- 215 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
Eğreti Düşlemeler
Susmak
Belki de en büyük günah
Bu yüzden
Tümden günahkâr değil miyiz?
Suretlerinde asılı bir acıyla
Bina arasına atılan çöp gibidir bazı hayatlar
“Sarılıyorum bu şehre alabildiğine
Esmer bir çocuğun gözlerindeki ekmek tasasıyla.”
Önce mayasına kara çaldılar sonra büyüsü bozuldu çiçek bozuğu gülüşlerimin.
Ekmeğin bulunmadığı yerde hangi pastacı ki e(k)mek hırsızı?
Şimdi memleketimin herhangi bir derme çatma köy evinde ellerine çalı batmış, yüzünde güneş yanığı, içinde uzaklık hasreti olan teyzelerin avuçlarına bıraktım henüz süte demir kaşığın değmediği arsız genç bir kızın düşlemelerini...
Davullar çalıyor
Davullar…
Vuruyor tokmağını güm be de güm…
Güm be de güm…
Gelin oluyor kızlar, kınalı, ana kuzusu
Saçları örülü, titrek elleri
Sesi bedenine yabancı
Uzaktan beş el silah sesi geliyor bir beylik tabancasından
Tarla sürüyor kasketli amcam eli alnında kirli mendiliyle
Tükürüyor toprağa
Toprak cızlıyor
Vuruyor çapayı belliyor toprağı
Bir diş soğana bir tutam tuza
Alıyor başını Harran ovası
Dörtnala gelinmiş uzak Asya’dan…
Salınıyor yeşil ırmak
Amisos tepesi, Van kalesi
Bir yıldız daha kayıyor bu dünyadan
Yıldızlara dokunuyor ağzı henüz süt kokan çocuğun düşleri
Yıldızlar yakın buluyor çocuğun masum ellerini
Henüz kirlenmemiş elleri
Günah onu bekliyor köşenin izbesinde
Yürüyen insan suretleri
İdam tahtasına çaputlar bağlıyor
Çivisi çıkıyor dünyanın
İpin ucunda ölümün tadı
Ölüm eğreti durmakta
Tırpan bilemede fırsat düşkünleri
Günlerin yaslı boğuntusunda alınıyor kararlar
Karardan kararın kendisi bile mustarip
Zaman açıyor tekrar yarayı, kanatıyor
Davullar çalıyor
Davullar…
Vuruyor tokmağını güm be de güm…
Güm be de güm…
Fener alayları geçiyor sıra sıra
Aydınlatıyor geceyi
Bir umut diyor gelecek
Uzaklardan davulun zayıf, cılız sesi geliyor…
YORUMLAR
Duyarlı yüreğinize Saygılarımla teşekkür ediyorum üstat. Çok duygulandım.