KAÇIŞ
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
KAÇIŞ ( I )
( Liverpool & Sorgun Hattı )
Hanbaşı..! Delibaş deresinin kıvrıla kıvrıla aktığı, Çarşının bittiği tahta köprü ile Hükümet konağına uzanan noktada meşhur tarihi Salih Paşa camiinin bulunduğu çatısız, badanası dökülmüş yıkılmaya yüz tutmuş toprak evlerin yoğun olduğu, yokluğun her köşesine sindiği ama mutlu insanların yaşadığı Sorgun’un ilk yerleşim yeri olan mahallesi..!
Genelde avlu kapıları çürümüş, boyasız..! İğde ve karakavak ağaçlarının gölgesin de ezilecek gibi duran evler..! İşte bu hanelerden biri.. çamur dan geçilmeyen sokağın başında üfürsen uçacak misali bir öğrenci evi..!
Hacıali avlu kapısını açıp bir iki basamak indi lastik ayakkabılarına bulaşmış çamurları taş basamaklara silerek cebinden çıkardığı ip örgüsüne bağlı uzunca evin anahtarını çıkardı zorla da olsa kapıyı açıp içeri girdi.. Bavul biçiminde ki okul çantasını ocağın yan tarafındaki rafa bıraktı.. minderin üzerine uzandı iki elini başının altına alıp gözlerini is bağlamış tavanın ardıç mertekler üzerinde gezdirdi. .Köyünü düşündü harman yerinde eşşek yarıştırdığı, tarlaya azık götürdüğü, okulun avlusunda çelik, çomak oynadığı günleri hayal etti..! ilkokula beraber başladığı aklından çıkartmadığı Aysel’i düşündü..!
Anasının kendi elleriyle hazırladığı rengarenk bohçayı özenle açtı, üzerinden katlanmış bir yufka ekmeğini ikiye bölüp sol elininde tuttu, sağ eli ile ağaç kaşığın sapı ile çanağın içindeki peyniri parçaladıktan sonra yufkanın içine koyup dürüm yaptı isli çaydanlıkta kaynattığı sıcak suyu kulplu kaseye döktü zorlanarak kırdığı kalıp şekerin ufalan parçalarını kaseye bıraktı bir peynirli dürümden bir şekerli sudan içerek karnını doyurdu.. Gaz lambasının verdiği fersiz titreyen ışığında okul ödevlerini yaptı.. Yün yastık, Yatak ve yorganın altında cılız, sıska bir beden gözlerini kapatmış dersini ezber ederken uyuya kalmıştı..!
Sınıfın kapısı üç kere vurulduktan sonra Öğretmenin ‘’ Gir ‘’ sesi duyuldu..! okulun emektarı hademe Halit iki elini önde bağlamış..
-Öğretmenim Hacıali yi Müdür bey istiyor..! Hacıali ‘’Hayırdır inşallah ‘’ dedi..! Arkadaşlarının meraklı bakışları arasında sınıftan çıktı..
Hiç girmediği Müdür odasına çekinerek , yüzü kızarmış biçimde girdi..! Müdür
-Gel oğlum bu kişiyi tanıyor musun..!
- Evet Öğretmenim amcam..! Gözleri ağlamaktan kızarmış olan amcası ayağa kalktı Hacıali’yi bağrına bastı hiçkıra hıçkıra ağlamaya başladı..Sadece ağbeyin diye biliyor konuşamıyordu..! Müdürün..
- İzinlisin oğlum gidebilirsin..! demesiyle bir şeylerin olduğunu anlamştı..
...
Hacıali ağabeyinin ölümünden bir hafta geçmiş kasabaya, okuluna dönmemişti aklından bir an çıkaramadığı ağabeysini hatırladıkça gözleri doluyor ıssız tenha köşelere giderek ağlıyor ağlıyordu..Ağabeyinin
-Tamam istediğin o kalem takımını Ankara dan alacağım sözleri kulaklarında çınlıyordu.. Adem geçen eylül ayında düğün yapmış, köyün delikanlılarıyla Ankara’da bir Hastane inşaatında çalışmak üzere gitmiş ve inşaatın üçüncü katından düşerek hayatını kaybetmişti..! Aradan birkaç ay geçmiş Köy odasında bir hareketlilik başlamıştı..!
-Hoş geldiniz komşular dedi Hacıali nin babası Yanın da oturan aksakallı’ya eğilerek Hoş geldin Tatar emmi dedikten sonra bir sesizlik ve arkasından sırayla taziyeler dilendi..!
-Geçmişerinize Allah Rahmet eyleye, Allah başka acılar göstermeye..! çaylar içildi iki bölme olan köy odasının ilk giriş yerinde çayları dolduran Haciali gelen gençlerin elinden bardakları doldurup gönderirken birden taş gibi oldu, sağa sola sendeledi düşecek gibi oldu, yüzü kireç gibi solu verdi sarardı,boncuk boncuk terlemeye başladı..!
- Ne diyor bunlar ya dedi.. Bir hışım dışarı fırladı arkasına bakmadan koşuyor koşuyordu..! koştukça köy den uzaklaşıyor, bağırdıkça bağırıyordu
- Nasıl yaparsınız nasıl düşünürsünüz o benim yengem, o benim ağabeyimin hatırası diye bağırıyor bir taraftanda nefes nefese koşuyordu..
Köyün ileri gelenleri köy odasında toplanmış Ademin ölümünden sonra dul kalan eşini kendinden altı yaş küçük olan Hacıali’ye uygun bulmuşlardı.. Babalar razı olmuş köyün ileri gelenlerinin de onayını almak için toplanmışlardı..
Hafızoğulları nın Favun ( kamyon )Yozgat meydanda durdu Hacıali teşekkür ettikten sonra aşağıya indi ilk rastladığı kişiye..
-Emmi otobüs yazıhanesi nere de ki..?
-Aha oğlum şoo Sayarlar ın evin yanında Zafer yazıyor ya orası..
Orta sıralarda bir koltuğa oturdu başının ağrısından düşünemiyordu kendisini bir boşlukta gibi hissediyor camdan dışarı bakıyor sanki hiçbir şey görmüyordu.. sarsılan otobüsün sağa sola yatarak ilerlemesi bile onu rahatsız etmedi kafası camda uyuya kalmıştı..
Ankara’da otobüsünü değiştirmiş İstanbul’a doğru yol alıyordu..
-Merhaba delikanlı yolculuk İstanbul’a mı..! sesiyle toparlandı..yanında oturan kravatlı takım elbiseli kırk kırkbeş yaşlarında ki bey di seslenen..
-Evet efendim..
-Öğrencimisin..
-Yok dedi.! çalışmaya gidiyorum..
-Daha önce İstanbul’a gittin mi..! Karşılıklı soru cevap faslından sonra otobüs Bolu dinlenme tesislerinde mola verdi..
-Hadi Bismillah aç karınlarımızı doyuralım dedi bey..
-Şey ben inmeyeceğim dedi Hacıali
-Olmaz dedi daha tam tanışmadık adını bile bilmiyorum..!
...
Suat bey makamına oturdu, masasındaki takvim yaprağını çevirdi tarih 28 Mayıs 1979 gösteriyordu..Kendisi İstanbul da Turizm Lisesi’nin müdürlüğünü yapmış oradan da emekli olmuştu adına kurduğu Turizm şirketinin başına Turizm okumuş damadını getirmişti kendisi aslen Giresun lu idi..! Kızı İngiltere de Liverpool şehrinde turizmle uğraşıyor ara ara İstanbul a geliyordu Bir kızı bir de oğlu vardı..Yine bir gün eşi Hacıali’ye haber vermeden İstanbul a uçmuştu..! İner inmez kocasına uğramak istedi.. Hacıali in sesi koridora duyulacak kadar yüksek çıkıyordu Nazan hanım birden durakladı ve kulak misafiri oldu..!
-Tekrar ediyorum delikanlı eğer aynı köylü olduğumuzu Sorgun da bir ailem olduğunu burada ve Sorgun da kimse bilmeyecek yok sa dedi sana verdiğim bursları keserim ve beni bir daha göremezsin..! Nazan Kapının yanında dona kalmıştı..! Yıllardır bir ailesinin olmadığını bildiği eşinin Yozgatlı ve bir ailesi olduğunu öğreniyordu..
-Evet Baba, evet Nazan Sorgun’da bir ailem var bundan beş yıl önce benim yokluğuma dayanamayan anam Hacıali’m diye hayata gözlerini yummuş, Babam Ağabeyimin acısıyla uğraşırken beni de kaybetmenin üzüntüsüyle o da iki yıl önce rahmeti rahmana kavuşmuş..! Sorgun da ikamet eden bir ablam var onun da sağlık haberlerini o burs verdiğimiz İstanbul Siyasal Bilimler de okuyan köylüm den alıyorum..Üçünün de gözleri dolmuştu Hacıali bütün hikayesini anlatmıştı köylüsünü burs almak isteyenlerin arasın da görmüş ve onunla özel ilgilenmişti (o kişi bugün emekli olmuş önemli siyasetcilerden biridir..) sadece çocukları bilmiyordu..!
...
Sorgun da otobüs yazıhanesinin önünde Solak avazı çıktığı kadar bağırıyordu Hemen Ankara Ankara..
Solak
- Hayırdır gardaş Ankara’ya mı daha yeni gelmiştin dedi..
- Gitmem gerekiyor Ankara’dan Giresun’a geçeceğim malum Yaz imtihanları başlıyor Solak gardaşım.. Haa kaptanımız kim..!
-Kadir ağabey seni ikiye yazdım sohbet eder gidersiniz dedi Solak..
Giresun da arkadaşlarıyla gezerken bir lokanta sahibiyle tanışmışlardı..!
- Yaa dedi Lokantacı benim teyzemin damadı da Sorgun’lu hocam dedi..
-Merak ettim kimmiş aceba Sorgun insanını iyi tanırım da..
-Valla hocam uzun hikaye duyunca çok üzülmüştük Eniştemin Adı Hacıali onbeş yaşında terk etmiş oraları ailesine küsmüş teyzemin kocası bir yolculuk sırasında sahiplenmiş okutmuş kızını vermiş ve İngiltere’ye göndermiş..
Otobüs Yağlıda mola vermiş yolcular tek tek inerken Kaptan..
-Haydi bakalım Hoca sana yemek yedirmezsem Solağın dilinden kurtulamam..!
Bir masaya oturdular
-Hocam yolculuk Ankara da bitiyormu..
-Yok ağabey..! Giresun’a devam edeceğim..
-Bayağı yolun var. Akşam binersin herhalde..
Giresun öylemi..! İçini çekti bir siğara yaktı..
-İçimi acıttın be hocam dedi..
-Hayırdır ağabey bir arkadaş flan..
- Yok yok öyle değil..Benim bir kayıp dayım var ben ona ’’Kaçak’’ diyorum rivayete göre Giresun’dan evlenmiş yıllardır aranıyor ama izine rastlanmadı..!
-Ağabey dur hele ben bu hikayeyi Giresun da dinledim sanırım senin o Kaçağın yerini biliyorum..Kaptan birden ayağa fırladı sen ne diyorsun Gardaşım dile benden ne dilersen..
...
Hacer hanım oturduğu yerden torununa bağırıyordu kızım kapıya bakın..! kapı açılmayınca dahada şiddetli vurulmaya başladı..
-Kim bu densiz kapıyı kırmaya getiriyor diyerek kendisi açtı kapıyı..karşısında oğlu Kaptan Kadir ve 17 -18 yaşlarında iki çocuk..!
-Bak Ana bu iki yavru otobüste nereye gideceklerini bilmiyorlardı aldım sana getirdim benim anam merhametlidir karınlarını doyurur dedim..! Kadir’in hali bam başka her günkünden çok farklıydı gözlerinin içi gülüyor bir an evvel açıklamak istiyordu..Merdivenin ilk basamağından bir bayan sesi duyuldu tabi ki biz de varız..Hacer kadın başını merdivenlere doğru çevirdi bir bayan ve ağlamaklı bir bey de yukarı doğru çıkıyorlardı..içeri buyur edildiler..
Hacıali daha oturmadan bacım bacım feryadıyla Hacer hanıma sarılarak katıla katıla ağlıyor ellerini öpmeye çalışıyordu..Hacer kadın sanki heykel olmuştu dudakları titriyor konuşamıyordu sen sen diyebildi..Kırk yılın hasretiyle öptü öptü öptü...Ev cenaze evimi, düğün evimi bir birine karışmıştı..Bağrına bastığı hasretinin yavrularını öpüyor kokluyor göz yaşlarını tutamıyordu..Hacer hanımın evinin ışıkları geç saatlere kadar sönmedi..Sorgun da bugün gün farklı doğuyor çok farklı bir hayat merhaba diyordu..
Ömer ÜNAL
24 Ağustos 2022
YORUMLAR
ress58
ress58
Yazıyı okuyunca çok eskilere gitti gözlerim hani küçük yurt dediğimiz o virane olmuş evlerimiz hatıralara geliyor çok güzel bir çalışma kutluyorum