- 318 Okunma
- 0 Yorum
- 4 Beğeni
Yaz yağmuru (masum aşk)
Yazın en sıcak günleri gibidir aşk. Bir taraftan yanmak isterken, diğer taraftan serin sularda buluverirsin kendini.
Bazen bir arada olur ikisi...
Nazlı ile Ersin o günden sonra çıkmaya başlarlar. Ersin, Nazlı için başka bir ilktir. Devamında anlamsız olsa da ard arda ilkleri getirir. Öncelikle Ersin’den önce kendinden yaşça büyük biri ile sevgili olmamıştır Nazlı. Sonrasında kimse ile mahalle dışında bir yerlerde buluşup, dolaşmamıştır. Kimsenin elini tutup gezmemiştir ya da kimsenin yanağımdan öpmemiştir mesela. Ve kimseyide annesi ile sevgilim diye tanıştırmamıştır. Tüm bunları gerçekten aşık olduğu biri ile yaşamayı ummuştur çünkü. Ama nerden bilsin ki, tüm bunları yaşamak onu Ersin’den soğuktacaktır aslında...
O yazın Ersin ile hızlıca geçivermiştir. Tatilinde sonuna gelmesinin verdiği hüzünle Nazlı bu yaz aşkının biteceğini düşünerek o yılların hit şarkılarından olan Serdar Ortaç’ın "Yaz yağmuru" isimli şarkısını dinleyip dinleyip ağlamaları adet edinmiştir. Sonunda gitme vakti gelmiş çatmıştır. Hazırlıkları bitiren Nazlı ananesinin talimatı üzerine kuzeni ile birlikte bavulları bahçenin kapısına kadar indirdiği anda kapıda bir karartı görmüştü. Evet Ersin’di bu. Ona veda etmek için gelmişti. Bahçe kapısının önünde bulunan taşın üstüne oturmuştular, ikisi de sus pustu. Nazlı boğazı düğüm düğüm olsa da konuşabilmişti sonunda.
-buraya kadarmış. demişti loş ışıklı sokaklara bakarken.
-ne buraya kadarmış diyerek yüzüne bakan Ersin’in bakışına aldırmadan buruk konuşmasına devam etmişti Nazlı;
- Yaz bitti. Sende bir yaz yağmuru oldun benim için. Çok güzeldi ama.. Derken susturur gibi konuştu Ersin;
-ama ne?
-gidiyorum işte, bitiyor!
-neden bitiyor yine gelirsin, ben gelirim.
-olacak iş değil!
-neden olmasın?
-bir hayalin peşinde koşuyoruz.. Derken iki sokak arası o boşluğu süzmüştü Nazlı.
-saçmasapan konuşma! Bitmek zorunda değil ararım, konuşuruz. Demişti Ersin.
-aramazsın derken sesi daha bir inceldi Nazlı’nın.
Karşıdan gelen araba farları yüzüne vurduğunda kendine gelen Nazlı Ersin’ in Göğsünü eli ile iterek "gitmelisin, dayım geliyor" diyivermişti. Ersin hızla kalkıp "tamam gidiyorum ama arıcam, konuşcaz" demişti.
Bir Ersin’e adam akıllı veda bile edemedim diye yakındı Nazlı. Onların ayrıldığını gören Zeynep’te Nazlı’nın yanına gelip
-noldu, ayrıldınız mı? Dedi.
-bilmiyorum arıcam dedi ama işte bitti Zeynep biliyorum. Diyerek Zeyneb’ e sarılıp ağladı Nazlı.
İstanbul’a dönünce hüznü garip bir heyecanla kaybolmuştu Nazlı’nın. Özlemişti bu şehri, evini, arkadaşlarını, ailesini. Okullar açılmış ve ikinci sınıf olmanın hissi ile tanışmıştı Nazlı. Artık haftada bir staj görecek ve mesleği ile daha yakınlaşacaktı. Kısa zamanda kendine bir anaokulu bulmuştu. Üstelik semtin bir kaç iyi okullarından biriydi burası. Kendi okulundanda buraya staja gelen üst sınıflardan arkadaşlar edinmişti. Çocuklarla tanışıp ilk sohbetini ederken onların o küçücük bakışlarını pür, dikkat onu dinleyişlerini görünce öyle hoşuna gitmişti ki bu iş sohbetin sonuna birde "benim annem güzel annem" şarkısını yapıştırıvermişti Nazlı. Ama şarkıyı öyle içli söylemişti ki, çocuklardan bir kaçı duygulanıp ağlamaya başlamışlardı. O günden sonra daha neşeli şarkılar seçen Nazlı’nın bu yeni dönemi oldukça iyi geçiyordu geçmesine ama gel gör ki her eve gelişinde içine bir karanlık çöküyor, ders yapacağı vakit kendini şiir yazarken ya da günlüğüne bişeyler karalarken buluyordu. Tabi ki tüm bunların sebebi Ersin’ Di.
Döndüğü günden beri Nazlı’yı bir kez olsun aramamıştı. Aradığı zaman telefonları kapalıydı ve kuzenine sorduğunda ise onla ilgili her hangi bir bilgi almamıştı. Bu yüzden ona isyan edip, yakaran şiirler ve yazılar yazarak kendini rahatlatıyordu Nazlı. Aylar geçip Ramazan Bayramı gelmek üzereydi ki Nazlı annesi ve babasının konuşmasına şahit oldu.
-Memlekete araba tutmuşlar bizimkiler, izni dokuz gün yapsalardı giderdik. Dedi annesi.
-Valla dokuz günde olsa hiç gidesim yok ama istersen izin al, çocuklarla git sen dedi babası.
Kapıda onları dinleyen Nazlı birden içeri atlayıp :
- gidelim Anne izin al, nolur, nolur! Gidelim dedi.
-olmaz kızım izin vermezler dedi annesi.
-o zaman ben gideyim araba gidiyormuş nasılsa, teyzelerle giderim ha!
-olmaz kızım o araba köye gidiyor sen şimdi ordan bir başına dayınlara gidemezsin gönderemem. Dedi annesi.
-dayımı ara, ara dayımı gelsin alsın beni ha olur mu? Hem zaten köyleri geziyorlar mı dayımlar bayramda beni alsınlar işte dedi Nazlı heyecanla.
Annesi bu ısrara dayanamadı, dayısını aradı Nazlı’nın ve arife günü yola çıkacak olan arabayı da arayıp her şeyi ayarladı.
Nazlı sonunda Ersin’ e ne olduğunu öğrenecekti. Ona o kadar kızgındı ki bir taraftan başına bir şey gelmiş olabileceği ihtimali ile endişeliydi. Herşeyi öğrenmek için eline bir fırsat geçmişti. Şimdi bir kaç gün nasıl geçecekti Nazlı için bilinmezdi...
...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.