- 374 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ZAFER BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN
Ülkenin rejimini silah zoruyla değiştirerek yerine kendi fikir sistemlerine göre yeni bir rejim kurmak isteyen terör örgütlerinin detay stratejilerini beslendikleri ideolojik kaynak ve faaliyet yürüttükleri bölgenin sosyal şartları belirlese de, genel stratejileri ve siyasetleri benzerlik gösterir.
İllegal faaliyet yürüten bu örgütler için üç aşama vardır.
Örgüt gizli, propaganda gizli; bu aşamada yapılan her çalışma taban oluşturmaya yöneliktir. Yılanın başını büyümeden ezmek için fırsat kollayan devlet güçlerinin dikkatini çekmeden çekirdek kadro oluşturabilmek için her türlü faaliyet büyük bir gizlilik içerisinde yürütülür.
Örgüt gizli, propaganda açık; bu aşamada belirli bir taban bulan örgüt artık daha rahat hareket etmeye başlar. Her türlü konuyu ajitasyon ve propaganda malzemesi yaparak kendini anlatmaya çalışır, ancak örgüt gizliliğini muhafaza eder. Örgüt ismi en yüksek perdeden her fırsatta seslendirilse de drijan kadroya yönelik çok az kişi, çok az şey bilir.
Örgüt açık, propaganda açık; bu aşama terör örgütlerinin stratejinde ulaştıkları son aşamadır. Yeterli silahlı aparatı ve tabanı bulan terör örgütü artık kendini gizleme ihtiyacı hissetmez ve kanunlarda ki boşlukları da çok iyi kullanarak, legal uzantılarıyla beraber fikirlerini, düşüncelerini her fırsatta açıklamaktan ve hatta güdümündeki Sivil Toplum Kuruluşları vasıtası ile siyasal iktidar üzerinde “baskı” oluşturmaktan geri kalmaz.
Ben terör uzmanı değilim. Lakin özellikle son yirmi yıldır bölücü terörün kol gezdiği ve her gün en az birkaç vatan evladının şehadet şerbetini içtiği ülkemizde, tüm bunları söyleyebilmek için terör uzmanı olmaya gerek yoktur zaten.
İşte ilk silahlı baskını yaptığı 15 Ağustos 1984 tarihinden bu yana, otuz binden fazla ocağın sönmesine neden olan PKK/KONGRA-GEL terör örgütü de, biraz da Ortadoğu’ da esen savaş rüzgarlarının ve Türkiye’ de ki mevcut siyasal yapının “vurdumduymazlığı” ile artık tüm faaliyetlerini ulu orta, pervasızca sergilemeye başlamıştır. İdareyi ellerde tutan gafillerin aymazlığı ile bayrağımıza, vatanımıza yapılan her türlü saldırı “menfur birkaç olay” ve “istisna” gibi kerameti kendinden menkul açıklamalarla geçiştirilmiş ve neticesinde bugün gelinen noktada evet “ İSTİSNALAR KAİDEYİ BOZMAMIŞTIR AMA ÇOĞALIP KAİDE OLMUŞLARDIR..”
Nasıl mı?
Benim devletime kurşun atan ve benim devletimden toprak talep eden soysuzların, bizim vergilerimizle beslenmesi, VIP salonlarının kapılarının bu hainlere ardına dek açılması artık bu ülke de kaidedir.
Terörist cenazelerinin devletin resmi plakalı araçları ile taşınması, her cenaze sonrasında “ŞEHİT NAMIRIN” sloganlarıyla bin yıllık Türk Devletine meydan okunması, küfür edilmesi bu ülke de artık kaidedir.
VATAN ve MİLLET ÜLKÜSÜNÜ gayri meşru bir bebek gibi camii avlusuna terk edenleR, şehitleri kimsesizliğin girdabında boğarken, vatan hainlerine şefkatli kollarını açmaları, onları TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİNDE ağırlamaları ve sırtlarını sıvazlamaları bu ülke de artık kaidedir.
Bu vatan için, bu bayrak için canını pazara koyan yiğitler kirli siyasal oyunlarla adeta yalnızlığa, çaresizliğe itilirken, ve hatta son yolculuklarında dahi yalnız bırakılırken, vatan hainlerinin, haysiyetsizlerin korunup kollanması, ülkeyi yöneten en üst seviyedeki kişiler tarafından sırtlarının sıvazlanması bu ülkede artık kaidedir.
Türk’ e özgü her türlü hasleti en büyük zenginlik bilip, korumaya, yaşamaya, yaymaya çalışan insanların boyunlarına “gerici, faşist vs” gibi yaftaların asılması bu ülkede artık kaidedir.
Bu liste elbette uzayıp gider. Ve her kaide kendi arasında şüphesiz sayısız örnekle zenginleştirilebilir. Şurası bir gerçektir ki, TÜRKİYE garip ama AŞİKAR bir savaşın kesinlikle içindedir. İsimlendirilmeyen bu savaşta belirgin ve net olan tek şey CEPHE’ lerdir. Ve görünen o ki şu an ülkemizde sadece iki CEPHE kalmıştır.
VATANSEVERLERİN CEPHESİ ve VATAN HAİNLERİNİN CEPHESİ…
Vatan hainleri zaten “şerde birlik” etmekten geri kalmamakta, her kanaldan, her yoldan TÜRK DEVLETİNE var güçleriyle saldırmaktadırlar. Bu aslında azınlık psikolojisinden kaynaklanmaktadır. Onlar için düşman bir ve hedef tektir. Öyleyse küçük hesaplar bir kenara bırakılmalı önce düşman ortadan kaldırılmalı hedef yani TÜRK DEVLETİ yok edilmeli, sonra diğer konulara geçilmelidir. Yeşili, karası, kızılı bütün vatan hainlerinin aynı hedef etrafında kenetlenmesinin nedeni, bu kitlelerin bilinçaltında aranmalıdır. Bunu bir başka yazıya bırakalım.
VATANSEVER CEPHE’ ye gelince. Tek bir yumruk olmaktan öte, birbirinden bağımsız ve çoğu zaman habersiz hareket eden küçük gruplar halinde teşekkül eden VATANSEVER CEPHE’ nin bölünmüşlük görüntüsü içerisinde olmasın şüphesiz pek çok nedeni vardır ama en önemlisi bize Bizans’ tan sirayet eden “FİTNE, FESAT” hastalığıdır.
ÖNCE ÜLKEM diyenler! Bu vatandan alınacak tek çakıl tanesinin bile vebali üzerinizdedir. Bunu bilmek, idrakine ermek ve hayatınızın tüm evrelerini bu fikir sistemi içinde ilmek ilmek örmek zorundasınız.
Türk olmanız bunu gerektirir.
Biliyoruz ki, “FİTNE FESAT, KALLEŞLİK BİZANSIN SURLARI İSE, KARDEŞLİK FATİH’ İN TOPLARIDIR.”
Biliyoruz ki; “TOPLU VURDUKÇA YÜREKLER, HİÇBİR GÜÇ ONU SİNDİREMEZ.”
Bu duygu ve düşünceler içerisinde var gücümüzle dağlara değil, çağlara haykırıyoruz.
BU VATAN’A GÖZ DİKENİN GÖZLERİNİ OYARIZ!
Not: Bu yazı s/açılım süreci atmosferinde, 29 Ağustos 2012 tarihinde kaleme alınmıştır.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.