- 674 Okunma
- 8 Yorum
- 9 Beğeni
Düşbaz
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
DÜŞBAZ bir sistem sorgulamasıdır
Çoğul bir yalnızlık, sessiz bir çığlıktır. Açlık kırıntısı, aşk bozuntusu, şiir damıtıcıdır. Biraz kimsesizlik biraz acı yoğuntusudur.
Devşirme politikadır. İfadenin den hali öznesiz tümcelerin devrik, savruk, kırgın halidir.
Şahikaya öykünür kimi zaman. Tamburalar, buzukiler, çöğürler çalar her gece. Her şeyden bir hiçe uzanır eli. Göze göz temas, komplo teorisi, hin kurgu ve insan bedeni yapaylığının ruh anatomisidir aslında.
Zerk eder inceden; her hücre, her damarı kan tutar.
Elde kalan sıfırdan alır dersini.
DÜŞBAZ kimdir sorusundan çok nedir aslında?
Bir duygu halidir. Kendimi bildim bileli gece karanlığını, gizlenmeyi sevmişimdir. Kalabalıklardan fazla haz etmem ara sokakları tercih ederim yalnız kalınca düşünürsünüz ya!
Çok sesli kültür almakla, günümüzün tek dil bakışı arasında sıkışmış hissediyorum zaman zaman kendimi. Ayrık otu gibi kalıyorsunuz! Oysa karıncanın hesabını sormak gibi niyetlerim vardı gençliğimde. İçsel bir pasiflik, kompleks gibi hallerim çoktur. Genelde yalnız / yalnızımdır. Başkası adına konuşma becerimi kendimde göster(e)memek gibi maharetsizlik takılıdır üstüme.
Benim gece psikozlarım hatta çaresizliğimdir. Bir türlü düzeltemediğim kırık, kırgın düşlerim. Büyük kentlerin küçük soyluları onların kent hikâyeleri, devşirme öyküler, kenar kıyı sohbetleri, hayata dair aforizm ve çoğul yalnızlıklar üzerine gece psikozları…
Baktıkça, okudukça ve izledikçe daha derine dalıyorum; çünkü yazıda, anlatıda okyanus. Düşlerimin yazıya düşmüş hali. Kalabalıkların sustuğu, yalnız adamların, kadınların ve çocukların sessiz çığlığı... Ses umarı. Bir anda çıkıverdi ama vardı yazılıydı oldu gibi… Can yakmaya, uyandırmaya, ürkütmeye dair şiddet, açlık, yokluk ve karanlık yazılar yazıyorum. Seni anlatıyorum en çok! Diğerini anlatıyorum ve hatta anlatırken diyorum ki, “bak ben de diğeri dedim” yani ötekileştirenlere lanet olsun derken kendimi de vurdum. Uzun zamandır ölüyüm!
DÜŞBAZ bir hiçtir!
Hiç... Gerçekten hiç... Düşbaz sadece hali hazırda var olan bir kitap veya bir kitabın adı değil! Bir gazete / dergi köşe yazı başlığı demek ise sanırsam biraz kırılgan bir tanım. O adeta bir yaşam(a) biçimi. Hasbel kader bir kitap yazdım, öyle diyorlar! Oysa yazdıklarımı bir kitap yaptım, arasında uçurum… Anlattıklarımı yazdım. Şimdi yazdıklarımı anlatıyorum. Yani dünya değişti ama ben buradayım hala durumları. Tanımlarla ilgili hep sıkıntılarım olmuştur. Kavramlara takılırım. İçi bir türlü doldurul(a)mayan ve sırf şekil olsun; itibarı, ismen değişsin diye yüklenen tanımlar; ne acı!
"Hiçlik Yasası" &"Ölü gelin sandığı" adı altında çıkan ilk kitaba ( DÜŞBAZ / 2016 ) gelirsek ki; ölüm ardının hiç / hiçlik olduğuna inanan biri olarak bundan daha iyi bir isim olamazdı. Beraberinde tartışmaları da getirdi. Kitap çıkmadan önce başladı hat(t)a. Düzelte düzelte geliyorum. Bir şiir kitabı olmadığını anlatıyorum, deneme diyorum yani denedim; dinlemiyorlar beni, şiirden vuruyorlar her dakika…
Böyle anılmak üzmüyor beni, ben dünyayı kurtarmaya soyunmuşum da haberdeki arka sesi oynuyorum muamelesi görmek üzücü. Arka ses değilim ama duyduklarım ve anlattıklarım aslında arkanın, en arkaların cılız sesleri… Onları, onlar gibi anlatıyorum az cılız ve samimi yani kendi gibi… Kendisi olsa bu kadar veya böyle anlatabilecek kadar dürüst…
Farklı mecralarda buluştuk yıllardır okurla. Gazete, dergi, internet haber portalları, edebiyat siteleri ve kitap… Yazı dili benim her zaman kendi kişiliğimin aynası gibi duruyor. Sanki konuşabildiğim ve beni anlayan insanların ortak buluşma noktası gibi. Jargon dile, dil anlatıya ve anlama taşır ya sizi. Orası başka, yani kocaman bir dünya… Her yazı, her öykü, her şiir yeni bir serüven... Bu serüvende bazen başrol, bazense figüran olmak ama orada olmak, onunla olmak, bir parçası olabilmek; işin sihri bu…
Düşbaz bir deneme kitabı olmakla birlikte içinde fazlasıyla şiir barındırıyor. Yanı sıra kısa öyküler, aforizmalar ve makaleler var. Eğer Düşbaz’a bir karakter verirsek ki yıllardır kişilik arayışındaydı buldu da diyebiliriz. Kısaca ben “Cemiyet Anarşisti” diyorum. Tanrının yarattığı; tanımın tam karşılığı gibi! (Gerçi Tanrı istemezdi kusurlu kusursuzluk )
Her şeye karşı bir duruş sergiliyor. Aptallığa tahammülsüz, ezene gard almış, doğrucu Davut’u oynamaktan ve dokuz köyden kovulmanın kaçıncı ertesinde kim bilir?
DÜŞBAZ ile neyi hedefledim?
’Kişiye varmayı’ çünkü en zoru birine ulaşabilmek… Yazmak zamanı eğlemekti. Bak gün sayıyorum... İnsan gençken günleri saymaz haftaları, ayları. Yani en azından ne kadar kaldı diye dert etmez.
Ne varsa eskide... Hala siyah beyaz fotoğraflar çekiyorum ve ne çok özlüyorum bir an evvelini... Bugün çirkin. Yani günümüz... İnsana dokunuyor bolca kalabalık kiralıyorum kendime daha ne olsun...
DÜŞBAZ’ın hikâyesi nasıl bitiyor?
Belki de bu hikâye güzel anlatılamadı veya anlamadı insanlar anlatının gerçek(ten) bir hikâye olduğunu… Çünkü yıllardır köşk ve iyi marka arabalar ekseninde dönen şaşalı bir hayat, kısa yoldan zengin olma hayalleri sunuluyor insanlara…
Hayat bir şans ve doğru hamle meselesi! Ya kolay ya da zor bir yola giriyorsunuz yaşıyor veya her gün figüransınız... Hani kaburganıza çöken binlerce ton beton gibi… Yani lüks hayatlar ile varoşun tam sınır noktası…
Bir hikâye anlatırsın öyle ulu orta sonra dinler veya dinler gibi olur birileri onu... İyi bir hikâyeciysen yürür namın, değilse telef olursun. Biliyorum ahmakça! Oysa en azından söylem de bir popülizm olmasın derdindeyim yine de yadsınıyorsunuz ne yazık ki. Anlatamıyorum... Anlatamamak gibi bir sıkıntım var; ama derdim yok. Yani daha bir anlaşılır olmak gibi kaygılardan arınmış haldeyim. Yoksa kolay hep aynı ezbere yemin bozmak!
Anlattım, yetmedi yazdım. Durduk yere “Aaa kral çıplak!” derseniz alırlar sizi sevmeye. Ama kralın çıplak olduğunu görüp de söyleyen bir çocuk lazım. O halde onun gittiği yerden gidiyorsunuz, baktığı yerden, yani çocuk saflığıyla cesur ama ürkek… Yiğit ama tedirgin… Fütursuzca ortaya, öylece… Sorun olunca “Ben değil, miki yaptı” kaçamağı...
Gerçeklik algımız maalesef çöküyor iyi uykular Türkiye’sinde… Oysa benim hikâye(m) yeni başlıyor!
YORUMLAR
Kaan ali kolcuoğlu
Mükemmelden de öte
Teşekkürler
Size ve Seçki Kuruluna çok teşekkür ederim bizlere böyle güzel bir eser sunduğunuz için
En içten saygı selamlarımla
Kaan ali kolcuoğlu
Kaan ali kolcuoğlu
Kaan ali kolcuoğlu
İyi ki yolunuz edebiyat defterine düşmüş...
Henüz ilk günkü paylaşımınızda, çok güzel şiirlerle geleceğinizi ve bugünkü paylaşımınızdan gördüğüm gibi, edebiyata çok şey kazandıracağınızı tahmin etmiştim.
Yolun hep açık olsun güzel insan
Tekrar yürekten kutluyorum sizi...
Var olun her dem.
Sonsuz selâm ve sevgilerimle...
Kaan ali kolcuoğlu
Edebiyat Defterinin beş yıl üyesi olup beklemek
ve şimdi vaktidir deyip "düşbaz" ı paylaşmak
bu yazıyı ve şiirleri paylaşmakla ne iyi ettiniz
"paylaşılmayan bilgi yok olmaya mahkümdür"
sizi hiç tanımayanlarla sohbet etmek gibi ki
oysa o ıssız ara sokaklarda görürdüm sizi
sessiz, vakur ve derin hüznünüzle
yerel bir gazetenin köşesinde
ya da
elinde fotoğraf makinesi
İl'e yeni atanan valinin
sekizinci kattaki yemeğinde
ya da bi delikanlının gururla anlatışında
yüreğimin olanca ateşi ile selamlıyorum sizi, saygı ile...
Kaan ali kolcuoğlu
Kaan ali kolcuoğlu
DÜŞBAZ kimdir sorusundan çok nedir aslında?
Bir duygu halidir. Kendimi bildim bileli gece karanlığını, gizlenmeyi sevmişimdir. Kalabalıklardan fazla haz etmem ara sokakları tercih ederim yalnız kalınca düşünürsünüz ya!
Çok sesli kültür almakla, günümüzün tek dil bakışı arasında sıkışmış hissediyorum zaman zaman kendimi. Ayrık otu gibi kalıyorsunuz! Oysa karıncanın hesabını sormak gibi niyetlerim vardı gençliğimde. İçsel bir pasiflik, kompleks gibi hallerim çoktur. Genelde yalnız / yalnızımdır. Başkası adına konuşma becerimi kendimde goster(e),memek gibi maharetsizlik takılidir üstüme...
Kültür bilgi birikimi ağır bir yazı hep gıpta etmişimdir kitap çikaran insanlara .
Ne olmak isterdin deseler kesinlikle gerçek bir şair ya da yazar olmak isterdim ama bunun için uzun bir yol katetmek ve çok bilgi gerek ben artık o sınırı geçtiğim için uhte olarak kalacaktır.
Okumak sabır istediği için sanırım pek okuyanımız yoktur.
Ancak bu mısralarda biraz kendimi buldum .
Kutlayayım dedim emek hazinesi yazınızı.
Saygılar sunarım..
Dilek pınarı tarafından 17.9.2022 21:25:49 zamanında düzenlenmiştir.