- 285 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SOKAK DÜĞÜNÜ ŞARKI/CI/LARI
SOKAK DÜĞÜNÜ ŞARKI/CI/LARI
Erik Dalı türküsünü duyup da içi açılmayan var mıdır? Türkünün sözleri, ritmi, ahengi oynamayı sevmeyen insanların bile kanının daha bir coşkulu akmasına vesiledir.
“Erik dalı gevrektir.
Amanın, basmaya gelmez.
Haydi, basmaya gelmez.
Elin kızı naziktir.
Amanın, üzmeye gelmez.
Haydi, üzmeye gelmez.”
Türküde erik dalının çabuk kırılan bir dal olduğu hakkında bilgi verilirken aynı zamanda erik dalı genç kız kalbine benzetilmiş, genç kız kalbinin de erik dalı gibi kolay kırılacağı kibarca izah edilmiş, elin kızının üzülmemesi gerektiği vurgulanmıştır. Burada damat beye gelin hanım için “elin kızı” diyerek ailesinden ve Allah’tan emanet olduğu nazikçe hatırlatılmıştır.
Elin kızı, yeni bir eve gelmiş, yeni bir hayata başlamak üzeredir. Bu yüzden “gelin”dir. Erik Dalı, sade ve yalın anlatımında çok derin anlamlar taşır. Tam bir düğün türküsüdür. Tam Türk’ü anlatır. Birkaç satırla Türk Kültüründe kadına verilen değerden bahsedilir.
Hafta sonu mahallede önce bir davul, ardından orkestra sesi yankılandı. Cuma gününden beri rahatsızım, hani gün içinde birkaç saat uyuyabilsem ya da hiç değilse dinlenebilsem iyi olacak. Ne mümkün!
Orkestra sesine türkücünün yanık desem değil, içli desem değil, tanımlayamayacağım sesi de eklendi. Eline mikrofon alan düğün şarkıcısı oluyor galiba. Bizim mahalledeki düğün sanatçısının ne sesi güzeldi ne ritme ayak uydurabiliyordu ne söylediği parçalar düğün ruhuna hitap ediyordu. Kendine has makamlarda söylenmesi gereken parçalar da tek makamdı sanki.
Madem dinlenemiyorum, hiç üşenmeden şarkıcının sokakta söylediği parçaları not aldım:
Allah rahmet eylesin, Neşet Ertaş’ın parçası dikkatimi çekti ilk. Cahillikte dünyanın rengine kanmak! Bu türküde renk aldanmak demek. Cahildim, dünyanın aldatıcılığına kandım, anlamında.
“Cahildim, dünyanın rengine kandım.
Hayale aldandım, boşuna yandım.
Seni ilelebet benimsin sandım.
Ölürüm sevdiğim zehirim sensin.
Evvelim sen oldun ahirim sensin.
Sözüm yok şu benden kırıldığına,
Gidip başka dala sarıldığıma,
Göynüm inanmıyor ayrıldığına,
Gözyaşım sen oldun, kahırım sensin.
Evvelim sen oldun, ahirim sensin.
Garibim can yıkıp gönül kırmadım.
Senden ayrı ben bir mekan kurmadım.
Daha bir gönüle ikrar vermedim.
Batınım sen oldun, zahirim sensin.
Evvelim sen oldun, ahirim sensin.”
“Senden Daha Güzel” gibi düğüne yakışır bir parça dururken daha düğün günü kırılmaktan, ayrılmaktan, başka biriyle olup olmamaktan bahsetmenin mantığını çözemedim.
Her düğünde muhakkak çalınan, söylenen Ankara’nın Bağları türküsünde bir dramı içine hapseden “Ben sevdim eller aldı, içimde acı kaldı.” bölümü olsa da devamında en azından umuda dair hisler barındırdığı için kurtarır yönü var:
“Astarda urganım var (da)
Yün basma yorganım var.
O yar senin derlerse (de)
On koyun kurbanım var.”
“Yüce Dağ Başında Yağan Kar İdim” adlı türküyü duyunca “Gül Döktüm Yollarına” gibi düğüne uygun bir parça varken bu türkünün neden seçildiğini düğün mantığıyla bağdaştıramadım:
“Yüce dağ başına yağan kar idim.
Yağdı yağmur, güneş vurdu, eridim.
Evvel yarin sevdiceği ben idim,
Şimdi uzaklardan bakan ben oldum.”
Bizim kültürümüzde “eşikten geçen gelinin topuğuna bakılmaz.” anlayışı hâkimken burada kim kime, nasıl bir gönderme yapıyor ki?
“Ben Dünyanın En Büyük Aşığı Olabilirim” gibi aşkın sarhoşluğunun anlatıldığı bir parça dururken şarkıcının bedduası ne demek acep?
“Sebep mezarında yosunlar bitsin (vay bitsin)
Yılanlar çıyanlar mekânın tutsun (sebep sebep)
Bir an olsun yurdun baykuşlar ötsün
Kimsesiz ellerde kalasın sebep (amman amman)”
Daha evlenirken, düğün günü bu kadar beddua alan insanların anlaşamamasına şaşmamak gerek. Sonra da boşanmaların neden arttığını anlamaya çalışıyoruz.
Duyduğum ilk andan beri merak ettiğim bir parçadır “Dar Geldi Sana Ankara” türküsü. Hikâyesi gayet açık, gayet net. Karısının adının Şaziye olduğunu bildiğimiz bir adamın eriyişine hep içim sızlar.
Şaziye Osman’a kaçınca Şaziye’nin aslan gibi kükreyen kocası bir anda alkolik olur.
“…….
Bir aslan gibi kükrüyordun şimdi ne oldu sana?
Dar geldi sana Ankara,
Şaziye de kaçmış Osman’a
Çek çek dünyanın kahrını da
Vur vur rakı, bira, şaraba.”
Şaziye kocasıyla anlaşamıyorsa boşanır, sonra kiminle evlenirse evlenir. Bize de Allah mesut etsin demek düşer. Biz bu parçada neden Şaziye ve Osman tarafındayız? Haksızlığa uğrayan, aldatılan, ihanet edilen birinin yanında durmamız gerekirken biz neden karşısındayız? Dahası, birinin acı çektiğini bilip neden buna oynayacak kadar zalimiz?
Her ilişki sevgi, saygı, dürüstlük, samimiyet, sadakat ister. Hele ki evlilikse bu kavramlar çok daha anlamlı olmalıdır.
Toplumda yozlaşmadan şikâyet ediyoruz. Bence kültürel değerlerimizi toplumda değerleriyle yaşayan “değer”li kadınlar yaşatır.
Düğünde çalınan parçalar sanki bilinçaltına gönderilen mesaj gibi. Alıştığımız, görmezden geldiğimiz, sözleri üstünde durmadığımız düğün şarkılarını bir de bu yönden düşünmek gerekir. Ben yolu açtım, gerisi size kalmış.
Selametle…
Hamiyet Su Kopartan ✍️
22. 08. 2022
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.