- 237 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
HIRS VE TAMAHIN ÖLDÜRDÜĞÜ DİRİLER.
HIRS VE TAMAHIN ÖLDÜRDÜĞÜ
DİRİLER.
Sözlükte “bir şeyi şiddetle arzu etme, ona aşırı derecede tutkun olma, şiddetli ve sonu gelmeyen istek, taşkın arzu, aç gözlülük” gibi anlamlara gelen bir isim olan hırs; İslâmî literatürde genellikle mal, mevki, şöhret, ilim gibi maddî veya manevi imkânları elde etme yahut daha genel olarak belli bir amacı gerçekleştirme hususunda kişinin bütün benliğini saran tutkular için kullanılır; sadece mal tutkusu için kullanıldığı gibi makam ve mevki için de kullanıldığı da görülür.
“Elde etmek istediği bir şeyi şiddetli bir arzu ile ve yoğun bir çaba ile zorla ya da gasp ederek elde etme tutkusu.’’ şeklindeki tarifinden de anlaşılacağı üzere istenilen şeyin kendisinin olup olmamasına bakmaksızın meşru veya gayri meşru olmasını değerlendirmeden elde etmeye çalışması. Bununla birlikte yalın olarak kullanıldığında genellikle kötü imajı vardır. İnsan gönlündeki haset duygusundan tamahkârlık, tamahkârlıktan da hırs doğar. nefiste yerleşmiş olan tamahkârlığın dışa yansıması, mal tutkusu zaafının, hırs ve cimrilik şeklinde iki huyun birleşmesinden meydana gelmiştir.
Hırs çoğunu elde etme ve biriktirme, cimrilik ise saklama depolama ve kimseye koklatmama ilgisi yoğundur. Bu tür insanlara cimri ihtiras sahibi ya da muhteris yakıştırması yapılır. Tasavvufta hırs kelimesi, züht ve kanaatin zıddı olarak daha çok para ve mal düşkünlüğünü ifade eder. Özellikle, “İnsanoğlunun iki vadi dolusu altını olsa mutlaka bir üçüncüsünü ister; onun gözünü ancak toprak doyurur, Bilhassa tasavvufta hırsın ahlâkî ve manevi hayat üzerinde meydana getireceği tahribata ağırlık verildiği görülür. hırs, tamahkârlık, başkalarının elindekine göz dikmeme ve kanaat konularını işlediği insanın en çok bir aylık geçimiyle meşgul olmasını tavsiye ederek daha ilerisinin kaygısını taşımayı hırs saymakta, bu duygunun kişiyi kötü ahlâka ve yanlış tutumlara sevk edeceğini belirtmek suretiyle hırsın kişilik aşınmasına yol açtığına işaret etmekte ve bu duygunun yenilmesi için çareler önermektedir.
Kanaat şeref, hırs da zillettir. şeytanın kalpleri etkileme vasıtalarından biri olarak gördüğü haset ve hırsın insanların gözlerini kör, gönüllerini duyarsız hale getireceğini belirtir ve bu düşüncesini, “Senin ve tamah ile elde etmeye çalıştığını, şiddetle istediğin şeyi gören gözünü kör, işiten kulağını da sağır, eder. Bazı düşünürler ise “Geçmişten aldıkları birikimlerini geleceğe aktarma kaygısından dolayı inatla biriktirip geleceğe devretmeyi düşlerler ama ifrata kaçarak zararlarının telafi edilemez hale gelmesine neden olurlar.
Eğer istediğin olmuyorsa olabilecek şeyleri iste” anlamındaki bir vecizeyi aktararak insanın gerçekçi olması ve isteklerine bir sınır çekmesi gerektiğini, aksi halde kendisine eziyet etmiş olacağını bilinir. Zenginlerin en zengini hırsına esir olmayandır Eğer insanlar hırstan yoksun olarak yaratılmış olsaydı dünyanın düzeni bozulurdu. Şu hâlde kötü olan hırs değil hırsta ifrata kaçmaktır benliğini kaplayarak onu erdemlerden yoksun bırakacağını, ibadetlerden alıkoyacağını ve şüpheli işlere bulaştıracağını düşünürsek Dinde yeri olmaması gerekir.
Hırs ve tamahın olmaması halinde gelecek kaygısı taşımamaları, geleceğe ait projelerinin bulunmaması ve buna göre çalışmamaları halinde sonraki nesillere giderek harap olan bir dünya bırakmış olacaklarını, bu tehlikenin önlenebilmesi için Allah’ın insanoğlunu geleceği düşünüp tedbirli olma istidadında yarattığını, bu istidat sayesinde her neslin zorunlu ihtiyaçlarını karşılamada bir önceki neslin bıraktığı şeylerden yararlanırken kendisinden sonraki nesle de daha mükemmel şartlar bıraktığını belirtir;
Hiçbir İslâm âlimi ve düşünürü başkalarının malına, canına, mevkiine, namus ve şerefine zarar verici sonuçlar doğuran hırsı hoş karşılamamıştır. Nitekim bu anlamdaki hırsın ferdin dinî, ahlâkî ve psikolojik hayatına zarar vermekle kalmayıp sosyal hayatın düzenini bozduğu, toplumda barış, kardeşlik, adalet, eşitlik, özgürlük gibi yüce değerleri tahrip ettiği, dayanışma ve paylaşma ruhunu öldürdüğü, haksızlık ve zulümlere yol açtığı her dönemde görülmüştür. Yönetimin ehliyetsiz, kabiliyetsiz kişilerin ve çıkarcıların eline geçmesi; kumar, hırsızlık, dolandırıcılık, karaborsacılık gibi ahlâk ve hukuk kurallarına aykırı yollardan kazanç sağlanması gibi sosyal problemlerin temelinde de genellikle kontrol edilmeyen hırs duyguları yatmaktadır.
“Dünyalık hırsı yüzünden kaybedilen onur ve şeref, tekrar kazanılmaz”. Hırs ve tamah ile bunların şartı olan, “kem söz ve kem gözlerin” maddi-manevi her şeyi evirip-çevirip-devirip-yakıp-yıktığı ahir zamandayız. İnsanların gözü doymuyor derler evet doymuyor. Neden doymuyor Hırs ve tamah; insanı insan eden akıl, vicdan, muhakeme ve benzeri duyguları tarumar eden bir hastalıktır ve tedavisi yoktur.
Geldik anadan doğma belediler kundak yapıp sarıp sarmaladılar biz ağladık. Onlar güldüler. Hırs kin nefret buğuz haset tamah bizi tarumar etti yaşlandık hep kaybettik. Yarın saracaklar beyaz bir beze geldiğimizde sevindiler giderken ağlayacaklar. Bakacağız ki yanımızda hırs ve tamah ile biriktirdiklerimiz yok. Buradan götüremeyeceğimizi idrak edebildiğimizde içimize yolculuk başlayacaktır.
“Bir halkın ahlaki değerlerinin göstergesi sokakları, çarşıları, çalıştıkları iş yerleri ile evleridir”.
Böyle devirler, içe yolculuk etme zamanlarıdır. Çoğu vakit susmak, konuşmaktan daha kıymetlidir. Çünkü hırs ve tamah sahipleri, kendileri dışında her canlı varlığı yargılarlar. Hırs ve tamah gözümüz kör edip dilimizi lal edip kulağımızı sağı ettiği zaman ‘’Hır ve tamahın bizi kapladığında ‘’ÖLMÜŞ AMA YÜRÜYEN DİRİLER OLARAK YAŞARIZ.’’
=======================ar=============================
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.