- 806 Okunma
- 5 Yorum
- 1 Beğeni
son durak
Üçüncü nizamiye kapısı, tam karşıda otobüs durağı!
Sen üniversiteye hazırlanıyordun, ben harp okulu birinci sınıf.
Yeniydim bu şehirde ve ilk çarşı iznimdi.
Karşıdan karşıya geçerken fark ettim seni! Başında kırmız beren,
boynunda bembeyaz bir kaşkol, gri mont, siyah pantolonun ve
sol kolunla göğsüne bastırdığın kitaplarınla, öylece duruyordun.
ve öyle bir halin vardı ki!...
Daha ben yolu yarılamadan, bir otobüs gelip durdu durağın önüne
ve biz karşıya geçemeden bastı gitti otobüs.
Bomboştu durak. Sessizce durağa geçip, senin yaslandığın köşeye yaslandım
hayrolsun inşallah diye dua ederken, bizim şipşak İzmirli
-Hayırdır badi, karşıdan karşıya geçerken, başka bir dünyaya geçmiş gibi
bir hal almışsın…
Gerçekten de bir haller olmuştu bana. Başka bir boyuta geçmiş gibi
bir haldeydim. Ders, eğitim, komutanlar, emirler… Her fırsatta o durağı
görebileceğim yere gidiyor, neredeyse boş olan bütün vaktimi orada
geçiriyordum.
Bir cumartesi günüydü. İçtima ve spordan sonrası yine yerimi almıştım
o durağı gördüğüm mekanımda! Usul adımlarla senin o durağa gelişini seyrettim.
gelip; yine duraktaki, seni bir önceki gördüğüm yere durdun! Ayazdı, hava.
Beren, montun, kaşkolün, aynıydı sol kolunla göğsüne sıkıştırdığın kitap hallerin.
o an tarifinin dile gelmesi, ya da söze düşmesi imkansız bir şeyler cereyan etti kalbimde!
Yine aynı otobüs ya da bir benzeri geldi! ve az sonra sen yoktun yine aynı ilk
gördüğümdeki gibi. Ama bir farkla. Bu kez otobüsün numarasını aklıma kaydetmiştim.
314. üç yüz on dört…
Kasımdı aylardan. Grisinden huzur bulduğum bir gökyüzü, içimde pırpır eden
kelebeklerle, üçüncü çarşı iznim için nizamiyeden ayrılırken, neler yaşayacağımı
değil, neler yaşamak istediğimi canlandırıyordum hayal dünyamda…
Gözüm senin geldiğin istikamette. İzmirlinin tacizlerine aldırış etmeden
Ruhumu, hayal dünyamın açık kapılarından kırmızı bir berenin peşinden
sürüklenirken görüyordum… Bir otobüs yanaştı durağa. Bindi bütün arkadaşlar.
İzmirli kolumdan çekiştirse de binmedim o otobüse! Numarası senin(benim)
otobüsümün numarası değildi…
Sayamadım, dakika mıydı, ay mı yıl mı?
Aman Allahım, adımların yine usul du ve gelen sendin durağa doğru!
Geldin durağa. Yerine baktın, yüzünü ekşittin! Sen de nereden çıktın der gibi.
Ama bu kez biraz daha fazlaca baktın bana doğru! İşte böyle başlamıştı bizim hikâyemiz…
Ne zaman sevdalanmış, hangi ara âşık olmuştuk biz! Ben göreve başlamış,
sen okulunu bitirmiştin. Yuvamız, Ailemiz, hayallerimiz…
Benim görevim icabı her gün görüşemesek de, on on beş gün arayla olsa da
sesini duyuyordum. Son görüşmemizde;
-Sesin kırık geliyor; benden sakladığın bir şey var demiştim!
o gündü, sesini son kez duyup nefesini son hissettiğim…
Bağışla beni sevdiceğim, son nefesinde, son yolculuğunda yanında olamadım!...
Bu dünyada koyamadık çocuklarımızın ismini.
Ama öbür dünyada, ma aile bir arada olacağız
Ve sen söylemeden kimseye söylemeyeceğim çocuklarımızın isimlerini…
Mavi beremi nöbetçi bıraktım kara yazılı kitabenin başına!
İnan ki çok beklemeyeceksin sevdiceğim…