- 834 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
MASİVADAN MAVERAYA GÖÇ
Bu makalemde Eserlerimizi süslemek, insanın süslenmesi gerçek anlamdaki süs, konusunu işleyeceğim.
Süslenmek Verenin verdiğine rıza göstermemek anlamına gelir. Mabetlerimizdeki süs ise mabedi güzel gösterir: Selimiye Ayasofya yeni cami gibi Büyük ibadet yerlerimiz yapı itibariyle zaten güzeldir, ama süslemek de daha güzel gösterir.
Süslenmek konusunda Süleyman mabedi kadar muhteşem bir eser yok galiba. Kul olarak bizim süslenmekteki maksadımız sahip olduğumuz her şeyi Allah indinde makbul hale getirmek olmalı. Süslenmenin geniş anlamı da bu olmalı. Güzelleştirmeyi düşünürken akıl ve imanınız mı; akla, makama, servete yön veriyor. Yoksa o sahip olduklarınız mı aklınıza ve imanınıza yön veriyor? Sonuçta ya Süleyman ya Karun olmak var, tercih senin.
Ya inandığınız gibi yaşayacak ya da yaşadığınız gibi inanmaya başlayacaksınız. Aslında güzel olanın süslenme ihtiyacı yoktur derler. İnadına biz SÜSLEMEYİ ve SÜSLENMEYİ seviyoruz. Malında fazlası paranın da fazlası süslenmenin de fazlası zarardır. yaratılmış her şeyin özünde süslenmek var. Onu bozmamak ve korumak gerek. Onu görünür kılmak ve o güzelliği kopyalamak, çoğaltmak, yansıtmak da önemli.
Ama, çirkini güzel göstermek elbette doğru olmayacaktır. Hele insanın, fıtratını, ahlakını bozan bir şeyi güzel gösterir ve insanları aldatırsanız, bu da başka bir beladır. Bunu yaparken ya insanın aklını çelersiniz ya da onun baktığı şeye bir yanıltıcı koyarsınız. Makyajı abdest olan bir İnsanın; hayatı da güzeldir hayası da...Cenabı Allah ruh alemine bu dünyayı gösterince cazibesine kapılıp ta dünyayı isteyen dokuz gurup var.Bu dokuz gurup dünyayı çok sever Geriye kaln bir gurup ukbayı sever
Dünya yapısı itibariyle güzeldir. Bu güzelliği güzel değerlerle de doldurursanız daha bir önem kazanır. Güzel değerlerle süsleseniz yine de cazip görünüp, sizde yalancı güzelliğe aldanıp bağlanabilirsiniz. Fazlası ile süslerseniz süslemenin ve süslenmenin sınırı yoktur, eğer Allah yolunda mal, can ve sevdiklerinizi feda etmek gerektiğinde siz bunları düşünüp, bu konuda tereddüt geçirmeyecek, arkanıza bakmayacaksanız sorun yok.
Unutmayın ahiret yurduna giderken bu arkada bıraktıklarınızın hiçbirini yanınıza alamayacaksınız. “O süsleyip bezediğiniz güzel evleriniz, bol ürün veren ekinleriniz, o güzel kokulu çiçekler, o lezzetli meyvelerle dolu bağlar bostanlar, o bol gelir getiren ticaretiniz sizi Allah yolundan alıkoymasın.
EY ŞANLI KERVAN ARKANDA YÜRÜYEN TOPAL BİR İTİM BEN
Süslenmek Verenin verdiğine rıza göstermemek anlamına gelir. Mabetlerimizdeki süs ise mabedi güzel gösterir: Selimiye Ayasofya yeni cami gibi Büyük ibadet yerlerimiz yapı itibariyle zaten güzeldir ama süslemek de daha güzel gösterir. Kul olarak bizim süslenmekteki maksadımız sahip olduğumuz her şeyi Allah indinde makbul hale getirmek olmalı. Süslenmenin geniş anlamı bu olmalı.
Güzelleştirmeyi düşünürken akıl ve imanınız mı; akla, makama, servete yön veriyor. Aklınız ve imanınız mı akıl, makam, servetinize veriyor, yoksa o sahip olduklarınız mı aklınıza ve imanınıza yön veriyor? Sonuçta ya Süleyman ya Karun olmak var, tercih senin. Ya inandığınız gibi yaşayacak ya da yaşadığınız gibi inanmaya başlayacaksınız. Güzel olanın aslında süslenme ihtiyacı yoktur derler. İnadına biz süslemeyi ve süslenmeyi seviyoruz. Malında fazlası paranın da fazlası süslenmenin de fazlası zarardır. yaratılmış her şeyin özünde süslenmek var. Onu bozmamak ve korumak gerek. Onu görünür kılmak ve o güzelliği kopyalamak, çoğaltmak, yansıtmak da önemli.
Ama, Çirkin arızalı ve yanlışı, kötüyü güzel göstermek elbette doğru olmayacaktır. Hele insanın, fıtratını, ahlakını bozan bir şeyi güzel gösterir ve insanları aldatırsanız, bu da başka bir beladır. Bunu yaparken ya insanın aklını çelersiniz çaresizlik yüklersiniz. Süsü abdest olan bir insanın; hayatı da güzeldir hayası da...Dünya yapısı itibariyle güzeldir. Bu güzelliği güzel değerlerle de doldurursanız daha bir önem kazanır.
Güzel değerlerle süslerseniz yine de cazip görünüp. Sizde yalancı güzelliğe aldanıp bağlanabilirsiniz fazlası ile süslerseniz Süslemenin ve süslenmenin sınırı yoktur, eğer Allah yolunda mal, can ve sevdiklerinizi feda etmek gerektiğinde sizi bunları düşünüp, bu konuda tereddüt geçirmeyecek, arkanıza bakmayacaksanız sorun yok.
‘’N.F.K
Hayatın çilesine tahammül gerek,
değil mi ki sefa ile cefa müşterek?
Sizce ağlamak için göz yaşı Mı gerek?
Bazen dertliler de ağlar ama gülerek…
Unutmayın ahiret yurduna giderken bu arkada ‘’bıraktıklarınızın hiçbirini yanınıza alamayacaksınız’’.
Necip şu beyiti çok enteresan.
‘‘Göz kaptırdığım renkten,
kulak verdiğim sesten affet,
senden habersiz aldığım her nefesten.
’Şaşalı evlerimiz bol ürün veren bağlarımız. Rengârenk bahçelerimiz Çeşit çeşit meyve veren fidanlarımız bizi Allah sevgisinden ve yolundan alı koymasın. Nefsin ve şeytan seni ifsat edip bozmaya çalışır. Dinimizde öfkeni yut diyor. Nefsin ve şeytan sana baldan tatlı gösterir. Şeytan nefsimize dünya metaını güzel gösteriyor ve kulağımıza birçok yalan fısıldıyor. Kitap “Öfkeni yut” der ama Şeytan “Öfkeyi baldan daha tatlı” gibi gösterir, aklı zail eder, ölçüleri değiştirir. “Yeryüzünde bir cennet ve ebedi bir hayat” hayali ile cehennemi unutturur.
Acı ve kederleri unutturup, aklın kontrolünü ele geçirir
“Anladım işi, sanat Allah’ı aramakmış.
Marifet bu, gerisi yalnız çelik-çomakmış”. NFK, böyle der.
“Şairlere gelince, Onların her vadide şaşkın şaşkın dolaştıklarını ve gerçekte yapmadıkları şeyleri söylediklerini görmez misin? Ancak iman edip iyi işler yapanlar, Allah’ı çokça ananlar ve haksızlığa uğratıldıklarında kendilerini savunanlar başkadır.
Haksızlık edenler, neye nasıl dönü şeçeceklerini yakında görecekler, Burada önemli olan sizi neye, nereye çağırdığı, neyi misal verdiği, neyi hayal ettiği, neyi kurguladığına bakmak gerek.
Önemli olan “Hakkı Hak, batılı batıl göstermek ve insanları Hak’ta toplanmaya çağırmak” ve bunu yaparken Hak ve Hakikat ’ten ayrılmamaktır.Övgü ve eleştiri de haddi aşmamaktır. Bizi marifete ulaştıracak olan irfan yolculuğu, yani Maarifin bize yüklediği sorumluluk budur. Makyaj yapılacaksa onun da bir sınırı, ölçüsü, şekli olmalı. Bakın sonunda her şey kup kuru bir çöle döndürülecek. Bu dünyada Allah’tan başka her şey fanidir.
Ayet ’de mealen şöyle deniyor: “Biz, kimlerin daha güzel amel edeceğini deneyelim diye yeryüzündeki her şeyi oranın süsü yaptık.” “Ve biz oradaki her şeyi mutlaka kupkuru bir toprak yapacağız.” Elbette Allah güzeldir ve güzeli de sever. Onun yarattığı güzelliği öne çıkaran, gösteren, örnekleyen, O’na çağıran da güzel bir şey yapmaktadır. Allah bize güzel ve helal olan şeyleri yapmamızı, yiyip içmemizi ister. Dokunduğumuz her şeyi güzelleştirmemizi ister. Bu eylem “güzel ahlak” olarak tanımlanır.
Dünyanın “geçici ve aldatıcı güzelliklerinden ve zevklerinden kaçınmamızı” tavsiye edenler, “bataklık güllerinden kaçınmayı da öğütlerler. Kutsal kitapların hepsi, dünyanın cazibesi, aldatıcı güzelliğine kanmamayı, Masiva konusunda dikkatli olmaya çağırır.
Masiva’dan Mavera ’ya göç önerilir. Mavera “görülen evrenin ötesi, öteki evren”. Aslında Meta Verse bu anlamda çalıntı, saptırılmış bir “öteki evren” anlamına geliyor. Görünenin ötesindeki evrenden söz ediyorlar. Ve birileri o dünyayı estetize ederek “cennet” diye cehenneme davet ediyor. Masiva neydi? “dünya, kâinat, alem”.
Yani “Allah’tan başka her şey”. “Masiva’ya dalmak” dünyaya (dünya hayatına) dalmak, dünyevileşmek, dalgınlık hali, aldanmak, “kıyl-ü kal ile vakit geçirmek” gibi tanımlar da söz konusu.
Bizim geleneğimizde 5 farklı “alem ”den söz edilir. melekut, anasır, insanı kâmil alemi” gibi. Canlı ve bizim cansız dediğimiz nesnelerin her biri farklı bir zaman boyutunda, farklı bir alemde yaşar. İnsan zübde-i kainattır”.
Genel olarak “zahir alemi” zuhur eden, ortaya çıkmış, idrak edilen, görünen alemdir. Biz buna maddeden oluşan “maddi alem” diyoruz. “Batın alemi” ise Mücerrettir, “batıni ilimler” ile idrak edilmeye çalışılır. O her yerde, her şeyin içinde ve çevresinde olabilir. “Ruhlar alemi” buna misaldir.
Sanat ve edebiyat denen şeyler sizi Mavera ‘ya mı çağırıyor, Masiva’ya mı? Asıl mesela bu.
Yukarıdan aşağıya sayılınca “alem” olan şey aşağıdan yukarıya sayılınca “makam” olur.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.