- 285 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
İLİM İHLAS EDEP TESLİMİYET EDEP YAHU
Hûd suresi nazil olduğunda beni ihtiyarlattı. Saçlarımı ağarttı diyen peygamberimizin beli büküldü saçları ağardı. Ya bize ne diyor hiç düşündük mü? Zulmedenlere meyletmeyin. Yoksa size de ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka dostlarınız yoktur. Sonra size yardım da edilmez. Belki bu surenin anlamını idrak ederek hiç okumadık.
Bugün bizim de kimsenin belini doğrultamadığının dertlerinden, sıkıntılarından, geçim derdinden saçlarımızı ağartması gerekmez mi...? Resulullah efendimiz bir sabah namazını kıldırırken Ebubekir abdestinden şüphelenip namazı bırakarak abdest almaya çıkar; Resulullah’a malum olur. Namazı uzatıp devam eder. Ebu Bekir namaza yetişip dahil olunca bitirir. Namaz kılanlar öyle bir rabıtayla namaz kılmalılar ki. Göğü düşmesin diye tutar gibi, ya da bütün geçmişin selam emanetini geleceğe taşıyan kullar gibi.
Allah’ın izni olmadan kelamı olmayan, Allah’ın izni olmadan adım atmayan kullar gibi. İşte Allah yolunda olan ve peygamberlerin yolunda olduğunu iddia edenlerin arkadaşları böyle olmalıdır! Eğer sen gerçek bir mümin olursan abdest suyunu Cebrail getirir, kurulanman için mendilini Mikail getirir, Sureyi de İsrafil uzattırır. Sende namaza yetişirsin. Yol arkadaşını iyi seçmelisin o nasılsa ona benzersin ya da o sana benzer, birbirinizden etkileşir ve birbirinize katkılarınız olabilir. Nasılsa sen onla yürürken birbirinize kattıklarınız vardır. Başımızı iki elimizin arasına alalım ve soralım yol arkadaşım kim olsun, kim olmalı. Yönümüz ve yolumuz ne yöne doğru, nereye doğru olmalı. Bugün pek çok meselede sıkıntılarımız varsa bunun sebebi hiç araştırdık mı, her söylenin peşine düşülüp gidilir mi? Her anlatılanın gerçek olması mümkün mü zira gerçek hep bir tanedir.
Birisi bir şey anlatıyor herkesin gerçeği o oluyor Halbuki gerçek bir tanedir. İnsanlarımıza Mürşidine sıdk ile bağlansaydın yetiren yetiştiren onlar olmaz mıydı? Peygamberler Ebubekirler, Aliler, Osmanlar, Ömerler yarenlik etseydi; ufuklarını açan, adaletle hükmetmelerini sağlayan kararlar aldırmazlar mıydı? Gerçek anlamda gerçeğe bağlanıp yürüyenlerin Allah’ın peygamberleri ve melekleri de onların yardımına koşmazlar mıydı...!? Rabbim böyle dost ve yol arkadaşlarını hepimize nasip etsin!
Düşmanlar yakınlaşsa da birbirlerine dost olamazlar. Ama uzaklaştırılan dostlarımız bir gün düşman safında birleşebilirler. Buda ihvan olma özelliklerini yozlaştırır ve kardeşliği zedeler.! İşte o zaman dağılmamız birbirimizden uzaklaşmamız kaçılmaz olur. İnanç bazında bizim gibi görünüp de başkalarının ardından gidenler yok mu? Çok kişinin bugün başka saflarda olduğunu görmüyor muyuz? İki cihan serverinin bıraktığı iki şeye sarılmadıkça ve ittifak etmedikçe doğruya erişmemiz mümkün değil. Bugün İslam toplumunun, İslami ve milli olmayandan şikâyetçi olmasının en büyük sebebi İslami ölçülerden uzaklaşılması değil mi? İslâm güneş gibidir, üflemekle sönmez! Gündüz gibidir, gözü kapamakla gece olmaz! Gözünü kapayan, sadece kendine gece olur...! Her ferdin, emredildiği gibi dosdoğru olması zaruridir.
Bizim devletimize ve milletimize sahip çıkma mecburiyetimiz vardır! Allah için yola koyulan halisane duygularla İslâm’a hizmet noktasındaki birikimlerimizi dünyanın kaygan zeminlerinde boşa çıkarmayalım. Helâl haram hassasiyetini her an içimizde hissedelim. Allah’ın ipine sarılıp, emrolunduğumuz gibi dosdoğru olalım. İçi boşaltılmış bir dindarlık olmaz. İçi boşaltılmış bir dinden kazancımız olmadığı gibi birbirine zıt guruplarla paydaş hale geliriz ki bu bize çok büyük zararları verir.
Bir gurup tamamen dinden uzak durup her hareketini dinin etkisinden kurtarıp sapık bir yaşantı yaşarken, diğer bir gurupta var ki Dine uymak derken kendine göre bir din oluşturup diğerleriyle paydaş olurlar. Bu ilginç çelişki ve birliktelik, netice itibariyle dinin kendi esasları çerçevesinde yaşanma şansını ortadan kaldırmakta, Peygamberimiz tarafından belirlenmiş uygulama biçimleri dışında bir ‘dindarlık’ anlayışı ve gösterisinin paylaşıldığını ortaya koymaktadır.
Birileri uydurma dindarlıkta birileri de dine karşı olmakta aşırı ve abartılı bir anlayış ve yaşantı paylaşmak suretiyle çelişkiler içeren bir yaşam tarzı oluştururlar. Kavramlarla oynanmamalı. Şahsiyetleri öldürüp sürü haline getirilmemeli. Âdetler ibadet, ibadetler âdet halini, din ve dindarlık anlayış ve uygulamaları üzerinde farklı zamanlarda ve değişik vesilelerle vakıf olduğumuz yanlışlıkların düzeltilmesi “Kitap ve Sünnet” çizgisiyle olmalı. Bu istikamet üzerinde yaşanmalıdır.
Ml’min, Allah’ın dostlarını dost, düşmanlarını da düşman bilir. Onlar Allah’a düşmanlık yaptıkları müddetçe onlarla muhabbet gösterisi içinde olmaz. Çünkü hem Allah’tan yana olmak hem de O’nun düşmanlarıyla hemhal olmak mü’min tavrı değildir. Bu olsa olsa münafıklık hastalığı olur. Kardeş birbirini hiçbir hâlükârda başkalarına değişmez ve zarar veremez. Eğer kardeşiz deyip de zararlar verilebiliyorsa orada kardeşlik yoktur. Biz buraya İslam’ı yaşamaya geldik, kardeş olmaya geldik, rabbimizi zikretmeye sabretmeye, sınavları birer birer yaşamaya geldik.
İnanan Kâfirle, münafıkla, Allah ve Resulünün düşmanlarıyla ne pahasına olursa olsun beraber hareket edemez, birlikte olamaz. Hele kendi menfaati için din kardeşlerinin karşısında bulunamaz. Kendisini feda eder, dinini feda etmez. Kendisi çiğnenir, düşer, vurulur ama dini çiğnetmez, dinini düşürmez, dinine imanına, Peygamberine vurdurtmaz. Menfaatler çatıştığında onları tercih edemez, bizden istenen, akidemizin gereğini yerine getirmek ve imanımızı zedeletmemektir. Kendi din kardeşlerini bırakıp, ellerinden gelse Müslümanları bitirecek insanlardan, nasıl medet umulabilir? İçi boşaltılmış bir dindarlık olmaz.
Amellerimizi şahsileştirmeyelim, Amellerimiz “Allah ne der, Peygamber ne der” sorusunu sorup cevabını bu ölçüye göre vereceğimiz cevap olsun. Sonuçta Allah’ın razı olduğu Salih ameller grubuna girsin. İlim-amel-ihlas-adap teslimiyet istikametimiz çizgimiz bu olsun. İLLA EDEP; İLLA EDEP, EDEP YAHU
========================AR=========================
Elif__Dal__Be
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.