Farkındalık
Hayatın her saniyesi savaştım, en çok bu hisle savaştım. Kendimi anlatmaya çalıştım, hayatın gerçekleriyle yüzleştim, insanların sahte hislerini görüp sustum. Bazı şeyleri idrak edebildiğim ilk yıllarımdan beri böyle düşündüm. Ben hislerim hakkında kendime hep dürüst oldum fakat size yalan söyledim. Tanıştığım insanlar genelde hisleri hakkında dürüst olmadı ne bana ne kendine, buna öfkelendim, sahte davranıldı sinirlendim. Yüzünde sahte tebessüm, aklında kirli düşünceler içinde karşımda konuşanlardan hep nefret ettim. Özellikle yalandan nefret ettim çünkü size en çok ben söyledim, siz söylemeyin istedim. Bazen ölmeyi denedim şahit olanlar korkak dedi, yaşamaya cesaret et denildi. Kendine dürüst olmaya cesareti olmayan insanlar tercihime korkaklık dedi, peki ya onun bunu yapmaya cesareti var mıydı? yoksa çaresizce bir işaret mi bekliyordu? Aslında hepimiz farkındayız bunu biliyoruz, görüyoruz, susuyoruz ve özellikle yalan söylüyoruz. İkimiz de aynı şeyleri bilip neden konuşmuyoruz?
Hiç birine sadece kendinizi memnun etmek için yardım ettiğiniz oldu mu? Eminim ki olmuştur, hepimizin oldu. Peki bunun ne kadar farkındaydınız? Etik olmayan bir şey yaparken bunun farkında olup sonuçlarını düşünerek mi yapıyorsunuz? yoksa yalan söyleyip zihninizin altına mı süpürüyorsunuz? Hiç oturup saatlerce bunu düşündünüz mü?
Birinin karşısında üzgün olup mutlu davrandınız mı? Onun adına üzülüp gülücükler saçtınız mı? Hislerimizi neden bastırıyoruz? Bastırdığımız her şey bir gün bizi ezip geçiyor. Hiç birine aşık olup gizlediniz mi? Yapmadım, hoşlanmadım diyen yalan söylüyordur. Bana, başkalarına yalan söylemen önemli değil, önemli olan kendine yalan söylemen.
İkimiz de bilip neden susuyoruz, neden konuşmuyoruz? Peki ya aşk? Hayatta sadece bir kere mi yaşanır? Sadece insanlara mı aşık olunur? Bu bir his, düşünce, bir eşya bile olamaz mı? Sanata aşık olamaz mısın mesela? Birine aşık olup aşkının karşılıksız olması kendine saygısızlık mıdır? Yoksa aşkına sahip çıkmak, onu sonuna kadar yaşamak mı erdem dediğimiz? Her duygumu sonuna kadar yaşadım, hiçbirinden kaçmadım, cesur oldum. Bunu yapamayacak insanların içinde yalnız kaldım, değersiz hissettim. Kibir miydi bu, aynı şeyleri bilip susmaya karşı çıkmak ego muydu? Değersiz hissettiren ilgi değildi, kötü de olsa dürüst olunmamasıydı. Düzene ayak uydurmaya mecbur bırakılmaktı beni değersiz hissettiren, hislerimi sonuna kadar yaşamama karşı çıkılmasıydı fakat her şeye rağmen cesaret edip bunu yapmamdı beni yoran. Yargılanmak umurumda değildi, umurumda olan karşımdakinin bunu yaparken sadece bir korkak olmasıydı. Anlattım, cesur olmasını diledim, dürüst olmasını diledim, bilip susmayalım istedim. Kaçınız istediğiniz insansınız? Kaçınız böyle biri olmaya mecbur bırakıldınız? Neden en büyük yalanları kendinize söylediniz? Hiç toprağa bastığınızda ayaklarınız altında kocaman bir dünya olduğunu hissedip, bunu saklamak istediniz mi. Gökyüzüne baktığınızda aklınızdan geçenleri yanınızdaki insana anlatabildiniz mi? İkiniz de aynı hissedip sadece bunu birbirinizden sakladınız mı? Bağırarak şarkı söylemek isteyip utandınız mı? Bunu yapıp yargılandınız mı? Yargılayıp aynı hisseden insanlar beni yoran, aynı şeyi bilip susanlar.
Hayatın anlamsızlığı içinde kaybolup gittim, hep bir anlam aradım. Ne için yaşadık hayatta? Para mı? başarı mı? keyif mi? aşk mı? Tüm bunları elde ettikten sonra bir parça beze sardılar bizi, ardımızda birkaç dua okundu, bazıları sırf üzülmek için üzüldü. Kendi dertlerini bastırdı, mezarınıza ağladı. Ölümden bir yıl geçti, kimin kaldı hüznü?
Sensiz yaşayamam diyenlerin kaçı öldü? Belki biri fotoğrafınızı çerçeveletti, tozun içinde oradan oraya sürüklendi. Aradan yıllar geçti, kaç kişi hatırlar yüzünüzü, düşüncenizi, hislerinizi? Birbirimize ve en çok kendimize dürüst olamadık. Adına maneviyat dediğiniz maddiyatlar yaşattı bizi. Hissetmek için yaşamadık hiçbir zaman, ne yaşamaya ne hissetmeye, ne de ölmeye cesaretimiz oldu. Ot gibi yaşadık işte, geriye ne kaldı?
YORUMLAR
Sorgulamaları yoğun bir yazı
Farkındalık adına yaşanmışlıklarıyla.
Hayatta her şey var, kabullensek de, ret etsek de böyle.
ÖNEMLİ OLAN; Kendi doğru bildiklerinin yanlış olma ihtimalini de düşünerek,
eksiklerini görebilme sezgi gücü ve cesaretidir.
kim ne der diye düşünmek sizi aşağı çeker
önemli olan sizin ne yapmak istediğiniz ve yetiniz
tebrikler
saygılarımla
Hayat derin bir kuyu. İçine düşmemenin yolu çok derin düşüncelere dalmamak. İlişkilerde yuzeysellik pek çok açıdan gerekli ve iyidir. Bunun yanısıra bir kaç dostla derin sohbetler yapmak zihnimize, kalbimize, ruhumuza biraz arınma hissi verebilir. Bu yazınız da o açıdan çok kıymetli. Düşünce ve duygularımıza tercüman bir yazı yazmışsınız bir dostunuzla sohbet eder gibi... Tebrikler...