VE'L-LEYL
“Geceye ant olsun...”
Hayır sözcükleri taşırmalıydım, bilinen anlamdan uzaklaşıp kendimce biçimlendirdiğim dünyamda yeni bir anlam yüklemeliydim, anlamsızlıklarıma ki benim için anlamsız.
Ruhumun demir parmaklı hücresinde is tutmuş duvarlar arasında kelimeleri duvardan duvara çarpmalıydım ki bitap bir biçimde kendilerini bana teslim etmeliydiler öylede yaptım, kırarak, dökerek en çokta enkaz bırakarak, metruk binaların feryadına kulak tıkayarak. Hem uçmayı rutinlik haline getirmiş düşlerim karşısında hangi burnu kanamış kelime durabilirdi ki?
“Leyla’ya ant olsun…”
Gecenin kara perçeminden leyla adlandırmasını söküp çıkarmıştım. Kolay olmamıştı bu, dingin bir gecede, geceden söküp almak siyahı, evet kolay olmamıştı zifiriler tarafından işgal edilmek, evet kolay değildi ayı doğmaktan bezdirmem ki sarı parlasın gecenin baykuş tünemiş garlarında.
Yeni giydirdiğim çarşaflar gecenin sessizliklerini yırtıp dimdik durmuştu anlam bulduğum anlamsızlıkta. Delinir miydi gecenin kara çehresi? Delinmişse sineler gecelerde delinirdi… Belki de gecede mavi kalmak, gecede düş ölülerini mavilerin bağrından toplamak, kara çarşaflardaki kan siyahından daha da berrak ve de tazeydi. Evet öyleydiler hem denizin mavisini sevmeyen kaç mavi gördünüz ki? Yada gökyüzünden süzüle süzüle kaç tane damlacık?
Kelimelerin kıyafetsiz kaldığı bir anda onları sarmalayan bendim, soğuk kış gecelerinde düğmelerini ilikleyende… yırtık, perişan bir biçimde omuzlarımdan aşağı sarksın diye sarmalayan da ben…Belki de dağların sırtlanmaktan kaçtığı şeyi omuzlarıma sırtladığımdandır tüm bu ağırlık, belki de yıprandığımdandır, hem çürüyen omuzların ağrısı neydi ki düşler de bile uçmaktan aciz kalan ben için.
Okurken taşardı anlamlar, kabından süzülürken maya tutmuş griye çalan beyaz sözcükler gibi. Ve’l-Leyl… kelimeler ne kadar da masum onları köklerinden söken ben karşısında, mağrur belki de, biraz ürkek ama en çok kirli….
Leylaaaa diye mırıldanan rüzgarın sabahın 5’inde penceremin soğuk camlarını kırbaçlayarak uyandırmasına bendim sebep, bendim sebep 6. Katta oturan Melahat teyzenin en güzel düşlerinin katili, ki çığlığını yeni işittiğim çocukların debelenişlerinin bozduğu koyun kokulu yataklarının bozulmasına, kurtik semalarından taşıdığı beyazı eritip aşından olmasına sebebiyet verip çocukların minik ellerini açıp amin kelimesinden önceki zikredilen bedduanın içinde geçen isim yine bendim. Çünkü bendim geceyi eşeleyen, doğması için geceye sarıyı çağıran, rüzgara tangırdatması için mavi uğultulu sesler çıkaran oyuncakları veren. Leyla markalı, Leyla mavisi renginde ve Leyla diye uğuldayan bir sürü tangırtı…
Köpeklerin geceye sitem edercesine uğultuları bile rüzgarın mırıltısını savsaklatmıyor tersine her yerde Leyla uğultusu… Leylaca konuşan ağaçlar, leylaca bilmeyince yuvasından olan bir dişi sincap, Leyla kirpikler, Leyla rengi gözler, leyla,leyl…
Yine Leylaaa
Her yerde olmamalıydı, hülyalara kaçmalıydım, uçmasını dilemek benden kendi düşümde.
Yine Leylaaa
Sıyrılmak istiyorum, belki yerde biraz debelenerek hörgüçlü misali, hayır çamurda değil. Leyla kokan papatyalarda hiç değil… papatyaları seviyordum, o sevdiği için mi? Dikenli kırmızılar cazip değildi, belki biraz petunya, çok olmasa da fulya, ama en çok seviyorum sevmiyorum lar….
Geceye ait olanı vermeliydim. Kutsaldan sıyırarak parçalamıştım gecenin bağrını. Acımasız değildim, haddi aşmıştım ama arsız hiç değildim. Sadece sevmiştim, mecnun gibi kutsalı okuduğumda belki leyl gördüğümde lal kesilmemişti dilim ama gecenin bağrını dağlayacak kadar mecnundum biraz. Hem her leyla ya mecnun, her mecnuna mecnun değil miydi tklar…
Ben ki kutsaldan sıyırmış leylayı, ben ki düş katili, ben ki rüzgara sus diye bağıran. Ben ki diye başlayıp devam ettirirsem bu yazıyı mahkumiyetin en acılı sancıları bile bana düşman kesilir. Ben artık gecenin olduğu bir vakitte kalamam, kalamam artık, ben doğmaktan sıkılmayan bir sarı yarattım, ben sarıyla yaşayamam….
Üzgünüm Melahat teyze…
Üzgünüm çocuklar…
Üzgünüm sarı, en çokta çatı katlarında oturanlarınızdan yıldızlarınızı elinizden aldığım için.
Ve leyla en çokta senden, sığındığın yalnızlıklar kalesinden seni mavilere attığım için..
Ben üzgünüm…..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.