- 482 Okunma
- 3 Yorum
- 4 Beğeni
BİRE KARŞILIK ON
Yıl 2007. Ramazan Bayramın ilk günü… Çocuklar bayram namazından dönmüş; ailecek bayramlaştıktan sonra hep birlikte kahvaltı sofrasına oturmuştuk. Neşeli bir şekilde kahvaltımızı yapıyorken zil çaldı. Pencereden baktığımda gelenin komşumuz Münevver Hanım olduğunu gördüm.
Yan sokaktaki çöplüğün yanında bir kedinin doğum yapmaya çalıştığını fakat saatlerdir kıvranmasına rağmen yavrularını doğuramadığını söylüyor, benden yardımcı olmamı istiyordu. Apar topar aşağıya indim. Sözünü ettiği çöplüğe gittik birlikte.
Kedicik gerçekten de çok zor bir durumdaydı. Konteynırın dibinde yarı baygın uzanmış inliyor, yalvaran gözlerle bizden medet umuyordu. İlk iş olarak onu daha temiz olan kaldırıma çektim.
Yavrulardan birinin kolunun dışarıya çıkmasından, doğum sancıları çektiği lâkin doğumu başaramadığı belliydi. Yavruyu çekip çıkarmaya kalksam kolu kopabilirdi. Münevver Hanımın ahlayıp vahlamasına kulaklarımı tıkayıp ne yapmam gerektiğinin muhasebesini yapıyordum ki meraklanıp yanımıza gelen oğluma evden kedi sepetini getirmesini söyledim. Az sonra kediyi dikkatlice sepete koyup eve döndük.
Kediciğe evde müdahale etme imkânımız yoktu. Telefon rehberimde kayıtlı veteriner klinik numaralarını tek tek aradım. Maalesef, bayram dolayısıyla hepsi kapalıydı. Keşke elimde içlerinden birinin cep telefonu olsaydı! Çaresizlik içindeyken aklıma kartvizit cüzdanıma bakmak geldi ve aradığımı da buldum. Yakınlardaki bir kliniğin kartvizitindeki cep telefonuydu. Son bir umutla çevirdim.
Telefonu açan veteriner hekime durumu özetledim. Kendisinin tatilde olduğunu fakat iş ortağı diğer veteriner hekim arkadaşını telefonla arayarak kliniği açtıracağını söyledi, kediyi oraya götürüp kapısında beklememizi istedi. Büyük oğlumla birlikte yola koyulduk.
Beklerken iki saate yakın zaman geçmişti. Kediciğin dayanacak gücü kalmamıştı artık; inlemeleri bile zor duyuluyordu neredeyse. Nihayet veteriner hekim geldi ve vakit geçirmeden içeriye girip, baygın hâldeki kediciği ameliyat masasına yatırdı.
Sağa sola bir dizi telefon açmasına rağmen, yapacağı sezaryen ameliyatında kendisine yardımcı olabilecek birini bulamamıştı veterinerimiz. Oğlumla benden yardımcı olmamızı istedi. Söz konusu olan bir anne ve yavrularının canlarıydı. Kabul ettik mecburen.
Benim görevim veteriner hekimin açtığı kesiğin her iki tarafını, kapanmaması için aletlerle sabit tutmaktı. Oğlum ise çıkan yavruları alıp kurulayıp sıcak tutacaktı.
Ameliyat sırasında birkaç defa yer ayaklarımın altından kayar gibi oldu. Hekimin tavsiyesi üzerine, kapıdan dışarıya başımı uzatıp, birkaç saniye derin derin nefes aldım ve sonra tekrar ameliyata döndüm. Altı yavrudan üçü bu uzun sürece dayanamamış, anne karnında ölmüştü. Son dikişler de atılırken gözyaşlarıma mani olamıyordum artık. Oğlum benden daha metanetli çıkmıştı ve hekimin talimatlarını dinliyordu.
Narkozun etkisiyle baygın olan anneyi ve yavruları sepete koyduktan sonra, sıra ücret ödemeye gelmişti. Veteriner hanım borcumuzun yüz elli lira olduğunu söyledi. Bizim ise yüz liramız vardı. Durumu izah ettik ve cebimizdeki son parayı orada bırakıp kedicik ve yavrularıyla eve döndük.
Bayram dolayısıyla akraba, eş, dost ziyaretlerine gitmeyi planlamıştık. Gideceğimiz yerlere elimiz boş gidemeyeceğimiz, üstelik kediciğin başından ayrılamayacağımız için planımız suya düştü. Bayram sonrası çocuklar okula, ben de işe gidecektim ama bu umulmadık hadise sebebiyle yol paramız dahi kalmamıştı.
Duruma üzüldüğümü hisseden büyük oğlum; “ Anne, üzülme. Allah bizden daha merhametlidir. Bire on verir.” dedi. Ben de bu sözü kalben tasdik edip, “Haklısın oğlum.” dedim.
Bayramın son gününe eriştiğimizde, Marmaris’te yaşayan annem ve babam, sürpriz yaparak evimize geldi. Kucaklaşıp, öpüşüp, hasret giderdikten sonra annem elindeki bir tomar parayı bana uzattı. “Anneciğim, bu ne şimdi?” diye sorduğumda, “Kardeşlerine de aynısını verdim. Al; bu da senin hakkın. Bir ihtiyacını giderirsin.” dedi. Şaşkınlık içinde saydım. Tam bin lira! Kediye harcadığımız yüz liranın on katı para…
Oğlumun dediği çıkmıştı. Merhametin hakiki sahibi yüce Rabbimiz, en cömert olanın yine kendisi olduğunu göstermişti bizlere. Hamdolsun.
Mücella Pakdemir