- 780 Okunma
- 7 Yorum
- 12 Beğeni
Benim Babam Kim ???
(Bu hikaye yaşanmış bir olaydan esinlenerek kaleme alınmıştır. Mahremiyet adına isim ve yer belirtilmemiş, “Çimen” ise rumuzdur)
O gün miskin miskin tembel kediler gibi öylece oturuyordum balkonda, sıkıldım. “ne yapsam ne yapsam…” bir süredir gitmem gereken bir türlü kendimi ve işlerimi ayarlayıp gidemediğim bir akrabam vardı, “hadi bir gayret gideyim.” dedim.
Hem kahve eşliğinde sohbet ederiz hem de bebeğini severim diye düşündüm. Bu ziyareti benim için cazip kılan bebekti tabiki.
En basit ifadeyle canlılar yaşamak için hava su ve beslenmeye ihtiyaç duyarken
benim yaşamam için artı bebek kokusuna da ihtiyacım vardı. Bebeklerle oynamak onları öpmek kokularını içime çekmek yaşam enerjisi veriyor ve
farklı bir boyuta geçiyorum bebeklerle beraberken.
Akşam üzeri güneş yakıcılığını kaybettikten sonra yola koyuldum ve on dakika sonra oradaydım. Kapıyı çaldım,
tatlı dil güler yüz kapı açıldı içeriye geçtim.
Ooo çok güzel başka konuklar da var, üstelik çocuklu!
Körün istediği bir göz Allah vermiş iki göz, sevmelik bir çocuk daha bana. Bizim kızın yakın arkadaşıymış bunlar da.
Neyse bol köpüklü Türk kahvelerimiz geldi kahveler yumdumlanırken bir yandan da sohbet ediyoruz,konu konuyu açıyor, sohbet hayli koyulaştı.
Bir an evcilik oynayan küçük Çimenin mırıldanmasıyla dikkatim o yana kaydı, elimde olmadan sohbetten koptum.
Kulaklarıma inanamadım! Doğru muydu duyduklarım?
"Ben senin koruyucu annenim ,senin gerçek annen savaşta öldü ama olsun ben de seni çok seviyorum. Bak hem de üç tane baban var
sen şanslı bile sayılırsın" diye bebeğiyle konuşuyordu.
Kalakaldım! Hiç sesimi çıkaramadım, bir şeylerin yolunda gitmediğini tahmin ettim ve ne akrabama ne de annesine soramadım küçük Çimenciğin yarasını kanatmamak için.
Nasıl güzel bir kız çocuğu görmelisiniz!
Ama yüzündeki ifade:
Ne mutsuzluk
Ne acı
Ne korku
Ne stres
Ne telaş
Ne vurdum duymazlık… Bir türlü adını koyamadım. Çocuk belli ki iç dünyasında karmakarışık bir haldeydi.
Çocuğa dalmışım annesinin “Hoşçakalın!” diye seslenmesiyle irkildim ve Çimenin yüzünden ayrılıp a’na döndüm.
Ev sahibemiz onları yolcu etti, tekrar yanıma döndü. “Neyin var yüzün soldu, bu ne hal?” deyince
ben de duyduklarımı anlattım, “Nedir bu durum?” dedim.
Meğer!!!
Bizim mehmetçiğimiz Suriye’de savaş sırasında yıkıntıların arasında bulur Çimeni, bulduklarında yaklaşık bir yaşlarında olan Çimeni alır Türkiye’ye sevgi evlerine getirirler.
Bir süre orada kaldıktan sonra civar ilçelerden birine koruyucu aileye verilir. Bu ailenin yanında iki yıla yakın bir süre geçirir.
Yasal prosedüre istinaden koruyucu aileye verilen çocukları ve aileyi kurum sürekli denetliyor. Zaman içinde ailenin çocuk için verimli olmadığını görüyorlar. Anne oldukça ilgisiz ve sevgisizdir. Anneden gereken ilgiyi ve sevgiyi alamayan Çimen ise iyice hırçınlaşır, mutsuz olur. Durum böyle olunca geri alınır Çimen.
Bir süre sonra misafirlikte tanıştığım o aile, annelik ve babalık duygusunu tatmak isterler, bir evlat sıcaklığı ararlar. Akabinde koruyucu aile olarak alırlar minik kızı ama küçük kızcağız mutsuz hırçın bir psikolojiye bürünmüş halde.
Aile bu sorunla boğuşurken beklenmedik bir anda biyolojik baba çıkagelir. “Yıllardır arıyorum kızımı ben çocuğumu istiyorum.” der ama Türkiye Cumhuriyeti yasaları gereği verilmez.
Şimdi çimenin yüzündeki ifade netleşmişti:
(Yoksunluk)
Bir çocuğun ihtiyacı olan tüm güzelliklerin, özellikle yeri hiçbir şeyle doldurulamayan Anne sevgisinin yoksunluğu.
Bildiğim kadarıyla süreç devam etmekte.
Ben bu duyduklarım karşısında bir an dondum. Hani filmlerde oyuncu a’na hapsolur, etrafında her şey donar ve oyuncu kendi içinde yolculuğa gider, resmen o psikolojiyi yaşadım. Duyduğum üzüntüyle bir an dünya sesizliğe büründü her şey dondu.
Yanlış hatırlamıyorsam bir Kenya atasözü olan
"Fiiller tepişir çimenler ezilir"
Bu meşhur sözün somut örneğini gördüm.
İşte bu örnekte olduğu gibi birileri gücüne güç katacak trilyonlarına trilyon katacak,
Sermaye baronları şiş göbeklerini biraz daha şişirecek diye
Çimenler harcanıyor, çimenler yok ediliyor.
Çimenler bir piyon dahi etmiyor onların kanlı gözünde.
Olan çimenlere oluyor.
Sordunuz mu çimene çimenlere savaş çıkarırken, bu kanlı kararları alırken?
Bu vebal kimin kim ödeyecek bu vahşetin bedelini?
Minik çimenin bir tebessümü kaç kalaşnikof ederdi?
"Menekşe"
YORUMLAR
Herkesin okuması gereken gerçekten de ibret verici bir paylaşımdı, duyarlı yüreğinize ve kaleminize sağlık diliyorum.
Hayat ve buna sebep olanlar ne kadar acımasız ama yaptıklarının hesabını vermekten kurtulamayacaklar.
Allah erteler ama asla ihmal etmez.
En içten selam ve saygılarımla.
Deryada bir zerre
Saygılarımla selamlıyorum sizi
Müthiş duygulandırdı beni Menekşe şairem.
Ne diyeyim üzgünüm.
Evet aydınlık yarınlar ne zaman?
Sevgilerimle .
Deryada bir zerre
Kalpten sevgiler
Arkadaşım yazını okuyup etkilenmemek mümkün değil konuşurken mangalda kül birakmayan bi dolu insanla yaşıyoruz acımasız bir dünya da herkes kendi hadsizine kör ve sağır...
Bir Fransız, bir İngiliz, bir Alman ölünce kıyameti koparanlar, yıllardır oluk oluk akan Türk ve Müslüman kanlarını alınan mazlum canları görünce felç geçirmiş gibi uyumakta.
O kadar kuzu postuna bürünmüş ülkeler var ki bize adalet dersi verirler ve içimizde onlara hizmet eden yardakçılar !
Kimi yazar, kimi aydın, kimi hoca kılığında.
Kimi bilmem ne belâ!
Ah Anadolu!
Sen bu kadar haini hangi ara yetiştirdin mübârek toprağında?
diyoruz da elden bir şey gelmiyor maalesef.
İnşallah aydınlık yarınlara demekten başka.
Ve Aziz Nesinin kulağa küpe olacak o muhteşem sözleri;
Öyle bir ağlasam öyle bir ağlasam ki çocuklar size hiç gözyaşı kalmasa!
Öyle bir aç kalsam öyle bir aç kalsam ki çocuklar size hiç açlık kalmasa !
Öyle bir ölsem öyle bir ölsem ki çocuklar size hiç ölüm kalmasa!...
Yüreğine emeğine sağlık arkadaşım
Deryada bir zerre
Her daim varlığın güçtür sayfama
Kalbi sevgimle
Deryada bir zerre
İnşallah diyebiliyorum
Saygımla
yazının yarısına gelmiştim. bilmiyorum içimde bir his oluştu.
ahmet örnek bu yazı müziksiz okunmaz dedim... bunları derken
kulaklarımda bir müzik ses olmaya başladı. FArid FArjad... kelbekler de ağlar...
baştan başladım müzik eşliğinde yazıyı. okumaya..
yazıyı okudukça şu düşünce gelip yerleşti aklıma..
neden masumların sesi duyulmuyor.
neden gücü yeten neden sesi en çok çıkan hep haklı oluyor...
dünyanın her yanı Ç.men'lerle dolu malesef ....
biz ne yapabiliyoruz çimenler için onu düşündüm uzun uzun...
ve utandım insanlığımdan...
asil bir yürek sesi ile bizi bizleri insanlığa davet eden kalem
ne kadar teşekkür etsem azdır size...
kalbin hissetmediğini kalem yazamaz değerli şairim...
hep inandığım kaleminizin gölgesini eksik etmeyin gönül yurdumuzdan.
teşekkür ve minnetimle saygılar
Çümen'n yol arkadaşına
https://youtube.com/watch?v=3jvXLKQfVPE?t=13
Deryada bir zerre
Hocam gerçekten müzik ve fondaki video elmanın yarısı misali yazıyı tamamlamış
Paylaşım için çok teşekkür ediyorum
Varlığınız her daim motivasyon ve güç olmuştur sayfaya
Yorumunuz fazlasıyla onore etti bizi
Saygılarımla selamlıyorum
Anlamlı ve düşündürücü...
annelik...Hep derim ki anne baba olmadan önce insanlar belirli testlere tabi tutulmalı, özel izine bağlı olmalı....Çocuk büyütmek en zor iş..Hele duygusal gelişimi için emek vermediyseniz bir yerde bir şeyler hep yanlış gidiyor...
Savaş mağduru çocukların dramları ile anlatılmakla bitmez....
Duyarlı yüreğiniz susmasın...
Deryada bir zerre
İnsan olarak elmiz kolumuz bağlı öylece izlemek çok ağır geliyor
Sevgimle