- 364 Okunma
- 6 Yorum
- 1 Beğeni
UMUT
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Yıllar öncesinden ailenin gelirini sağlayan Kaan sevdiği kızın başka bir kişiyle evlendiğini duyunca intihar eder. Bu durumdan perişan olan ailesi oğullarının kazandığı bütün parayı kaybetmişlerdir. Eskisi kadar zengin değillerdir.
Yıllar sonra ailesi mezarını ziyarete gittiğinde oğullarının mezarında bir fidan çıktığını görürler. Ailesi mezardaki fidanın bir müjde olacağını anlarlar ve oğluna dua edip çiçekleri koyarak giderler. Aradan bir süre geçtikten sonra oğluna benzeyen bir çocuk görürler ve onlar gibi o çocuğunda ayaklarında ne ayakkabısı ne de çorabı vardır. Kaan’ın ailesi çocukla konuşmak için yanına gittiklerinde çocuk dediklerini duyabiliyor ama konuşamıyordur. Kaan’ın ailesi çocuğun konuşamadığını el alfabesiyle anlaşmayı bilmedikleri için konuşamadılar. Daha sonra yetiştirme yurduna götürmeye karar verdiler. Yetiştirme yurduna doğru yürümeye başladılar ve vardıklarında müdürün odasına çıkıp içeri girdiler. İçeri girdiklerinde çocuk Kaan’ın annesinin arkasına saklandığını gören müdür konuşmaya başladı.
-Neden orada saklanıyorsun? Benden korkmana gerek yok ailenle konuşup sana en uygun kararı vereceğiz.
-Siz yanlış anladınız o bizim oğlumuz değil. Onu biz oğlumuzun mezarından çıkınca yürürken parkın köşesinde gördük. Ayakları çıplak üşümüş ve korkak bir şekilde duruyordu. Bizde eşimle buraya getirmeye karar verdik. Sıcak bir yatak, sıcak yemek, ılık bir duş kendine getirir. Bu arada bizi duyuyor ama konuşamıyor. Biz bir şeyler sorduk ama elleriyle anlatmaya çalıştı ancak biz anlamadığımız için yardım edemedik.
-Demek duyuyor ama konuşamıyor. Biraz bekler misiniz öğretmenimizi çağıralım? Bu uslu çocukla konuşup ismini öğreniriz.
Müdür telefonla öğretmeni arayıp odasına çağırdı ve öğretmek beş dakika sonra müdürün odasında oldu. Çocuğu yanına çağırıp el hareketleriyle sorular sormaya başladı. Çocuk öğretmenden hiç korkmadan yanına gitti ve öğretmenle elleriyle anlaşmaya başladılar.
-Adın nedir? Neden dışarıdaydın? Ailen yok mu?..
-Adım Umut. Ailemi bir trafik kazasında kaybettim. Bu yüzden ailem yok ve dışarıda yaşıyorum.
- Neden seni önceden buraya getirmediler?
- Ailem trafik kazasında ölünce bana amcam ve yengem bakabileceklerini söylediler ve beni aldılar ancak üç çocukları olduğu için benimde fazlalık olduğumu konuşurlarken duydum ve fark ettirmeden evden gittim. Bende sokakta, parkta, boş kulübelerde uyudum, dilencilik yaptım. Kimse bana bugüne kadar yardım etmedi ve bugün bu aile buldu beni. Bana diğer insanlardan çok yakın davrandılar. Ben onlarla konuşamasam da söylediklerinde yardımcı olmak için yanıma geldiklerini öğrendiğim için onlarla buraya geldim. Sizi de müdür çağırınca size karşı sorduğunuz sorulara cevap vermek istedim.
-Peki ben seni tanımıyorum sende beni tanımıyorsun neden müdürden çekindin ama benden çekinmedin?
- Evet çünkü müdürün bana karşı söylediği sözlerden çok sizin benimle nazik konuşmanızdan dolayı sizinle konuşmakta hiç çekinmedim. Siz bütün öğrencilerinizi tanıyor musunuz ki ?
Öğretmen Umut’u fazla zorlamadan teşekkür edip ayağa kalktı, merakla bekleyen Kaan’ın ailesine ve müdüre döndü. Öğretmen Umutla bütün konuşmalarını anlattı. Kaan’ın ailesi kendi yaşadığı döneme gidip geldiler. Akıllarına oğlu Kaan geldi ve gözleri doldu.
Müdür Umut’u getiren aileye teşekkür edip onlara Umut’un onların gözetiminde olacağını söyledi. Kaan’ın ailesi müdürden müsaade istediler ama bir yandan da Umut’tan ayrılmak istemiyorlardı. İlk defa oğullarına benzeyen biriyle karşılaşmışlardı. İstemeye istemeye müdürle yurdun dışına çıktılar. Umut ise pencereden üzgün bir şekilde onların arkasından bakakalmıştı. Kaan’ın ailesi üzgün bir şekilde evlerinin yolunu tuttular. Hem kadın hem erkek eve varasıya kadar ikisinden de ses çıkmamıştı. Bu sessizliği ilk önce kadın bozdu.
-Umut’u bırakınca çok kötü oldum. Onu ilk gördüğümde oğlumu görmüş gibi oldum. Sanki Umut değil de Kaan’a kavuşmuş gibi hissettim. Oğlum gitmemiş gibi hissettim. Senin içindeki duygular nasıl?
-Bende ilk önce garip oldum. Sonradan düşündüm oğlumuza çok uzağız ya belki bu yüzden oğlumuza benzettik ya da kopmak istemedik. Ben de sen üzülme diye bir şey demek istemedim ama ikimizin de aklı karışmış.
- Keşke varlığımız olsaydı da oğlumuz gibi onu sahiplenseydik. Belki adı gibi umut verirdi hayatımıza. Düzene girerdik onunla.
- İstersek yapabiliriz. Sonuçta çalışıp her şeyi Umut için yapabiliriz. Zaten şimdiden umut olmaya başlamadı mı bize? Umut’a yeni bir aile, yeni düzen, yeni kıyafetler, yeni yuva... Daha çok paramız olduğunda Umut’u en iyi doktoru bulup konuşması için ameliyat ettiririz.
- Ama ondan önce müdürle konuşup izin istemeliyiz. Bir de Umut’un bizi istediğinden emin olup ailesi olmak isteyeceğimizi söylediğimizde kendisinin onay verdiğinde ona göre hareket etmeliyiz.
- En büyük korkum da bu. Ya Umut istemezse bizi. Ya ailesi olarak görmezse. Ben oğlum gibisini bulmuşken kaybetmek istemem.
- Her şeyin belli bir zamanı vardır. İstemezse vazgeçmeyiz, onu yurttan arada alır dolaştırır bize yakınlaşmasını sağlarız. O da yeni bir aile isteyecektir. Ama ilk önce öğrenmemiz lazım ki ona göre hareket edelim...
Ertesi gün yurda doğru yola çıktılar. Yine sessizlik hakimdi aralarında. İkisinin de içi içini yiyordu. Olumsuz bir şey düşünmek bile istemiyorlardı.
Yurda vardıklarında Umut tüm umuduyla ve kocaman gülümsemesiyle Kaan’ın ailesinin yanına gitti. Onlara sarılıp ne kadar mutlu olduğunu hissettirdi.
Bu arada müdür ve öğretmen gelip Kaan’ın ailesinin bir sorun olup olmadığını sordu. Çünkü beklemiyordu Umut’u görmeye geleceklerini düşünmüyordu. Kaan’ın ailesi dün yaşadıkları duyguları anlattıktan sonra Umut’u bir süre sonra evlat edinmek istediklerini söylediler. Öğretmen yanında olan Umut’a Kaan’ın ailesinin onun ailesi olmasını isteyip istemediğini sordu. Umut mutlu olmuştu çünkü onların yanında ailesinin yanındaymış gibi kendini iyi hissediyordu. Umut öğretmenine;
-Ben o ailenin çocuğu olmaktan gurur duyarım. İlk karşılaştığım zaman vefat eden ailemle karşılaşmış gibi oldum. Beni buraya getireceklerini tahmin ediyordum ama beni görmeye de geleceklerinden emindim. Ben onlarla olmaktan mutlu olurum. Ailemden sonra böyle iyi bir aileyi neden reddedeyim ki.
Umut öğretmenine el hareketleriyle isteyip istemediğini anlatırken Kaan’ın ailesi merakla öğretmenin açıklama yapmasını bekliyordu. Öğretmen Umutla konuşmasını bitirdikten sonra konuştuklarını Kaan’ın ailesine aktardı. Kaan’ın ailesi Umut’un böyle bir tepki vereceğini hiç ummuyorlardı. Bir yandan da mutlu olmuşlardı. Kaan’ın ailesi çalışıp ona iyi bir aile vermek için bir zaman geçince alacaklarını söylemesini istedi öğretmene. Öğretmen Umut’a duyduklarını tekrardan aktarıp onaylamasını ya da açıklama yapacaksa ne diyeceğini merakla bekliyordu. Umut o kadar uysal o kadar anlayışlı bir çocuktu ki anlayışla karşılayıp öğretmenine odasına gitmek istediğini söyledi ve Kaan’ın ailesinden müsaade isteyip Umutla odasına çıktılar.
Müdür Umut gittikten sonra Kaan’ın ailesine işlerini yoluna koyduktan sonra Umut’u alabileceklerini söyledi ve odaya çıkıp birkaç evrak imzalattı. Kaan’ın ailesi mutlu bir şekilde müdürden çarşıdaki işler için müsaade istediler. Kaan’ın ailesi çarşıya ilk girdikleri anda bir lokanta da iş ilanı gördüler. İçeri girip lokantanın sahibiyle görüştükten sonra lokantanın sahibi ikisini de işe aldı. İkisi de garsonluk yapmaya başladılar.
Bir ay çok çabuk geçmişti ve çalıştıkları kadar aldıkları maaşa yarısına dokunmadılar sadece Umut için yeni kıyafetler, yeni ayakkabılar, yeni oyuncaklar ve rahat yaşayabilecekleri bahçeli bir ev aldılar. Bir yandan da okul masrafları için çalışmaları gerekiyordu. Oğulları Kaan ölmeseydi de keşke oğulları için bir şey yapabilselerdi. Kaan daha okurken okulunu yarıda bırakıp çalışmak zorunda kalmıştı. Kaan’da aile olmayı becerememişlerdi. Bu yüzden Kaan’ın ailesi çok pişman olmuştu ama artık Umut için kendileri çalışmaya söz verdiler. Artık Umut’u mutlu edecekler ve Kaan’da öbür tarafta ailesinin böyle güzel bir iyilik yaptığına sevinecekti.
Günler, haftalar geçti ve artık bir düzen oturtmuşlardı. Umut’un yanında gidip onu almak kalıyordu. Sabah erkenden yurda Umut’u almaya gittiklerinde Umut’u kapının önünde beklediğini gördüler. Umut’un gözlerinin içi gülüyordu. Aile Umut’la birlikte müdürün odasına çıktılar ve eksik evrakları tamamlayarak Umut’u almışlardı sonunda. Umut adı gibi umut dolmuştu. Artık onun da bir ailesi olacaktı. Umut’u sahiplenen, koşulsuz seven, üzerine titreyen bir ailesi olacaktı.
Umut yeni ailesiyle yurttan çıkınca evlerinin yolunu tuttular. Eve vardıklarında bahçeli ev olması, doğayla iç içe olması hoşuna gitmişti. Hemen yeni ailesiyle odasına çıktı ve bu kadarını beklemiyordu. Oda arabalarla, Legolarla, trenlerle ve birçok oyuncakla doluydu. Böyle oyuncakları camekan vitrinlerde görür hayal kurardı ve şimdi o kurduğu hayallere ulaşmıştı yeni ailesi sayesinde. Yeni ailesine emin olmak için bu odanın olup olmadığını sordu. Çünkü hala inanamıyordu. Ailesi “ burası artık senin odan istediğin kadar vakit geçirebilirsin ama odadan çıkmayacağım demek yok.” dediler ikisi aynı anda. Umut çok mutluydu. Yeni ailesi ona sonsuza kadar güven verip iyi bir şekilde yetişmesini sağladılar… Daha sonra ne oldu? Ameliyat oldu mu? Konuşabildi mi? Yeni ailesiyle mutlu muydu? Bunlarda sizin düşüncenize kalsın…
Hayat hiç beklenmeyen anda gelen bir mucize gibidir. Bazen umut aşılar, bazen güven. Kısacası yokluklar; hayata, hayallere engel değildir. Bütün hayatını hayallerle kurmak için çabalayabilirsin çünkü hayalinin peşinden gittiğinde her daim başarırsın.