Yine Uyku Tecavüze Uğradı
Yataktan kalkıyor. Uykusu hepten kaçmasın diye ışığı yakmıyor. “Offff! Sanki mıhlanıyor her bir yanım!”
Mutfağa yöneliyor. Buzdolabından süt paketini çıkarıyor. Kapağını açıyor ve kafaya dikiyor. Gözleri kapalı olarak bu işlemi bir kaç kez tekrarlıyor. Midesine soğuk sütün indiğini hissediyor. Dolabın kapısını dirseğiyle itiyor. Hiç beklemeden yarım açık olan gözüyle ve el yordamıyla koridor geçip yatağına dönüyor. "De hadi, görelim!” diyor içinden.
Yastığı yumrukluyor. Sonra sallıyor havada. Bunu karanlığa ve yastığa küfreder gibi hışımla yapıyor. Ve sanki son enerjisini kullanıyormuş gibi yine hışımla yastığı başının altına yerleştiriyor. Yorganın altında derin bir nefes alıyor ve zaten kapalı olan gözlerini iyice sıkıyor. Kıvılcımlar görüyor göz kapaklarının altında. İnliyor. Kendi sesini dinliyor. Kendi kendisine acıyor. Halbuki hiçbir yeri ağrımıyor.
Başı yine huzur bulamıyor yastığın üzerinde. Sanki kulağı katlanmış gibi acıyor. Kaldırıyor başını ve tektat yastığa bastırıyor. Bu kez de gövdesi kımıl kımıl oluyor. Sakin nefes almak yerine birbiriyle ilintisi olmayan binbir türlü şey düşünüyor. Düşünceleri, kızgın bir nehrin sularına takılmış dalları andırıyor. Kah kayalara, kah kıyılara takılıyor. Parçalanıyor. Parçaları suya takılıp kayboluyor... Sonra... sonra parçalarını arıyor; ama bulamıyor. İşte öyle bir ruh hali yaşıyor.
Yine ellerini, kollarını nereye koyacağını bilmiyor o koskoca yatakta. Az sonra bir kolu gövdesinin altında sıkışıyor. Üstteki kolu yorganın dışında kalıyor. Üşüyor mu? Yok! Bu da olmadı: tekrar yorganın içine alıyor kolunu. Ne yapsa da pozisyonundan memnun kalamıyor. Öbür yana dönüyor ve yine “aaahhh!”diyor. Başını yastıktan defalarca kaldırıyor. Huzursuzluğu bitmek bilmiyor. Sanki yastık değilde, sivri taş parçaları var başının altında. Doğruluyor yatakta. Tek gözle jaluzilerden sızan ışığa bakıyor. “Saat kaç acaba?”
Yan tarafta komedinin üzerindeki ışıga bakıyor. Görüyor rakamları: saat 03:27’yi gösteriyor. “Ya... Yine uyku tecavüze uğradı... Bravo Gece, bravo!” diye söylenirken, iç çekiyor. Dişlerini sıkıyor. Çenesi kilitleniyor. Sabaha nasıl açılacak acaba?
Yatakta kıvranmaktan sakin ve düzenli nefes alamıyor. Tekrar doğruluyor. Öylece oturuyor. Ne düşünüyor acaba?
Yorganı ve eline geçirdiği yastığı alıp salondaki koltuğa gidiyor. Yorganın yarısı peşinden kuyruk gibi sürükleniyor. Bu işlemi yarım aralanmış tek gözle yapıyor. Ama salon oldukça aydınlık; çünkü dolunayın şavkı vurmuş.
Yastığı yine silkeliyor. Aniden putlaşıyor. Düşünüyor. İki gözünü aralıyor. Ellerinin arasındaki yastığı bastırarak sıkıyor. “Aaa! Yanlış yastıkmış! Allah’ın cezası...” diye söyleniyor. Yastığı alıp tekrar odasına yöneliyor. Artık her iki gözü de aralanmıştır. Buna rağmen hızlanmıyor.
Ayaklarını yerde sürerek ilerliyor. Üşüyor. Neden terlikleri geçirmedi ki ayaklarına... Kafayı mı yiyor ne... Yatağın yantarafında üst üste yığdığı diğer yastıkları bir bir elliyor. Belli belirsiz konuşuyor. En doğru yastığa kanaat getirip alıyor. Koltuğunun altına yerleştiriyor. Ağır adımlarla, duvara tutuna tutuna salona geçiyor.
Salona geldiğinde gözleri tamamen açılmıştır artık. Uyku namına bir şey kalmamış gözlerinde. Sanki yeterince yorgun da değil... Bir şeyler mi yese ne!? Yok, olmaz bu saatte! Koltuğa uzanmadan önce balkonun kapısını açıyor. Serin hava bütün varlığını ürpertiyor. Kollarını göğsünde sıkıca kenetliyor. Derin nefes alıyor. Ürperiyor. Üşüyor; ama yine de başını kaldırıp gökyüzüne bakıyor. Gökyüzü alacalı ve olabildiğince engin... "Aman Tanrım! Ne kadar güzeeel!"
Dolunay gizini saklayamıyor ve yıldızlarla sevişiyor. "Yıldızlar... " Büyüleniyor. Gözlerini alamıyor bu muhteşem doğanın sunduklarından. Ve bulutlar... üstüne üstüne geliyor ve... sanki bir şeyler saklıyorlar eteklerinde. Bu koreografi ürkütüyorlar onu! Kalmakla gitmek arasında bocalıyor. Bir süre tutuklu kalıyor sessizliğın ve karanlığın gizeminde. Sanki üşüdüğünü unutuyor.
Ön taraftaki ormandan aralıklı olarak hafif hışırtılar duyuluyor. Az ilerideki göl ışıldıyor ve...
Adını koyamadığı bir hüzün göğsüne yuvalanıyor. Balkonda öylece, doğanın o muhteşem uykusunda kalmak istiyor. Ama şimdi daha çok üşüyor. Ansızın kapıyı kapatıp koltuğa geri dönüyor.
Başının altına doğru yastığı yerleştiriyor. Yorganın sıcaklığına teslim ediyor bedenini. Sıkı sıkı yumuyor gözlerini. “Hadi bakalım, kızım, hadi; hadi artık uyu!” diyor kendi kendine.
H. Korkmaz, Eylül 2022 Sthlm
YORUMLAR
Çok melankolik bir geceymiş,
Bir gün önceden, sizi üzen bir şey olmuştur belki. Bazen hepimiz yaşarız aynı ve benzer durumları.
Kulaklığı takıp müzik dinlemek, biraz faydalı olabilirdi.
Sonuç sabaha yakın derin uykuya daldığınızda, mutlaka rüya görüyorsunuz. Rüya güzelse, uykusuz kalmaya değiyor. Ben genelde hep çocukluğumu ve lise yıllarını görüyorum seher vakti rüyalarımda.
Bir de şafağın güzelliğini yaşamışsınız.
Bu da değer uykusuzluğa bazen...
Yazınız, sürükleyici ve okunmaya değerdi.
Tebrik ederim.
Tüya
Benim tecrübem de müzik dinleme konusunda aynı. Fakat bu öyküde fazlasıyla kurgu olduğunu da söyleyebilirim :)
Ayırdığınız vakit ve irdeleyen yorumunuz için çok teşekkür ederim, efendim.
Çokça saygılarımla.
Tüya
Çok teşekkür ederim, sevgili Herfe hanım.
Tebessüm ve selam ile.
Yine uyku tecavüze uğradı
Uykusuzluk bu uykuyu doğradı
"Uyumasam olur" deyip kalsaydın
Işığı, pencereyi açık tutsaydin
Uykusuzluk korkutucu değil ki.
Uyku teselli edici değil.
Çok saygımla Şairim.
Tüya
Manidar yorumunuz için çok teşekkür ederim, değerli üstadım.
Çok saygılar, selamlar, esenlikler olsun.