- 640 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
ÖĞRENMENİN YAŞI ve SINIRI YOK
Faysde sevgili arkadaşlarımdan birisinin kurduğu ve yönettiği bir şiir sayfası var.
2016 yılıydı, arkadaşım messengerden bana. ;
"Kızım doğum yaptığı için gurupla ilgilenemiyorum, bir müddet gurup yöneticiliği yapabilir misin" diye yazdı.
"Ben o işlerden anlamam" deyince de detaylıca anlattı, sayfayı yönetmeye başladım.
Bir gün bir şair tarafından bir şiir eklendi sayfaya.
Bana göre çok anlamlı bir şiirdi Altına çok güzel bir yorum yapıp teşekkür etmiştim ki, şiir sayfadan kaldırıldı.
Çok anlamlı bir şiirdi, neden kaldırdınız üstat’ diye sorunca da yeniden ekledi.
Bu vesileyle de tanışmış olduk kendisiyle.
Daha sonra sık sık şiir eklemeye başladı. Gerçekten şiirlerini çok beğeniyor, arkadaşım da şair olduğu için ikisinin dostlukları hoşuma gidiyordu.
Sonra feysten arkadaş olup özelden de yazışmaya başladık.
O aralar bir şirketle anlaşıp altı aylığına yurtdışına bahçe kurmaya gitmiş.
Bir gün telefonla arayıp dönüş yaptığını, İstanbul hava alanında olduğunu, uygunsam gerçekte de tanışabileceğimizi söyledi.
Ben de emekli olduğum için her daim uygundum zaten. İstanbul’dan uçakla benim yaşadığım şehire geldi. Görüşüp tanıştıktan sonra birlikte yemeğe çıktık.
Yemekten sonra O memleketine, ben de evime döndüm.
Telefonla konuşmalarımız uzun zaman devam etti.
Bir konuşmamızda benim bulunduğum yerde tanıdığı varmı diye sorunca;
"aynı dairede senelerce birlikte çalıştığım teknisyen bir arkadaşım var, eşi de hemşire, çok iyi, güvenilir insanlardır, tanış, orada sana çok yardımcı olurlar " dedi.
Söylediği kişilerle tanıştım. O zamanlar daha yaşadığım şehire yeni taşındığım için çok iyi geldiler bana. Çok iyi dost oldum kendileriyle ve O’nun geçmişi hakkında da detaylı bilgi edindim.
Daha askere gitmeden erken yaşta evlenip kısa aralıkla iki çocuk sahibi olmuş.
Askerdeyken habersizce izine geldiğinde karısını bir erkekle yakalamış, karısını ailesine teslim edip çocuklarını alarak kendi ailesinin yanına dönmüş .
Bir sabah aniden, seccade uzerinde namaz kılarken anasının ölüp kaldığını görmüşler.
Üç kız kardeşi, iki çocuğu ve babasıyla bitlikte kakakalmışlar.
Düşünüp taşındıktan sonra, kız kardeşlerinin karşı çıkmalarına rağmen babasına genç, dört çocuğuyla dul kalan bir kadınla evlendirmiş. Kız kardeşlerinin ikisini öğretmen okulunda okutmuş.
Sonra kendi de bekar bir kızla ikinci evliliğini yapmış.
Hatta bu evliliğe ilk eşinin ailesi vesile olmuş.
"Tanıdığımız bir kız var, kolunun bir tanesi hafif engelli, senin de iki tane kızın var, birbirinizi bu şekilde tamamlamış olursunuz, bizler de torumlarımızı rahatça görmüş oluruz" demişler.
Kız baştan her şeye razı olsa da, evlendikten sonra babalarının haberi olmadan çocuklara çok eziyet etmiş, "babanıza söylerseniz şöyle yaparım, böyle yaparım" diye de çok korkutmuş.
Çocuklar kadının yanında babalarının verdiği parayı bile alamazlarmış. Kızlardan birisi okula giderken bir gün arkasından inmiş, kızı aşağıda babasına;
"şimdi parayı verebilirsin baba" dediğinde çakmış manzarayı. Kızının kolundan tuttuğu gibi eve geri dönmüş, kızının uzerini soymuş, sırtındaki dayak izlerini görünce o sinirle çamaşır makinesinin hortumlarını söktüğü gibi kadının neresine denk gelirse vura vura haşat etmiş.
Kızlar artık onlarla yaşayamayacaklarını, annesine gitmek istediklerini söylemişler, O da göndermiş.
İkinci karısından da üç tane kızı olmuş. Önceki karısından olan kızları gibi onlar da rezil olmasınlar diye kızları büyüyüp de yüksek tahsil yapıncaya kadar ikinci evliliğini devam ettirmek zorunda kalmış.
Kızlardan birisi liseden sonra aşiret torunu birisine aşık olup evlenmiş, bir oğlu, bir de kızı olmuş.
Akrabalarının düğününden dönerlerken kaza geçirmişler, kocası kazada ölmüş , oğluyla kendisini ağır yaralı olarak hastahaneye kaldırmışlar.
Gece yarısı polislerden aldığı haberle yalnız başına arabayla yollara düşüp, hiç dinlenmeden hastahanede almış soluğu. Bir ay hastahanede yatan kızı, yavaş yavaş koltukaltı bastonlarıyla yürümeye başlamış.
Taburcu olduktan sonra da, kayınlarından birisiyle imam nikahı yapmak istemişler.
Kız, kesinlikle razı olmayıp babasına sığınmak zorunda kalmış yeniden, ama çocuklarını vermemişler.
Şair, o zamanlar artık emekli olup market isletiyormuş.
Belediye başkanına durumu anlatıp kızını gişe memuru olarak işe aldırmış.
İki ay çalıştıktan sonra çocuklarının hasretine dayanamayan kızı yine gitmiş.
Bu sefer de ölen kocasının bir akrabası kanına girmiş kızcağızın;
"benimle evlenirsen çocuklarını alırım" diyerek. Bir de onunla evlenmiş, iki çocuk da ondan olmuş, ama ilk kocasından olan çocuklarını ne vermişler, ne de göstermişler.
Bu sefer de ikinci kocası eziyet etmeye başlamış kızcağıza:
"Sen hâlâ ölen eşine aşıksın, beni hiç sevmedin, çocuklarını alacağım diye evlendin benimle " diyerek.
O kadar çile çekmesine rağmen hâlâ çok güzel ve çok iyi birisi. Aşiret gelini olduğu için de çok güzel yemekler öğrenmiş, eli çok lezzetli ve çok hızlı...
Tüm yaşadıklarını öğrendikten sonra çok sevdim kendisini.
Tüm hayatını anlattı bana. Ses tonu ve konuşması da kendisi gibi çok güzel, çok akıcı, diline kıl dolanmıyor anlatırken.
Biz, şairle tanıştıktan sonra ikinci eşinden de boşandı. Annesi de öldüğü için maaşı kızına bağlandı, ama iki çocukla birlikte geçinmekte zorlanıyordu yine de.
Şair, yurtdışında çalışıp da kazandığı parayla kız kardeşinin evinin çatı katını işletip oraya taşıdı, her ay maddi destek de sağladı. İki ay sonra; "evi halamla aranızda halledersiniz" deyip oradan tekrar eski yaşadığı yere döndü.
Bu sefer babası da desteğini çekip boşandığı eşi de çocuklarının nafakasını ödemeyince geçinmekte yine zorlandı.
Ben de, "burası sahil kenti, eli de lezzetli, burada küçük bir dükkan kiralasanız da içli köfte yapsa nasıl olur önerisi getirince akıllarına yattı. Ben de yardımcı oldum, dükkan açıldı, ev de kiralandı, eşyaları taşındı. Birlikte yaşamaya ve çalışmaya başladılar. İlk zamanlar işleri gayet iyi gidiyordu. Araya pandemi girip de insanlar evlere kapatılınca onun da sonu gelmedi. Dükkanın eşyalarını satıp döndü yine...
Şairin çok kurnaz olan ikinci eşi, önceki eşinden olan kızlarına kalmasın düşüncesiyle birlikte edindikleri tüm malları kendi üzerine yaptırmış. Şair birtek valiziyle çıkmış evden, hep yurt dışında çalışmaya devam etmiş.
Şairin babası çok yaşlı, analığı da kemoterapi tedavisi görüyor, belediyelik kasabada oturuyorlardı. Kasabalardan belediyeler kaldırılıp da ayaklarındaki tüm hizmetlerden de mahrum kalınca orada yaşamaları zorlaştı.
Kredi çekerek vilayetten ev aldı, dayayıp döşeyerek oraya taşıdı babasıyla analığını.
Pandemide yurt dışına gidemediği için de borçlarını ödemek için zorlanmaya başlayınca borçları birikti.
Ben evimi alacağım zaman, "biraz çok çeksen de benim borçlarımı kapatsak, bankalara dünyanın faizini ödeyeceğime senin taksitlerini ödesem olmaz mı diye teklif edince;
Ben de, "evinin çatı katını yaptığın kardeşin oranın parasını sana ödesin, sen de borçlarını kapatır rahatlarsın, ömrün boyunca hep ailen için kendini feda etmişsin, bu kadarı enayilik bana göre, önce can sonra canan, kendin iyi olmazsan kimseye faydan olmaz " diyerek itiraz ettim.
Bana göre, geçmiş hayatı hata üstüne hataydı, yüzüne söyleyince asla kabul etmezdi, fil kadar beyni olduğunu, O’nun yerinde başkası olsa çoktan katil olacağını ya da delireceğini söylerdi sürekli.
Aslında ya çocukluğuna, ya da sonradan yaşadığı travmalara bağlı ruh hattasıydı.
Bunun ya farkında değildi, ya da kabullenmek istemiyordu.
Bu kadar travma atlatan insanların rahatsız olması da kaçınılmazdı zaten.
Kendisinin ve kızının psikolojik yardım almaları gerektiğini defalarca söylediğim halde bir türlü kabul ettiremedim.
Kendim yardımcı olayım diye çok çabaladım, ama başarılı olamadım.
Her yaz olduğu gibi memleketine gider, iki ay kadar babası gillerle ilgilenir gelirdi. Ev işleri, bahçe işleri konusunda çok yetenekli, tertipli düzenli bir insan. Şu işi de yapmam demez asla, hiçbir işe üşenmez.
Benim bahçemin düzenlenmesinde falan çok emeği var.
Memlketine gideli beri feysi kapalı olup da kendisine de ulaşamayınca merak edip orada tanıdığım ne kadar insan varsa hepsini aradım.
Yaşlı babasını bile yalan söyletti, "burada yok" dedirtti. Kızkardeşi de "bilmiyorum" dedi. Yine en mert kızı çıktı da anlayıp dinledi beni.
Meğerse, feyste Azerbaycanlı bir arkadaşı vardı, her yorumuna gelir övgüler düzerdi. Bu da kadınların övgülerine bayılır, hepsinin kendisinden hoşlandıklarını sanırdı.
Meğer benim hakkımda bile neler yazmış arkadaşlarıma da, sağolsunlar kimse galeye almamış yazdıklarını, rahatsız olduğunu anlamışlar.
Geçenlerde feyste; "haber alamıyorum, öldü kaldı mı acaba" diye yazınca;
Bir arkadaşım arayıp, ’kurtulduğuna şükret sen, arkasından kurban kes, çok rahatsızdı O, bizler anladık da, sen çok saygın bir arkadaşımız olduğun için bizlere yazdıklarını galeye almadık" dedi.
Şimdi O Azerbaycanlı kadınla birlikteymiş.
Kadın orada neyi varsa hepsini satıp gelmiş, şairin borçlarını ödemiş, babası gillerle birlikte aynı evde yaşıyorlarmış. Kadının paraları da suyunu çekince hangi kadını avlayacak bakalım.
Belki de aldatılmışlığının acısını çıkarıyor aklı sıra kadınlardan.
Oysa ferste paylaştığı yazılarına ve şiirlerine göre ondan daha dürüst insan yoktu.
"Sen yazdıklarını hayatına geçiremeyen bir insansın" dediğimde de çok kızardı zaten.
Hayat devasa bir okul, bizler öğrencileri, yaşadığımız her şey de alacağımız derslerdir bana göre.
Bu yaşam hikayesi bana çok şey öğretti.
Bana en büyük iyiliği de yazmayı teşvik etmesi oldu. Ya yeteneğimin farkında değildim, ya da cesaretim yoktu yazmaya.
Şimdi, bugün ne yazsam da paylaşsam diye düşünüp duruyorum.
YORUMLAR
Ne kadar çirkin bir yazı !
Burası tüm dünyaya açık sosyal bir ortam. Özellerinizi ayrıntısıyla buraya taşımanın mantığını izah eder misiniz ?
Ya da bu yazının edebi yönünü... ?
Sizi mahkemeye verse tartışmasız kazanır.
Haklılığını ya da haksızlığını tartışmıyorum.
Ama sizin bu özelleri ulu orta paylaşmanız çok çirkin.
Yerinizde olsam bu yazıyı kaldırırdım.
Sevgi Umut
Sevgi Umut
Demirden korksaydım trene binmezdim. Umarım verir mahkemeye de görür başına gelecekleri.
Daha benim onu vermem, maddi ve manevi tazminat talep etmem lâzım da, benim istediğim o değil.
Bundan sonra kimsenin yüzüne bakamasın ,kimsenin canını yakamasın istiyorum.
mirim
Ne haliniz varsa görün...
Dostluğunuzun böyle bitmesine üzüldüm.
YAKAMOZ ŞİİRLER tarafından 3.9.2022 00:34:34 zamanında düzenlenmiştir.
YAKAMOZ ŞİİRLER tarafından 3.9.2022 00:38:09 zamanında düzenlenmiştir.