On Yaşım
Ben hep 10 yaşındayım.
Büyük bir zevkle babamın coşkulu sesinden Neşet Ertaş türküleri dinleyen, eğlenceli taklitlerine duraksız gülen, o sessiz, utangaç, küçük kız çocuğuyum.
Gömleğinin cebine en sevdiğim çikolatayı saklayıp, kaş göz işareti ile al cebimden diyen
davetkâr gözleri ve bir ağız dolusu tebessümü ile koca yürekli babanın, hassas yürekli, küçük kızıyım.
Ben hep 10 yaşındayım.
Beni bırakmış olsa da sonsuz özlenilen, o mukavim kız çocuğu, bu yer yuvarlağından benimle omuz omuza verip, geçtiği müddetçe, göğün rengârenk göğsü hiç solmayacak. Toprağa dökülmüş begonvil kokan havasında, hoş ötüşlü kızıl gerdanların, meyve yüklü ağaçlarda şakıması hiç dinmeyecek.
Eksilmeyecek damarlarımdaki kanın uğultusunu yükselten, ruhumu canlı tutan, merhâmeti bol, vicdânı rahat, iyiliği yüzlerine yansımış hüsnükâbul yüreklerin varlığı.
Bilâkis kabul edilmeyecek, ayaklarıma taş bağlayan, zihnimi bulandıran, kalbimi paramparça eden, harami korkuların
davetsiz uzun soluklu mihmanlığı.
Ben hep 10 yaşındayım.
O gözlerinin feri hiç sönmeyen neşeli kızı, zaman zaman, sağdan soldan, bölük bölük unutturmaya çalışsa da bana, üzerime taş yağdıran kasırga misâli kaygılar, asla vazgeçmeyeceğim, onun gül rengini alan,
narin ellerini sımsıkı tutmaktan...
Eylül Ak
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.