- 533 Okunma
- 3 Yorum
- 3 Beğeni
MUTLU MUSUN? (KISA ÖYKÜ)
Düşlerim maviden mintanını giyindi işte ve nihayetinde geceye teslim oldum.
Rugan çizmeleri karanlığın ve parlayan gözlerim aşkın İlahi tınısında saklı bir rahmeti içime ta içime çekiyorum.
Muntazam gülüşler tertip ediyorum ve içimdeki sarayı halka sundum demem o ki: kalemle dans ediyorum son on yıldır ve işte sözcüklerim çelimsiz iken kuvvetle esen rüzgâra maruz kalıyor ve sözcüklerim nihayetinden rüzgâr olup uçuruyor saçlarımı ve duygularımı.
Köhne bir lahit ise iblisin kundakladığı.
Her şerde bir hayır vardır deyip de bellediğim sıkıntıları hayatın sunduğu.
Sus pus yaşamadığım aslında içimden geçeni alt yazıya nakledip cümlelere ve yazılara ve şiirlere döktüğüm gözyaşı ve serildiğim kadar rahmete konuşlu olduğum zirvede tansiyonu düşmeyen duyguların resmini çiziyorum.
Albenisi var ya da yok hayatın.
Elem kuşlarından hallice.
Azap kuşlarından öte esen rüzgârın beni sürüklediği.
Dünse gün gibi anda saklı.
Harcadığım yıllarsa artık umurumda değil ve minyon yüreğimde saklı kâinat.
İç bükey bir aynaymışçasına ruhumda çöreklenen duygular ve ihbar ediyorum iç sesimi ve güvercinlere selam veriyorum.
Seyirlik ya da bir günlük değil benim heyecanım bilakis günbegün büyüyen ve içimi tırmalayan sesi yalnızlığın.
Manidar bir gülüşe anlamlar yüklüyorum.
Metazori sevmiyorum metazori yazmıyorum.
Muadilim olan hangi duyguysa sere serpe sözcükler ve sararan yapraklar: hazan bohçam ve resmigeçit yapan duygularım.
Tınısı yok günün ve geceye erdiğim.
Bir tanı da koyamıyorum hayata ama tamamlanıyorum yaza yaza.
Yasın iz düşümü iken bir damla yaş.
Yalnızlığın da eksik olmadığı.
Rövanşı belki de dünün: dün mizaçlı bir anı hikaye içimde baş veren ve ben zamanda yolculuk yapıyorum.
Edindiğim ilkeler ve aldığım terbiye bense uzun boylu bir külahı önüme koyup da muhasebesini yapıyorum hayatın.
Rengim beyaz.
Rengim pembe.
Ruhum boyutsuz ve işte lisedeki haletiruhiyem…
Sınıfın ortasında sevdiğim arkadaşlarımla bir aradayım ve en sevdiğim ders, İngilizce ’den sonra illa ki edebiyat ve canımdan çok sevdiğim edebiyat öğretmenim.
Fuzuli’den okuyor kimi zaman ve içinde ismimim geçtiği beyitler bense kurulmuş sırama nasıl da sevgi dolu gözlerle süzüyorum edebiyat öğretmenimi ve sınıf arkadaşlarımı.
Son senemiz ve bizi hayata hazırlayan okulumuz nasıl da gururlu ne de olsa yüzlerce mezun verecek ve bizler bir bir dağılacağız farklı üniversitelerde kamp kurup adeta hayatımızı bizler baştan yazacağız.
Edebiyat ile olan ilişkim okumalardan ibaret değil sadece bilakis sınıfta en iyi kompozisyon yazan öğrenciyim ve edebiyat öğretmenim çok istiyor benim de onunla aynı mesleğe sahip olmamı üstüne üstük babam da edebiyat öğretmeni ama benim başımda esen kavak yelleri ve hayallerim var. En başta iyi bir avukat olma hayalim ve sıralamaya ilk koyduğum hukuk fakültesi ve bir sonraki tercihim psikoloji ve akabinde işletme bölümünü yazıyorum tercih kılavuzuma.
Alan memnun satan memnun ne de olsa sayılarla ve matematikle aram çok iyi.
Edebiyat dersinde aldığım verimse tüm hayatıma yayılıyor.
El yazım ve geniş hayal dünyam lakin kendimi asla bir yazar ya da şair olarak tahayyül etmiyorum üstüne üstük durduk yere makale ya da kompozisyon filan da yazmıyorum ama okuma sevdam ışık hızıyla ilerliyor.
Lise bittikten sonra birkaç kere yolda karşılaşıyorum Necla Hocamla ve beni sevgi dolu gözlerle süzüyor ve dememi bekliyor ki ya da ben öyle tahmin ediyorum:
‘’Dilerdim ki edebiyat bölümünü kazanmış olsan.’’
Yoksa benim mi aklımdan geçenler bu?
Yine de sormadan duramıyor hocam:
‘’Güzel kızım nasılsın?’’
Ağzımdan çıkacak tek cümle onu mutlu edecek ama:
‘’Hocam, artık üniversite öğrencisiyim hem de…’’
Duraksıyorum ve de babamın rahatsızlandığı tam söyleyecekken…
‘’Mutlu isen geride kalan hiçbir şeyin önemi yok. Bense…’’
Bu sefer öğretmenim susuyor sanki söyleyeceği bir şey var da…
Tam da benim gibi çünkü ben de söyleyemiyorum pek çok şeyi.
‘’Mutlu musun?’’
Babam o kötü hastalığa yakalanmışsa ben sahiden mutlu olabilir miyim en azından babam mutlu ama çünkü babamın istediği bölüme girdim ben.
Solgun yüzü öğretmenimin sanki zayıflamış gibi de…
Diyeceklerini diyemiyor ben de itiraf edemiyorum pek çok şeyi:
Misal:
Avukat olmayı çok istemişken işletme okuduğumu ve babamın çok az ömrü kaldığını dile getiremiyorum ve biz olduğumuz yerde kala kalmışken ansızın sendeliyor Necla Öğretmenim tam da yere düşecekken tutuyorum elinden.
Gözlerimiz birleşiyor ve sevginin telaffuzu bu.
Duygularımız özdeş.
En sevdiğim öğretmenim çok da özlediğim diğer yandan onun ayakta duracak hali yok…
‘’Nereye hocam?’’
Kolundaki çürüklere ilişiyor gözlerim sanki derisi sarkmış sanki kolonya kokuyor sanki gözlerinin feri sönmüş mü ne…
Normalde aynı muhitte oturduğumuz için daha da sık karşılaşırken onunla seyrek rast geliyorum öğretmenime ve kısık bir sesle yorgun olduğunu söylüyor hele ki hastane dönüşü…
Devamını getirmiyor ve bana sarılıp iyi dileklerini sunuyor.
Onu son görüşüm olduğunu bilemesem de içimdeki ses iyi şeyler söylemiyor.
Ve aradan haftalar geçiyor ki kötü haber tez ulaşıyor.
Babama biçilen ömür de tahminlerini tutmuyor doktorların ve o da erkenden göç edip gidiyor ve benim hayatta en sevdiklerim üstelik ikisi de meslektaş ve ben onlara o kadar çok ihtiyaç duyuyorum ki son birkaç senedir ve hala da itiraf edemiyorum. Neyi mi?
Onlarla aynı talihi yaşadığımı ve yoluma edebiyatçı olarak devam etmek adına verdiğim sevgi dolu uğraşın da hız kesmeden sürdüğünü…
Hala aynı kızım işte lise sonda hayalleri ve coşkusu ile yeni yarınlara ve güzelliklere kanat açan.
Aslında edebiyat öğretmeni olarak hayatıma devam etseydim büyük ihtimaller bir ömür sevmediğim mesleklerin arkasını toplamazdım ve işte göç mevsiminden sonra ben babamı ve canım öğretmenimi rahmet ile anarken eminim de diğer yandan yaşadıklarımın ve yazma aşkımın onlara da malum olduğuna.
Mekânın cennet olsun canım babam ve canım Necla öğretmenim.
Bir nebze de olsa sizlerle ortak dili konuşuyor olmanın verdiği huzur ve mutluluk ile sizleri hep sevgiyle anıyorum, canım büyüklerim çünkü bu sevdanın adı benim için edebiyat aşkı ve de yazmanın güncesini tuttuğum ve iyi ki de sizleri hayatıma dâhil ve misafir ettim.
YORUMLAR
Canım dostum Gülüm Hanım,
Nejla hocanız ve babanız ile ilgili yazınızı duygulanarak okudum.
Genç yaşta hepimizde kavak yelleri esmedi mi?
Annem benim öğretmen olmamı çok istemişti. Babam da doktor.
Ben her ikisinden uzak. Sonra memuriyetin çileli süreci.
Anılarım götürdünüz beni.
Saygı ve sevgiyle kalın.
Gülüm Çamlısoy
Ne çok hayal.
Bazen altından kalkamadığımız.
Ailemizin beklentileri ve bizlerin seçimi...
Ah, ah, güzel yürekli dostum kaderin dediği oluyor illa ki.
Mesleğimi sevemedim gitti bir ara denedim mücadele verdim ama kişiliğime ve hayallerime bir türlü iyi gelmedi.
Daldan dala kondum meslek anlamında.
Çok teşekkür ederim.
Selam ve sevgimle engin yürekli kadim dostum
Gülüm Çamlısoy
Mekanları cennet olsun.
Ne çok şey kattılar bize ne çok şey de geçmişken içlerinden.
Teşekkür ederim engin yüreğinize.
Selam ve sevgimle kıymetli hocam
Hayatı/m/n Roman.
Babanıza ve Necla Öğretmene Allah rahmet eylesin.
Biz de gideceğiz.
Seviyorsan, seviliyorsan, inanıyorsan ne mutlu!
Çok saygımla Şairim.
Gülüm Çamlısoy
Bir düşün bin yaz.
Bir sev bin sevil.
Sevgi ve umuda dair yolculuk ve işte mutluluğun da adresi hele ki kalem de yaz diyorsa...
Çok teşekkür ederim.
Var olun hocam
Selam ve saygılarımla