- 446 Okunma
- 2 Yorum
- 4 Beğeni
Sabır
Gittikçe bitmeyen yollarda ne çok tözekleyip yara aldığımı görüyorum.
Düştükçe en dip neresi diye kendimi sorgularken başka bir dip olmadığını anladım,insan kaç defa başa sarabilir ki,kaçıncı defada bu kez sonuna geldim diyebilir.
Çok ama geç farkına vardım, meğer son yokmuş, ucu bucağı olmayan derya gibi sürükledikçe anladım, ne çok şey anladım, önce var olduğumu kimsenin nazarında yerim olmasada ben bende ne ifade ettiğimi.
Geciktiğim kendimle konuşmaya başladım sonra, hayal kırıklıklarımı kalp ağrılarımı sancıyan yaralarımı önceleri çok kızdım yaşanan olan biten herşeyden geciktiğim kendimden bildim, iğneleri mızrakları okları batırdım batırdıkça daha çok acıdım kendime meğer yine geç kalıyormuşum kendimi bulmak ve sevmek için...
Bu uğurda çok yalpaladım,dengemi kaybettiğim,kendimi çıkmaza soktuğum sayısız, düşündüm günlerce, su içtim düşündüm yemek yedim, koştum yürüdüm uyudum, uykumun yarısında düşündüm, kafamın içindeki dehlizlerde kaybolana kadar düşündüm.
Sonunda kayboldum, altında ezildiğim yüklerle yaşamayı öğrenmem gerekiyordu, ya üstümden var gücümle atacaktım yâda doğrulmadan yürüyecektim, ilk seçenek en zoruydu fakat zoru seven bir Kadın olduğumu da o yüklerin altında iken anladım.
Belim bükük omuzlarım hasarlıydı, yol ise hengabeli çukurluydu bulmam şarttı çaresini isyanla sitemle şikayetle yolun yokuşunu çıkamacağım aşikardı,
Zira bu yöntemi de denemiştim, özlemle ayrılıkla yaralarla geçen bir ömüre kaç isyan şikayet sığdırmıştım..
Kaderimi kabullenmeden "neden ben" sualine cevap aradım yıllar boyunca aradım aradım yok bulunmadı bulunmuyordu,sanki uzak bir diyarda gizliydi cevap, öylesine bir gizdi ki beş duyu organı bulmaya yetmiyordu.
"Neden ben " bu cümle hayatımın tümüne yayılırken olumsuzluklar yakamı hiç bırakmadı, sorguda mı vardı tuhaflık yoksa cevabı aramakta mı? Bilinmezlik içinde yaşamak sanıyorum benim seçtiğim bir yoldu. Aslında sunulan yollar çok belirgin, her ikisi de zorlukla döşenmiş,fakat birinde hakikat diğerinde inkar,ben en başında kaderimi reddeceğim yola yöneldim. Kabullenmek en acı olanıydı çünkü, kabullenmek göğüse alınan darbeydi. Her defasında o yarayı yoklamak sınamaktı, kaçtığım korktuğum herşeyle yüzleşerek yani kabullenerek yeneceğimi anladım.
Anlamakta bir maharet, günümüz şartlarında en zorunlu ihtiyaç bu değil mi? Anlamak ve anlaşılmak, belki konuşarak belki susarak, kavgayla yâda sakinlikle.
Gecikmiş bir hayat kavramına önce ki kadar inanmıyorum, anlayabilmek için düne geçmişe ihtiyacım yok, kendime yalnızca kendime muhtacım.
Bekleyerek gerçeğin yanında durarak esas hakikati görerek anlamaya başlamaktı, benim gereksinim, tam manasına henüz eremedim.
Hâlâ yorulduğum çıkmaktan usandığım yokuşlar, aynadaki yansımamı tanımayan yüzlerle verdiğim savaşlar var, iyi niyetimi bilmeyen yüreklerin çıkar oyunlarını bozma gayretim var.
Kaderime tamamen kucak açtığımda, Sabrın esas lezzetini tadacağım biliyorum...