- 303 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
HUKUK MU, O DA KİM?
Gücün haklı çıktığı yerde, adalet bekleme. Güce tapan insanların olduğu yerde, huzur bekleme, demiş büyük düşünür Platon (Eflatun). Bununla yetinse hoş göreceğim ama bir de “Adaletsizliğin en büyüğü adil olmayıp adil gibi görünmektir.” demesin mi? Hem de bundan 2400 yıl önce.
Emin olmak için tekrar baktım yanılmış olmayı arzulasam da olmadı. İnsanlık için boşa geçen 2400 yıl. Hele ikinci sözü bize hukuk sistemimize “cuk” diye oturmuş diyebilir miyim? Düşündürücü!
Öncelikle şu tespit önemlidir. Bir toplumun veya devletin adil olmak gibi bir derdi var mı, yok mu? Buradan hareketle mevcut kurum ve kuruluşların işlevi, görev alanıyla ilgili kararları da bunun etrafında oluşacaktır.
Yargı sistemi aynı zaman da sonuç odaklı bir yapılanmadır. Olayları, olguları doğru-yanlış/ haklı-haksız/ suçlu-suçsuz bağlamında neticelendirmekle yükümlüdür. Adaletin temelini belirlenen hukuk kuralları çerçevesinde hâkimlerin vicdanlarıyla verdikleri kararlar oluşturmaktadır.
Adalet kavramının ete kemiğe bürünmesinde en etkin rolü de hâkimler veya yargıçlar oynamaktadır. Üstteki soruyu bu defa onlar üzerinden tekrar etmek gerekebilir. Bir toplumun veya devletin adil olmak gibi bir derdi, problemi, talepleri yoksa o ülkede görev yapan hâkimlerin veya yargıçların olur mu?
Bizler, toplumun saf çoğunluğu her ne kadar bunun felsefi, ahlaki karşılığını hak, hukuk ve eşitlik üçleminden geçip akıl süzgecinden süzülüp yargıçların vicdana ulaştığını düşünsek de çıkan çoğu kararın hiç de öyle olmadığını görüp yaşamaktayız. Benzer olay ve olgular karşısında en masumane tutum olan karşılaştırmalar yaparız.
Verilen kararlarının kime göre, neye göre verildiğini bunda emir ve talimatların etkisinin olup olmadığını aleni olarak görmekteyiz. İşte tam da burada ülkemiz adalet sisteminin olmayan bir şeyi varmış gibi gösterme becerisini hayranlıkla izliyoruz. Platon’un 2400 yıllık ön görüsünü geçerli kılma mücadelesinin baş mimarlarını alkışlamamak elde değil.
Günlük yaşam içerisinde bu durumun hukuk nezdinde olması son derece üzücüdür. Koskoca bakanlığınız var Adına Adalet Sarayları dediğimiz devasa yapılarımız var. İçerisine nice hâkimi, savcıyı, mübaşirini, sekreterini ve olanca personel yerleştirmişiz “Adaletçilik” oynuyoruz. Tekrar üste zıplıyor ve aynı soruyu soruyoruz. Gerçekten adaleti arzuluyor muyuz? Bu konuda samimi miyiz? Yoksa adaleti ve adil olma anlayışını çoğunluğun ideolojik ve inanç değerlerine göre mi yorumlama yanlışına düşerek mi değerlendiriyoruz?
Toplum sosyolojisini oluşturan temellerden biri de din boyutudur. Bu temel bazı toplumlar demokratik hukuk devletine dönüşmesinden veya evirilmesinden ziyade Tanrının adaleti kavramına sığınmaktadır.
Mevcut yaşamda karşılaşılan çoğu problemin çözüm adresinin mahşere taşımak üzerine inşa edilmesi çarpık adalet işleyişinin devam etmesi anlamına da gelmektedir. Bu tutum kimi iktidarların işini bir hayli kolaylaştırmaktadır. Buna yardımcı olacak dini kurumlar, vakıflar, dernekler ve cemaatler her daim hazırdır. Gerçek adaletin sadece Tanrı katında olacağı algısının yaygınlaşması demek haksızlıkların da normalleştirilmesi demektir. Bu da etkili bir soruşturma, doğru ve adil cezalandırma kurallarında ciddi esnemeye sebep olacaktır.
Bazı durumlar vardır ki gerçekleri sokağın dilinden anlayabiliyoruz. Ülkemizdeki hukuk sisteminin ne kadar doğru ve ilkeli işlediğini sorduğumuzda bunun içler acısı olduğunu çoğundan duyacağımız kesindir. Bir şeyleri varmış gibi yapmaktansa olmaması da bize bir şey kaybettirmez sanırım. En azından “O bizde yok.” diyebileceğiz. Hem bu şekilde kendi kendimizi oyalamamış, kandırmamış olacağız.
Ama ısrarla biz de adalet var demek, öyle yaklaşmak ve bunda ısrar etmek biçare bir çabadır. Yapılan çoğu iş ve işlemle neticesinde uluslar arası platformlarda komik duruma düşmek daha acı bir tablodur. Bir kurumun var olduğunu görmek ona umut bağlamak, insanda ciddi yıkımlar ortaya çıkarıyor. Platon’un dediği gibi, gücün haklı olduğu yerde adalete, hukuk sistemine ihtiyaç yoktur.
Platon’a inat bir söz de ben söyleyeyim bari: “Adalet saf çoğunluğun oyuncağıdır; onunla mutlu olacağına inanır.”
MESUT AKÇA
Diğer yazılara aşaıdaki linkten ulaşabilirsiniz.
yazarmesutakca.blogspot.com/