- 296 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KARAKTER EĞİTİMİ ’’(ETİK DEĞERLER)’’
Ahlaki değerler özellikleriyle beraber yaşam süreci boyunca çeşitli faktörlerden etkilenerek oluşur.
Yaşamdan öğrendiğimiz bu değerler şahsiyet gelişiminde en büyük rolü oynar. Kişilik oluşumunda etkili olan önemli faktörlerden biridir. Bu sebeple insanın Görgülü kuşlar gördüğünü işler sözüne dayanarak diye biliriz ki bebeklikten itibaren çocuğun iyi, güzel, olumlu değerlerle yetiştirilmesi, birey ve toplumun barış, huzur ve mutluluğu için önemlidir.
İnsanı herhangi bir varlık olarak kabul etmek bizi yanıltır. Yunus ne diyor beni bende deme bende değilim bir ben var bende benden içeri Bu sözü açmayacağım anladınız siz. Onun için insan büyük bir varlıktır. Varlıklar aleminin en mükemmeli ve üstünüdür. Etik değerler insanı güzel yapar. Etik değerlerle yetiştirilmeyen insanların yaşam şekline baktığımızda belli bir yaşam çizgilerinin olduğunu görürüz. bu çizgi ‘’Mutfakla lavabo arasında gidip gelmek’’
“insan, mübarek ve kutsal bir varlıktır.” Bununla beraber insana özgürlük ve irade verilmiş ve kararlarında tercihler yapması sağlanmıştır. İnsan, değişik açılardan bakılabilecek kadar geniş ve pek çok farklı zıtları benliğinde toplayan karmaşık bir varlıktır. Bu nedenle birçok ilim disiplini tarafından farklı yönüyle ele alınmış ve öyle değerlendirilmiştir. Salih baba divanında bir dörtlük.
Kalemden şak olup seyrâne geldim
Bulut yağmur olup ekvâne geldim (4)
Nebat hayvan olup insâne geldim
Tarîk-i Nakşibend’e cân-fedâyem
Der-i Sâmî’de bir kemter gedâya
Dörtlüğe göre insanın zuhuru cansızdan bitkiye, bitkiden hayvana, hayvandan insana doğru gelişen varlıklar âleminin zirvesinde bulunmaktadır.
Bütün bunlardan yola çıkarak diyebiliriz ki insan, aklını ve düşüncesini kullanarak dışındaki objelere karşı ilgi duyabilen, görüp duyduğu şeylerden etkilenebilen, onlara alışabilen bir varlıktır. Bu değerlere sahip olmazsa yırtıcı bir hayvan gibi davranabilen, Değerlere sahip olup yaratana boyun bökenler ise meleki sıfata bürünebilen değerlerdir. Önemli olan insanın öncelikle kendisine, ailesine, çevresine ve topluma faydalı olması için onun olumlu yönünü geliştirmek ve canlı tutmaktır. Bu, aynı zamanda insanlığın mutluluk reçetesidir.
Etik değerler toplumda yaşanmakta olan ahlak üzerine düşünme, onun kurallarını araştırma ve belirli sonuçlara ulaşma çabasıdır. Ahlak bunun çok daha geniş olanı ve yaptırımı güçlü olanıdır. Her birey kendine özgü bir kişilik geliştirmektedir. Kişilik (şahsiyet), “her insanın kendine özgü davranış eğilimlerinin dinamik bir bütünü” veya bir bireyin ayırt edici özelliği, kendine özgü yapısı, onu başkalarından ayıran temel belirti ve bireyin davranış biçimlerini belirleyen üstün ana özellik, öz yapı, seciye şeklinde tanımlanmaktadır.
İşte buna ‘kişilik/ şahsiyet/ karakter’ denmektedir. İnsanlar fiziksel görünüşleri, ruhsal gelişmeleri, bilişsel yetenekleri, ahlaki değerleri açısından birbirlerine benzemedikleri gibi, gösterdikleri davranışlar açısından da birbirlerine benzemezler. İnsanların devalanışlarında farklı farklıdır. Bazıları sabırlıyken bazıları sabırsız ve aceleci olmakta, bazıları utangaçken bazıları girişken özellikler sergileyebilmektedir. Bu farklı özelliklerin hepsi insanlar arasındaki kişilik farklılıklarının var olduğunu ortaya koymaktadır.
İşte insanları birbirinden farklılaştıran özelliklerin toplamı da onların kişiliğini gösterir. Çevresel faktörlerin başında aile, din, eğitim, kültür, akran ve arkadaş, iletişim araçları, ahlak, değerler, örf ve âdetler gelmektedir Kalıtım ve çevresel faktörleri birbirinden tamamen ayırmak oldukça zordur. Bu faktörlerin her birinin birey üzerindeki etkisinin farklılığı da kişiliği farklı düzey ve şekillerde etkilemektedir. Çünkü insanlar benzer koşullarda farklı davranışlar gösterebilmektedir.
İnsan gelişen bir varlıktır. Bu anlamda insan hayatı bebeklik, çocukluk, gençlik, yetişkinlik, orta yaş ve yaşlılık diye gelişim devrelerine ayrılır. Bebeklik ve çocukluk devreleri, bu gelişimin ilk basamakları olması bakımından önemlidir. Çünkü gelişimin diğer devreleri bu aşamalarda şekillenir İnsanın çocukluk döneminde gördüğü, duyduğu, öğrendiği her şey ileride bir model olarak karşısına çıkar. Bu sebeple çocuğun sevgi, saygı, merhamet, şefkat, iyilik, doğruluk, dürüstlük, cömertlik gibi değerlerin var olduğu ve yaşandığı bir ortamda yetişmesi son derece önemlidir. Çünkü bu değerler ileride onun kişiliğinin şekillenmesinde rol oynar.
Değerler, evrendeki diğer varlıklar arasında insan için bir anlam ifade eder. Yeryüzünde değerlerden yoksun bir insanın olması düşünülemez. Değerlerin gücü ve etkisi de her insanın kişiliğine göre birtakım farklılıklar gösterebilir. Bütün bunlar, değerlerin insan kişiliği üzerinde etkili bir özelliğe sahip olduğunu göstermektedir Bunun için insanın eylemlerinden sorumlu olduğu unutulmamalıdır.
Ayrıca insan evrensel ortak değerlerle donatılmalı ve böylece içyapısını rahatlatan tedbirler alınmalıdır. Bunun da ancak manevî duyguların güçlendirilmesiyle sağlanacağı gözden kaçırılmamalıdır. İnsanın ruhsal, zihinsel ve ahlaki yönden sağlıklı olabilmesi için temel evrensel değerlere sahip olması ve bu değerleri benimseyerek davranışlarına yansıtması gerekir. Esasen hem birey hem de toplumun barış, huzur ve mutluluğu, ahlaki değerlerin varlığına ve yaşatılmasına bağlıdır. Zira toplumların sahip oldukları kültür ve medeniyeti oluşturan inanç, sanat, tarih, bilim, ahlak, din, dil gibi temel öğelerin her biri, bir değerdir. Değer, fert ve toplum için en geniş kapsamlı kavramların başında gelir. Değerleri insan ürettiği için insana ait bir kavram olma niteliği taşır. İçinde birçok farklı özellikler barındıran değerler, insanlık tarihi kadar bir geçmişe sahiptir.
Öğrenilerek nesilden nesile aktarıldıkları için süreklidir genç kuşakları âdeta içi boş, idealleri olmayan, zevkleri basit ve sıradan, geleceğe yönelik hayalleri ya çok kısa ya da hiç olmayan, sadece gününü düşünen, kendisini salt maddeden ibaret gören ve ancak bu yönünü tatmin etmeye çalışan, manevî değerlerden uzak, sorgulamayan, kendilerine söylenenleri ve verilenleri kabule meyilli, özgür düşünemeyen, bilgi ve kültür donanımı zayıf insan tipini çağrıştırmaktadır.
Yüklenen bilgiyi nerede, nasıl kullanacağı ve bunu yaparken ortaya koyduğu eylemlerinden sorumlu olacağı yeterince öğretilememiştir. Daha doğrusu bu çağın insanı, “insan” yetiştirmeyi ihmal etmiştir. Hatta insanı unutmuştur “Ahlaki değerler bozulursa ne olur?”, “Ahlaki değerlerin bittiği yerde neler ortaya çıkar?” gibi önemli ve etkili sorumluluk bilinci verilmemiştir. Ahlaki değerlerin erozyona uğradığı ve yaşanmadığı durumlarda tükenmişliğin sonuna gelineceği izah edilememiştir. Dert, keder, açlık, sefalet, savaş, ölüm, sömürü, ahlaksızlık gibi olumsuzluklar getirmiştir. Bunun en önemli nedenlerin başında, modernizmin insanlığa kendi değerlerini sunması gelmektedir. modernizm, insanın “insanlık” yönünü göz önüne almadan, onu sadece bir “obje” şeklinde algılayarak hareket etmiştir
Bu sebeple günümüzde birey ve toplumların giderek sevgiden uzaklaştığını, sorunlar yumağı haline geldiğini, şiddet içeren eylemlere doğru meylettiğini, iyilik, güzellik, doğruluk, hoşgörü, tahammül, sabır gibi duygulardan soğuduğunu söylemek mümkündür. Özellikle gençler bir “kimlik bocalaması ya da bunalımı” sürecini yaşamaktadır
Bencil, bencil, dar görüşlü, sığ mantıklı, sorumsuz, görevsiz, ilkesiz, etkisiz, yetkisiz vs. olmak istemektedir. Günümüz insanının değerleri değersizleştiği, ahlakı ahlaksızlaştırdığı bir noktada kurtulmanın çaresi var mıdır? Varsa nasıl?
Bunun için öncelikle “ahlak” ile vasıflandırdığımız insanı ve ahlakı bilmek ve tanımak gerekir. O halde ahlakın kaynağı nedir ki insan için önemli olmaktadır? Ya da ahlakı insan için önemli kılan şey nedir? din sahip olduğu özellikler sebebiyle bireyin bağımlı olmasını sağlar. Başta Allah’a iman, kişinin kendinden üstün bir varlığa bağlanması esasına dayanır. Ahirette Allah’a yaptıklarının hesabını vereceğini düşünen kişi, içinde geliştirdiği vicdan duygusu ile alacağı ceza veya mükâfatı düşünerek kendini kontrol altına almayı başarır. Böylece birey, dini değerler çerçevesinde hareket etmeye başlar
Anne ve babaya iyilik yapmak, küçükleri sevmek, büyükleri saymak, muhtaçlara yardım etmek, çalışmak, okumak, araştırmak, üretmek, insanlara yararlı olmak, devlet ve millet malını korumak, konuk sever olmak, yalan söylememek hırsızlık yapmamak, cana kıymamak gibi davranışlar, özünü dinden alan değerlerdir. Başka bir ifadeyle toplumlar genellikle dinlerin “iyi” dediklerine “iyi”, “kötü” dediklerine “kötü”, “doğru” dediklerine “doğru”, “yanlış” dediklerine “yanlış” demiştir.
Toplumun barış, huzur ve güven içinde yaşaması bakımından değerlerin büyük önemi vardır. Değerler, toplumu ayakta tutma ve bireylerini birbirine bağlama özelliğine sahiptir. İnsanlar toplumdaki değerlere göre davranışlarına yön verir. Bundan dolayı birlik, beraberlik, dostluk, kardeşlik içinde yaşamak için toplumun değerlerine karşı saygılı olmak gerekir. Değerlerin yozlaştığı fert ve toplumda psiko-sosyal hayat, ekonomik düzen, hukuk kuralları, adalet duygusu, verimli ve faydacı eğitim, iş ve meslek hayatı vs. gibi değer ve alanların hepsi etkilenir ve zarar görür.
Değerlerin olmadığı yerde kaos, düzenbazlık, anarşi, şiddet, yanlış eğilimler, ahlaksızlıklar, kötülük vs. ortalığa hâkim olur. Din, insana Allah’a karşı görev ve sorumluluklarını hatırlatır, yalanın, hırsızlığın, cana kıymanın, hilenin, dolandırıcılığın kötü davranışlar olduğunu bildirir. Ahlaklı ve erdemli yaşamanın gereğini, sevgiyi, saygıyı, barışı, hoş görüyü, adaleti, merhameti, şefkati, iffeti, doğruluğu, dürüstlüğü, alçak gönüllülüğü öğütler.
Peygamberler toplumların ahlaki değerleri ve inançları bozulduğu zamanlarda gönderilmiştir. Bütün peygamberlerin insanlığa çağrısı, ahlaki değerleri öğretmeye yönelik olmuştur. Bu nedenle peygamberler ilk tebliğlerine tevhidin yanı sıra değerleri öğretmekle başlamışlar, insanlığa barış ve huzur dolu bir hayat planı sunmuşlardır. Hepsi de adaletin, doğruluğun, merhametin, yardımseverliğin, insanlara faydalı olmanın vb. “iyi”; haksızlığın, hırsızlığın, yalan söylemenin, adam öldürmenin, zulmün vb. “kötü” olduğunu anlatarak bulundukları toplumu ıslah etmeye çalışmıştır ahlak, dini olgunluktan başka bir şey değildir.
Ahlaki değerlerin geniş halk kitlelerine yayılması, peygamberlerin sergiledikleri erdemli ve model davranışları sayesinde gerçekleşebilmiştir. Bir insanın “ahlaklı” veya “ahlaksız” şeklinde değerlendirilebilmesi için diğer varlıklardan farklı olarak “akıl, irade, özgürlük, sorumluluk, yükümlülük, bencillik” gibi özelliklere sahip olması gerekir. Özgürlük ile ahlak arasında önemli ve ciddi bir bağ bulunduğu ve ahlakın hür iradeyi gerektirdiği muhakkaktır. Öyle ise bireylerin akıl ve iradelerini ortaya koyarak özgürlük haklarını kullanmada hem bireyin hem de içinde yaşadığı toplumun zarar görmemesi için belli bir düzen ve kurallar sistemine gereksinim vardır.
İşte ahlaki değerler, hukuk ve din gibi disiplinler, yaptıkları düzenlemelerle insan hürriyetinin sınırını belirlemiştir. Bu disiplinlerin en temel kavramlarından olan “ayıp”, “yasak” ve “günah” sözcükleri, bir bakıma insan hürriyetinin sınır taşlarıdır. bu üç unsuru olmayan Hedefi olmayan bir gemi gibidir. Bu yüzden gidecek limanları da yoktur. Dalgalar nereye savurursa o yöne gitmektedir. İnsanlığa öncelikle doğru bir rota çizmek gerekir. Bu rota, ruhsal ve bedensel sağlığı yerinde, içi dolu, bilgisi sağlam, kılavuzu güvenilir, ahlaklı, erdemli, şahsiyetli, değerlere bağlı, ilkeli vs. bir “insan” yetiştirme çabası olmalıdır.
Eğitim ile değerler arasında bir ilişkinin var olduğu muhakkaktır. Eğitim, kısa ve öz olarak insanı olgunlaştırma eylemidir. Ahlaki değerler ise insan eylemlerinin sonuçlarını değerlendiren bir kurallar sistemidir. O halde eğitim ve ahlaki değerlerin her ikisi de insanı ve insan eylemlerini ele almaktadır. Böylece şahsiyet oluşmasında amaçlanan hedefe ulaşmaktır. İnsan sadece bilen bir varlık değildir. Aynı zamanda eylemlerde bulunan bir varlıktır.
Bu nedenle bilgisinin yanında, eylemlerinin de önemi vardır. İnsan eylemlerinin olumlu ve faydalı olması gerekir. Ahlakın temel hedeflerinden biri de budur. Bu, aynı zamanda eğitimin de ulaşmak istediği bir sonuçtur. Buna göre değerler ile eğitim, insan şahsiyetine paralel olarak insan ve eylemlerinin olumlu hale gelmesi için çaba sarf etme konusunda aynı noktada buluşmaktadır Bu da değerlerin her şeyden önce bir eğitim meselesi olduğunu gösterir.
Ancak değerler eğitimi, okullarda veya okul benzeri kurumlarda verilen derslerden ibaret değildir. Değerler eğitimi açısından toplumun bütününü bir okul, her ferdi de bu okulun hem öğretmeni hem de öğrencisi kabul etmek gerekir. Bu durum, değerlerin yaşantı haline dönüştürülmesi açısından son derece önemlidir.
Zira Şahsiyetin oluşum sürecinde ahlaki değerlerin yaşandığı bir ortamda yetişen bir insanın ileride bu değerleri içselleştirmesi daha kolay olur. Değerleri içselleştiren bir insan; sabırlı, hoşgörülü ve iyimserdir. Evinde, işinde, giyiminde, söz ve eylemlerinin tümünde olgunluk ve tevazu vardır.
Evrendeki tüm varlıklara karşı nazik ve kibardır, duyarlı ve merhametlidir. Beynini ve kalbini olumlu ve erdemli düşüncelerle meşgul eder. Kimseye haksızlık ve zulmetmez. Kul hakkını önemser. İlkelerde, dostluklarda vefa duygusunu canlı tutar. Öfkesini yutar, insanları affeder. Davranışlarında doğruluk ve dürüstlükten ödün vermez. Ahmet Sezer İlköğretim okulunda bir proje yapmıştık ‘’DEĞERLİ SIRAM’’ ismi bu idi.15 maddelik (’’Sevgi, Saygı, hoş görü, Bağışlamak affetmek vb‘’)bir proje uyguladık. Dönerli olarak bir yıl sürdü. Osmangazi üniversitesinin değerler eğitimi sempozyumuna katıldık ve bayağı bir beğeni almıştık. Her okul Kendine ve çevresinin özelliğine göre böyle projeler yapabilir. İsteyene yardımcı olabiliriz.
_________________________________________________AR_________________________________________________________________
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.