- 604 Okunma
- 0 Yorum
- 3 Beğeni
Şimşek desenli çorap
Huyum gereği hiçbir yere geç kalmam, dakikalar geçsin diye icat ettiğim birkaç alışkanlığım vardır, örneğin evden çıkmadan önce on dakika kadar kitap okurum, bu demektir ki ondan da önce çıkmaya hazır tertipli birinin ideal çizgisinde hiçbir aksiliğe pabuç bırakmadan ilerlemişimdir. Akşamdan otobüs ve banka kartlarım kontrolünü yapar, baba tarafından akrabam Letafet hanım’ın eşi tabakhane esnafı Nafi bey’in içinden nasıl geldiği anlaşılamayan bir yaz gününde bana ve kardeşim Sıtkı’ya birer adet olmak üzere armağan ettiği deri cüzdanımdaki müdavimliğine emin olurum, yanıma ne olur ne olmaz nakti, ufak yeşil tarağımı, mendilimi, not defterimi kesinkes alırım. Hava açıksa yürüyüşümü uzatacağımı bildiğimden tabanı en rahat ayakkabımı tercih eder, dönerken Dölegen caddesinde bulunan Papağan pastanesi’ne uğrayıp akşam üstü dört gibi yenice çıkan selanik çöreğinden iki yüz elli gram alacağımın planını yaparım.
Geçen hafta, başıma şimşek desenli bir çorap örmekle meşgul olduğunu tahmin edemediğim arkadaşım Ahmet’ten gelen telefonla irkildim. Ne de olsa telefonum ayda yılda bir çalar, o da bir kurye servisi, banka santrali ya da yanlışlıkla aramış biri olurdu. Ahmet’in sesi her zamanki gibi neşeliydi, duymuş olmanın memnuniyetsizliğini saklamak için bir sakınca görmedim, telefonu kapatmak için acele ettiğimi fark edince kırk yılda bir görüştüğümüzü, özlediğini ima eden birkaç yalandan cümle sarf etti, baklanın doğumu ise ebe müdahale etmeden olmazdı. Meşgul olduğumu söylerken yalanım tökezleten bir taş gibi ayağıma dolandı. Hangi meşguliyet bu diye sorunca, yaşam döngüsüne helezonal hareketi ile ahenkli programa dahil edecek, sanki bir grup karınca ile suda yüzen bir dala ilişip güneşin doğuşu ya da dünyanın geldiği haller hakkında lafazanlık edeceğim bir uyum ve sıkıcılık sinmiş bir konuşmada nicedir bulunmuyordum. Beni biriyle tanıştırmak istediğini söyleyince kuru dala benim gibi tünemiş antenlerini sağa sola çeviren dişi bir karınca görüntüsü gözümün önüne geldi. Ara sıra bana dönüp Godard sineması hakkında düşünceniz diyordu. Bir ara dayanamayıp bir filmini izlediğimi ve sonuna doğru filmi hızlandırdığımı söylememle birlikte beni suya itmesi bir oldu, ardımdan seçebileceğine sevmeyebileceğine seni kim inandırdı diye bağırıyordu, belki doğru zaman değildi, dememe kalmadan antenlerinin ucu son kez göründü.
Meddahın gösterisi bitmeden alkış kopmaz, Ahmet’in ısrarı ile hayalime bir şimşek gibi düşen karıncalı görüntü birleşince peki madem deyiverdim. Ahmet ortak olmadığımız bir sevinçle telefonu kapattı. Bense suda iyiceboğulmuş emin olmak için tekrar tekrar bunu yapmıştım.
Sonraki günler huzursuzluğun eteklerine bir çığın getirdiği kar kümesinde saplanıp kalan bir şişe gazozun ne zaman kıralacağına emin olmadığı süre içinde gaz kabarcıklarını görünür kılan heyecan dolu düşüncelerim içinde geçti. Kapımı sıkıca kapattığıma emindim, ne olmuştu da birinin ardında durup kapıyı tıklatmasına izin vermiştim ve bilindik bir oyuna davet almıştım. canım bunu istemiyordu, canı yanan kimse, bir sonraki adımın yanığa üfleyecek ejderhayı insan kılığında görmek olduğunu bilir. Peki ben bir alev topunu nasıl karşılayacaktım?
Talih bu ya, bu kez benden yanaydı ve yumuşak huylu bir rüzgarla getirdiğini nazikçe alıverdi.
Ahmet, iki gün önce arayıp dişi karıncanın bir dağ yürüyüşünde düşüp bacağını kırdığını en az altı ay yürüyemeyeceğini, biri uzaktan gelen iki özür ile iletti. O gün eve dönerken gevreği üç yüz gram aldım. Gizli kutlamalar sevincin izini taşımaz, umutsuzun heyecanıdır. O da kırk yılda bir olur ve hatta o gün bir ara özlenmiş biri olmak bile özlenir.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.