- 445 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
TAVUKLARIN YUMURTA AŞKI
Zamanı behrin birinde Karacoğlan misali yaylaya göç eyledik. “Hayvanları otlat, odun kes” derken bayağı yorulmuşum. Balkondan hariç her şeye benzeyen evin balkonuna uzanıp çayımı yudumlamaya başladım. Bu arada etrafta tavuklar geziniyor ve yumurtası gelenler kümese koşuyordu. Gidişleri her ne kadar suskun olsa da dönüşleri muhteşemdi. Yumurta yumurtlamanın verdiği hazla “Gıdak gıdak gıt gıdak” ortalığı velveleye veriyorlardı. Her ne kadar ses gürültüsü olsa da bu gıdaklamalar benim hoşuma gidiyordu. Çünkü her gıdaklama benim refahımı yükseltiyordu.
Zaman zaman aklıma manyak sorular gelirdi. Kendi kendime “Ulan bu tavukların kanadı olmasına rağmen neden uçamıyor” diye düşünürdüm. İşin tuhaf tarafı diğer hayvanların başına çoban gerekirken bunları gütmeye hiç gerek kalmazdı ve akşama kadar kümesin etrafından ayrılmazlardı. Serçenin yirmi katı kanatları olmasına rağmen bir metre uçamazlardı. Nereye kadar giderlerse gitsinler akşam sahipleri “ gah bili bili” diye seslendiği zaman kümesin etrafına doluşurlardı. Çok akıllı hayvanlardı. “Gah bili bili” sözünü duyduklarında sahiplerinin avucunda yem olduğunu anlarlardı. Tabii ki bazı agresif huyları da vardı. Yumurtladıkları yumurtanın büyüklüğüyle övünürlerdi. Büyük yumurta yapamayanları dışlarlardı. Dışarıdan sakin görünmelerine rağmen içlerinde bir hiyerarşik düzen vardı. Kendi cinsinden olmayanları çok sevmezlerdi. Çilliler bir tarafta, paçalılar bir tarafta, hayboralar bir tarafta kümelenirdi. Sırf bunun için birbirlerini gagalarlardı. O kadar güzel hayvanlardı ki sahiplerinin gözüne girebilmek için her türlü şaklabanlığı yaparlardı.
Hafta sonu olduğunda tavukların yumurtalarını sepete doldurur köyün yolunu tutardım. Üç tane yumurtaya bir paket cıgara alırdık. Daha AKP iktidara gelmemişti. Türkiye’nin karanlık çağlarıydı. Şimdi bir paket cıgara alabilmek için otuz yumurta satmamız gerekiyor. Neyse, konuya dönelim. İyi ki sahiplerinin bir günlük keyfini karşılayabilmek için üç gün boyunca gıçlarını yırttıklarını bilmiyorlar. Benim bu hayvanların nasıl acı çektikleri umurumda bile değildi. Dilimde bir türküyle yoluma devam ederdim.
Oy akşamdan ışıktır
Yaylalar yaylalar
Yüküm şimşir kaşıktır
Dıloy dıloy yaylalar
Gün oldu, devran döndü bizde tavuklar gibi evcilleşmeye karar verdik. Öyle bir evcilleştik ki düşman başına. Kollarımız var bizim için çalışmıyor, gözlerimiz var bizim için bakmıyor. ayaklarımız var istediğimiz yola gitmiyor, yüreğimiz var insanları insan oldukları için sevemiyor. Bu güzel Dünya’nın her karesinde kendi lanetimizle karşılaşıyoruz. Dünya’nın döngüsüne bokböceği kadar faydamız yok.O kadar akıllıyız ki sahiplerimiz "gah bili bili" dediğinde avuçlarında para olduğunu anlıyoruz. Sadece büyük yumurtalarla övünüyoruz. Bizim gıç acımız başımızdakilerin umurunda bile değil. Onların dilinde bu güzel türkü dolanıyor.
Oy akşamdan ışıktır
Yaylalar yaylalar
Yüküm şimşir kaşıktır
Dıloy dıloy yaylalar
“Özgürlük sorumluluk altına girmektir, bu yüzden birçok insan ondan korkar.”
George Bernard Shaw
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.