- 212 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Şiirden Şaire
“Şiirden Şaire” Kitabına Bir Bakış Denemesi
“Şiirden Şaire” Yazar Ethem Erdoğan’ın, Haziran 2021’de, Çıra Yayınları aracılığıyla okurla buluşturduğu, kuram-inceleme türünde bir eseri. Bu kitabın öncesinde bir şiir kitabı ve bir de romanı bulunmaktadır. On altı yazının yer aldığı kitap, yüz sayfa hacmindedir. Yazar; ön söz yazısında öz ve sarih bir şekilde şiire ve şaire bakışının ipuçlarını vermektedir. Bunu öz olarak; şiir üzerine düşünmeye, yazılan eserlere yaklaşım tarzları geliştirmeye yönelten bir rehber niteliğinde sunar okura. Bu tarz eleştiri kitaplarının; okura, yazara ve yayın dünyasına bir fikir bir kılavuzluk yapacağı vurgulanır ve daha çok tavsiye sadedinde konu ele alınıp irdelenir.
Yazılarda, kimi şairlerin kitaplarından verilen örneklemelerle şiire bakışı, özellikle inşa ve eleştiri boyutuyla konunun ele alındığını görmekteyiz. Kırmadan, dökmeden, yapıcı eleştirilerin daha çok şiire bakışın ve olması gerektiğinin serimlenmesi olarak bakabiliriz. Yapılan eleştirilerde, eserlerin daralarının düşüleceğine, şairin iyi, güzel ve olgun eserlere yöneleceğine ve teşvik edilip bu şekilde yol alınacağına inanılır. Yazar için, eleştirinin ve eleştirmenin durduğu yer ve işlevi çok önemlidir. Eleştirmeni bu bağlamda niyet okuyucu olarak nitelendirir. Eleştirinin, bir başka ifadeyle bizim kültürümüzde karşılığı olan tenkidin; en temelde doğru okumayı ve tespit için bir araç olduğuna dikkat çekilir. En önemli tenkit ilkesinin, metnin anlaşılmasına, eserin anlaşılmadan tenkit edilemeyeceğine, öncelikli olarak şiiri anlamak olduğuna ve kullanılan imgeyi anlamanın önemine vurgu yapılır.
İyi, sahih şiire, kalıcı şiire gidişin, buluşun yöntemleri ve yolları adım adım ele alınır. Şiiri tanımlama ve anlama perspektifinde bir portre çizilir. Şiirin duygusal, düşünsel ve kuramsal yönleri etraflıca ele alınır ama şiir düşsel alandan, okumaların etkisinden ve kurgudan ibaret olmadığının da bilinmesi arzulanır. Şiirin kuluçkası, sancısı, etikası ve estetikası da olmalıdır elbette. Genel anlamda sanatın, özel anlamda şiirin temel direğinin hayal ve ustalıktan geçtiğini de biliriz. Bu geniş çerçeveyi bölümlere ayrılır ve şiirde, edebiyatta yer edinmiş temel kuramlar ve kavramlar üzerinden açılımı yapılır. Burada imge, metafor ve bellek kavramlarına derinlemesine bir yolculuğa davet edilir. Tabi ki de bu kavramlar, örneklenerek ele alınır. İmgeye ve çağrışıma dönüşen haller resmedilir. Şiirin, daha çok çağrışım yüklü bir sanat olduğu nitelikli bir okur ve nitelikli bir şair için malumdur. Şiir, ayrıntılarla, farklı boyutlarıyla, alegori ve timsaller cihetleriyle de ele alınıp irdelenir. Şiirde simge, imge ve anlam konularına da etraflıca yer verilir.
Şiirde imge, konusunda tafsilatlı bir şekilde bakış açılarını ve düşüncelerini mezceder. Misalen, “imge bazen somutu nesneler üzerinden soyutlaştırır, bazen de soyutu nesnelerle üretip somutlaştırma yapar” (sayfa 91) denerek imgenin işlevi hakkında ipuçları verilir. Başka bir yer de, imgenin kuruluşunun çoklu bir seyir izlediğinden bahsedilir. “Yayılgan imge” olarak isimlendirilen kuramda, sıra dışı oluşumlarla, sırları açan bir oylumlulukla ve gerçeklikle yayılgan imge konusu ele alınır. Bütün bu alt tamamlayıcılar, şiirin etki gücünü yükseltici, şiirin estetik yönünü besleyici, mecazlı ve hatta aktarımlı dili kuvvetlendirici bir pekiştireç görevini de ifa eder.
Şiire bakış açılarını, örnekler üzerinden ve tanınmış ve yetkin şairler üzerinden örneklerle destekler. Mesela Mallarme, şiir hakkında şöyle söylemiş. “Şiirin görevi nesneyi anlatmak değil, esinlemektir” Bir de kendi değerimizde şiire bakışı örnekleyecek olursak: “Şuur devrinde şiir susar, şiir devrinde şuur seyirci kalır” Ziya Gökalp sözünde olduğu gibi yer ve zamana vurgu yapılır. Ayrıca şiire, sanata bakışta doğu-batı kıyaslamasında da bulunulur. “Batı, varlığa sahip olurken, kadim doğu geleneği “hakikat” üzeri varlığın içinden geçip yolunu almaktadır” denir. Bu kıyaslamaları kullanılan kavramlar üzerinden de bütün ipuçlarıyla görmek mümkün. –Kadim bilgelik- ve –hinterland- bağlamında bu konunun etraflıca işlendiğini görmekteyiz.
Yazar sık sık şiirin çağırdığı şairlerden bahseder. Şiirin, sadece “kendilik” olmadığının, başkaca birçok boyutlarının olduğunu vurgular. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın, şiiri; “iç kale sanatı” olarak tanımlamasının paralelinde ve başka açılardan da konu serimlenir. Ayrıca şiire musallat olmuş sıkıntılar, zorluklar üzerinden konu ele alınır. Mesela, şiirin öncelikle tahkiyeden kurtulması gerektiği üzerinde durulur. Bu konu, şiirde tahkiye sorunu çerçevesinde derinlemesine ele alınır. Daha çok bizim şiirimizin, edebiyatımızın ve sanatımızın maruz kaldığı Frankofoni (batı taklitçiliği), dekadan (yozlaşma) üzerinde durularak yaşanılan ikilemler bir bir konu çerçevesinde irdelenir.
Daha çok şiire bakışı öncelemiş gibi gözükse de, şaire bakışta ikincil sırada ele alındığını görmekteyiz. “Şiirden Şaire” kitap isminde olduğu gibi aleni bir şekilde şiir ve şair birlikteliği vurgulanır. Şair; tavır-duruş boyutuyla ele alınır. Şairin; vicdan ve tavır sahibi olması öncelenir. Mesela şaire, “aferin delisi” olması hiç yakıştırılamaz ve şairin ağır duruşu, kişiliği önceliklidir. Eskilerin, “zarf değil, mazrufa bakmak gerek” sözünün bir örneğini burada da görmüyor değiliz. Daha öz anlamda, şairin sepetinin dolu olması gerektiğinin altı çizilmektedir. Ama her şeye rağmen yine de şairden çok şiire bakış önceliklidir. Şiire, şaire yönelik bu mülahazaların okur ciheti de vardır elbette. Okura tavsiyelerde bulunulur. Okurun, metni içselleştirmesi ve metnin kalbine nüfus edebilmesi arzulanır.
Şiiri yazarken özen, şiirin şairini çağırması, alelusullükten kaçınmak, sahih şiire ulaşmak gibi onlarca olguyu havsalada ve muhayyilede tutulup kitaba nakşedilmiştir. Bu olgular gelip geçen, değişen bakışlardan daha çok behemehâl sağlam temeller bağlamıyla ele alınır. Şiirde bilinmedik yolları denemek, yeni damarlar bulmak, münşerih şiirler yakalayabilmek gibi birçok boyutunu da beraberinde taşır. Bütün bu eleştiriler, var olan şiirlerin ve şairlerinin etki alanlarını, var olması gereken daha etkili bir dünyaya taşıma gayreti güdülmesi, başat bir amaç olsa gerek. Bu durum şiirin hem niteliğini artıracak hem de şairin iyelik ilişkisini kuvvetlendirecektir. Şiirimizin neşvünema bulduğu daha güzel günlere, hasretle…
İlkay Coşkun
23.09.2022
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.