7
Yorum
14
Beğeni
0,0
Puan
857
Okunma
(Bu hikaye yaşanmış bir olaydan esinlenerek kaleme alınmıştır. Mahremiyet adına isim ve yer belirtilmemiş, “Çimen” ise rumuzdur)
O gün miskin miskin tembel kediler gibi öylece oturuyordum balkonda, sıkıldım. “ne yapsam ne yapsam…” bir süredir gitmem gereken bir türlü kendimi ve işlerimi ayarlayıp gidemediğim bir akrabam vardı, “hadi bir gayret gideyim.” dedim.
Hem kahve eşliğinde sohbet ederiz hem de bebeğini severim diye düşündüm. Bu ziyareti benim için cazip kılan bebekti tabiki.
En basit ifadeyle canlılar yaşamak için hava su ve beslenmeye ihtiyaç duyarken
benim yaşamam için artı bebek kokusuna da ihtiyacım vardı. Bebeklerle oynamak onları öpmek kokularını içime çekmek yaşam enerjisi veriyor ve
farklı bir boyuta geçiyorum bebeklerle beraberken.
Akşam üzeri güneş yakıcılığını kaybettikten sonra yola koyuldum ve on dakika sonra oradaydım. Kapıyı çaldım,
tatlı dil güler yüz kapı açıldı içeriye geçtim.
Ooo çok güzel başka konuklar da var, üstelik çocuklu!
Körün istediği bir göz Allah vermiş iki göz, sevmelik bir çocuk daha bana. Bizim kızın yakın arkadaşıymış bunlar da.
Neyse bol köpüklü Türk kahvelerimiz geldi kahveler yumdumlanırken bir yandan da sohbet ediyoruz,konu konuyu açıyor, sohbet hayli koyulaştı.
Bir an evcilik oynayan küçük Çimenin mırıldanmasıyla dikkatim o yana kaydı, elimde olmadan sohbetten koptum.
Kulaklarıma inanamadım! Doğru muydu duyduklarım?
"Ben senin koruyucu annenim ,senin gerçek annen savaşta öldü ama olsun ben de seni çok seviyorum. Bak hem de üç tane baban var
sen şanslı bile sayılırsın" diye bebeğiyle konuşuyordu.
Kalakaldım! Hiç sesimi çıkaramadım, bir şeylerin yolunda gitmediğini tahmin ettim ve ne akrabama ne de annesine soramadım küçük Çimenciğin yarasını kanatmamak için.
Nasıl güzel bir kız çocuğu görmelisiniz!
Ama yüzündeki ifade:
Ne mutsuzluk
Ne acı
Ne korku
Ne stres
Ne telaş
Ne vurdum duymazlık… Bir türlü adını koyamadım. Çocuk belli ki iç dünyasında karmakarışık bir haldeydi.
Çocuğa dalmışım annesinin “Hoşçakalın!” diye seslenmesiyle irkildim ve Çimenin yüzünden ayrılıp a’na döndüm.
Ev sahibemiz onları yolcu etti, tekrar yanıma döndü. “Neyin var yüzün soldu, bu ne hal?” deyince
ben de duyduklarımı anlattım, “Nedir bu durum?” dedim.
Meğer!!!
Bizim mehmetçiğimiz Suriye’de savaş sırasında yıkıntıların arasında bulur Çimeni, bulduklarında yaklaşık bir yaşlarında olan Çimeni alır Türkiye’ye sevgi evlerine getirirler.
Bir süre orada kaldıktan sonra civar ilçelerden birine koruyucu aileye verilir. Bu ailenin yanında iki yıla yakın bir süre geçirir.
Yasal prosedüre istinaden koruyucu aileye verilen çocukları ve aileyi kurum sürekli denetliyor. Zaman içinde ailenin çocuk için verimli olmadığını görüyorlar. Anne oldukça ilgisiz ve sevgisizdir. Anneden gereken ilgiyi ve sevgiyi alamayan Çimen ise iyice hırçınlaşır, mutsuz olur. Durum böyle olunca geri alınır Çimen.
Bir süre sonra misafirlikte tanıştığım o aile, annelik ve babalık duygusunu tatmak isterler, bir evlat sıcaklığı ararlar. Akabinde koruyucu aile olarak alırlar minik kızı ama küçük kızcağız mutsuz hırçın bir psikolojiye bürünmüş halde.
Aile bu sorunla boğuşurken beklenmedik bir anda biyolojik baba çıkagelir. “Yıllardır arıyorum kızımı ben çocuğumu istiyorum.” der ama Türkiye Cumhuriyeti yasaları gereği verilmez.
Şimdi çimenin yüzündeki ifade netleşmişti:
(Yoksunluk)
Bir çocuğun ihtiyacı olan tüm güzelliklerin, özellikle yeri hiçbir şeyle doldurulamayan Anne sevgisinin yoksunluğu.
Bildiğim kadarıyla süreç devam etmekte.
Ben bu duyduklarım karşısında bir an dondum. Hani filmlerde oyuncu a’na hapsolur, etrafında her şey donar ve oyuncu kendi içinde yolculuğa gider, resmen o psikolojiyi yaşadım. Duyduğum üzüntüyle bir an dünya sesizliğe büründü her şey dondu.
Yanlış hatırlamıyorsam bir Kenya atasözü olan
"Fiiller tepişir çimenler ezilir"
Bu meşhur sözün somut örneğini gördüm.
İşte bu örnekte olduğu gibi birileri gücüne güç katacak trilyonlarına trilyon katacak,
Sermaye baronları şiş göbeklerini biraz daha şişirecek diye
Çimenler harcanıyor, çimenler yok ediliyor.
Çimenler bir piyon dahi etmiyor onların kanlı gözünde.
Olan çimenlere oluyor.
Sordunuz mu çimene çimenlere savaş çıkarırken, bu kanlı kararları alırken?
Bu vebal kimin kim ödeyecek bu vahşetin bedelini?
Minik çimenin bir tebessümü kaç kalaşnikof ederdi?
"Menekşe"