- 210 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Bir Aydır Neden İzlemiyorsunuz Bakalım Televizyonunuzu?
Az önce kablolu TV’den aradılar. “Kayıtlarımıza göre 1 aydır televizyon izlememişsiniz. Hayırdır? Bir sorun mu var? Hizmetlerimizden memnun değil misiniz?” diye sordular. Sonra şöyle bir konuşma geçti aramızda:
- Öncekiler neler dediler?
- “Öncekiler” derken?
- Yani benden önce aradıklarınız. Şimdi ben de merak ettim, neden izlemiyorlarmış... Çok ayıp. Böyle bir çağda televizyon izlememek olur mu...
- Beyefendi, onların neden izlemediği önemli değil; biz onların değil sizin neden izlemediğinizi soruyoruz.
- Tamam, anladım. Söylemeyeceksiniz. Ben birkaç tahminde bulunayım: Açık saçık filmler göstermiyorsunuz ondan mı?
- Olur mu, her tür film var bizde. Çok sayıda film kanalımız var. Her kesime çeşitli seçenekler sunuyoruz.
- O zaman maçların canlı yayın haklarını almamışsınızdır.
- Yo, haklarımız var; siz izlemediğiniz için haberiniz olmamış herhalde.
- Ne bileyim, sıkıştım şimdi. Dizi film falan yok mu sizde? Yok efendim hanım ağa, yok efendim çocuk gelin, yok efendim, saray, taht, malk, mülk, şan, şeref, şöhret... Yok mu böyle dizileriniz?
- Olmaz olur mu? Zaten pastanın en büyük payı orada. Ama onlar için kabloluya abone olmaya gerek yok. Herkes izleyebilir.
- Neden peki? Madem o kadar önemli, neden bedava izliyorlar? Kazancınızdan niye kısıyorsunuz ki, çok gereksiz...
- Ne kadar çok kişi izlerse o kadar çok reklam geliri geliyor.
- O zaman kabloluya ne gerek var? Hepsi bedava olsun, reklam gelirinden köşeyi dönersiniz.
- Bazıları reklam sevmiyor. Kabloluda herşey reklamsız. Söylediklerinizden edindiğim izlenime göre siz de sevmiyorsunuz reklamları...
- Yok, aslında tümüyle sevmemek gibi bir durum sözkonusu değil; ama yaratıcı reklamları seviyorum.
- Fazla yaratıcı olursa, toplumdan ilgi olmaz. Size özel reklam hazırlayamazlar ki...
- Siz de haklısınız. Zaten onun için izlemiyorum reklamları. Bana hitap ediyorlar gibi gelmiyor...
- Bu arada, sizin çok vaktiniz var sanırım. Soruma yanıt alamadım ve tersine, soru yanıtlayan durumuna düştüm.
- Müşteri memnuniyeti beyefendi. Benimkini müşterinin şımarması diye yorumlayabilirsiniz. Kaç tane müşteri benim kadar uzun açıklama yapar ki... Size verdiğim bilgiler değerli...
- Onu değerlendirebilecek kişi ben değilim. Ben üniversite öğrencisiyim. Masrafları karşılamak için yarı-zamanlı olarak bu işi yapıyorum.
- Anlıyorum. Kolay gelsin öğrenci arkadaş. Derslere çalışacağın zamandan kısıp bana ayırdın sanırım. Özür dilerim.
- Yok, yok, onu demek istemedim. Zaten mesai saatlerindeyiz, size ayırdığımı söylediğiniz vakit zaten benim değil. Peki şimdi yanıt verebilir misiniz soruya?
- Tamam veriyorum. Bu kadar lafı dolandırdığım için utandım şimdi. Bir aydır evde değildik. Ailecek şehir dışındaydık.
- Aaa çok iyi. Yani hizmetlerimizden bir memnuniyetsizliğiniz olmadığını söyleyebilir miyiz?
- Tam da değil.
- Anlatır mısınız lütfen?
- Bence menü ve arayüz iyi değil.
- Ne açıdan?
- Şimdi örneğin ben açıyorum, filmleri bilmiyorum. Film bilgisi için internete bakıyorum. “İzlemeye değer mi değmez mi” diye karar vermeye çalışıyorum. Bir filmi izlemeye karar verene kadar abartmıyorum bazen yarım saat geçtiği bile oluyor.
- Yapmayın.
- Gerçekten. Kolay beğenen bir insan değilim. Benim hayatımda da böyle oldu. Onu beğenmedim bunu beğenmedim; sonra bir evlilik yaptım ki evlere şenlik... İş aradım, ama kendimi ağırdan sattım. “O işi beğenmedim, bu işi beğenmedim” derken, abuk subuk bir iş yapıyorum... Evi taşımak gerekti, “o mahalleyi beğenmedim, şu mahalleyi beğenmedim” derken en paçoz mahallede oturuyorum.
- Valla’ bravo. Bu kadar zor beğeniyorsanız, merak ettim, kabloluya abone olmaya nasıl karar verebildiniz?..
- Seçenek yoktu ki... Ya olacak ya olmayacak... Öyle durumlarda çok hızlı karar veririm. Kal ya da git. Anında seçerim. Dur ya da geç. Anında seçerim. Otur ya da kalk. Anında karar veririm.
- Hımmm. Filmlere gelelim...
- Evet, filmlerde de aynısı oluyor. Yarım saat geçmesine rağmen bir türlü karar veremediğim için rastgele bir film açıyorum. Bir 15-20 dakika izledikten sonra sıkıntıdan patlıyorum arkadaş. Hemen Facebook, Twitter falan filan... Televizyon açık ama izlemiyorum. Size de, çok izlemişim gibi yansıyordur... Küllen yanlış...
- Nasıl çözeriz bu sorunu?
- Uzun uzun film tanıtımı koysanız da olmaz. Ek bilgi için illa ki internete bakıyorum. Ama bir çözüm var.
- Nedir?
- Oyuncu bazlı arama seçeneği lazım. Örneğin, Keanu Reeves. Adam gerçek hayatta tam bir ‘kaybeden’. Anne striptizci; baba uyuşturucu satıcısı. Bir sürü üvey babası olmuş. Ve çok başarılı bir oyuncu. Ve üstelik şan şöhret tarzı yaşantılardan da uzak durmuş. Evsizlere yardım ediyor, ortalama bir insan gibi yaşıyor. Ben onu izleyince “işte budur” diyorum.
- Yani sizce bir filmi sevmek için oyuncusunu sahici bulmak mı gerekiyor...
- Evet bana öyle geliyor. Ya sonuçta bu oyuncular topçularla birlikte uçuk kaçık ücretler alıyor. Bir de sanki bu kadar para almıyorlarmış gibi, utanmadan, yaşantıları haberlerle, filmlerle gözümüzün gözümüzün taaa içlerine sokuluyor. Rahat edemiyorum. Onların ücretine ücret, şanına şan katmak istemiyorum. ‘Kültür endüstrisi’ bu. Fabrika malı satar gibi kültür ürünleri satıyorlar. Siz de onların sağlayıcısısınız.
- Haklısınız belki de ama bence bu endüstriden kaçış yok.
- İşte zaten onun için umutsuz bir çaba bendeki... Yarım saatte film seçemememin nedeni tam da bu...
- O zaman isterseniz aboneliğinizi sonlandıralım. Ama yok sonlandırmayalım, herşey kayıt altında. Konuşmamız kaydedildi. Ama müşteri memnuniyeti bunu gerektiriyorsa?..
- Yok yok sonlandırmayın, dursun. Ama “niye izlemiyor?” diye de şaşırmayın. Bu kez şehir dışındaydık ama evde olduğumuz zamanlarda da izleyesimiz gelmiyor. “Bu ay çok izlemişler” diye de şaşırmayın, çünkü genellikle açık oluyor ama başka şeyler yapıyoruz...
- Not edildi. Teşekkürler. Hoşçakalın.
- Hoşçakal öğrenci arkadaş. Sınavlarında başarılar.
4 Eylül 2015
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.