geri dönüp önce sobayı kapatıp da yanan bebeğin üzerine ıslak bir bezle alevini söndürmek yerine, henüz tutuşmayan kısmından tutup da atmaya çalışırken her bir yanan parçası halının üzerine düşüyor, elimin bazı yerlerini de yakıyordu.
Nihayet yanan yerleri söndürüp evi havalandırmış ve büyük bir tehlikeyi çok büyük zarar almadan atlatmıştık.
Aynı şey bir başkasının başına gelmiş de bu şekilde davrandığını anlatmış olsaydı eğer, suyla söndürmeyi veya üzerini bir bezle kapatmayı nasıl düşünemedin diyebilirdim belki de, kendi başına gelince panikleyip düşünemiyor insan.
Elimin yanması, o zamanlar daha ülkemizde yeni yeni satılmaya başlayan bulaşık makinesi sahibi yapmıştı beni mecburen.
İlk çıkan herşey o kadar sağlam oluyordu ki, o bulaşık makinesini hâlâ kullanıyorum.
Babam da, ben orta okuldayken alınan Arçelik Buzdolabını kullanıyor halâ.
Bu da eski insanların işine ne kadar önem verdiğinin ve dürüst olduğunun en güzel kanıtı.
Bu devirde insanlar, birbirini nasıl aldatırım, başkasının sırtından nasıl para kazanırım diye düşünürken, aslında kendilerini aldattıklarının farkında bile değiller.
Kim ne kadar parasal yönden zengin olsa da, o parayı yiyecek sağlığı olmayabiliyor.
Ülkemizin en zengin iş adamları Vehbi Koç ve Sakıp Sabancı, her ikisi de diabet(şeker)hastasıydılar.
Hatta Sakıp Sabancı bir keresinde TV de;
"Araba fabrikalarım var, ama çocuklarım engelli oldukları için araba kullanamıyorlar" diye ağlamıştı.
O insanların yaşadıklarından bile ders alamayan aymaz insanoğlu kendi neslinin sonunu getirecek bu gidişle...