KÜLTÜR EMPERYALİZMİNE KARŞI ULUSAL BİR DURUŞ: SAZ KÜLTÜRÜ
‘‘Sakın Türk’ü insan sanma
Bir an bile olsa Türk’le birlikte olma
Türk eline şeker alsa o şeker zehir olur.
Türk’ün başını keserken sakın gam yeme
Baban da olsa Türk’ü öldür.’’
(Hafız Ahmet Çelebi-1499)
‘‘Fuzuli, gökten yere insen sana yer yok
Yürü var gel, ya Arap’tan ya Acem’den’’
(Fuzuli (1480-1566))
Aynı dönemlerde yaşamış iki şairden biri (Ahmet Çelebi) Türk’e sövüp ağzına geleni söylerken, Alevi Türkmen âşıklarından diğeri (Fuzuli) diline ve töresine sahip çıkmış, Arap ve Acem hakimiyeti yaptığından dolayı Osmanlı’ya sitem etmiş, yöre yöre gezerek halkı biliçlendirmiştir. Alevi dedeleri ve Bektaşi babaları Türkçe ibadet yaparak örf ve adetlerini günümüze kadar yaşatmışlardır.
Aslında bu örnekleri çok daha eskilere götürmek mümkün. Selçuklu ve Osmanlı döneminde, özellikle dilde etkisini gösteren Arap ve Acem özentisi, dilleri bile kesilmesine rağmen, Türkmenleri öz benliklerinden koparamadı. Türkmenler, başta kopuz (saz) ve şiir olmak üzere eski şaman geleneklerini ve göçebe kültürünü günümüze kadar, aşağılanmalarına ve sürülmelerine rağmen, sürdüregelmişlerdir.
Köşeye sıkıştırılsa dahi daha da zenginleşen, her türlü yabancı etkilerle yok etme politikalarına rağmen ayakta dimdik durmayı başarabilen topluluklar ulusal kültür bilincine sahip çıkan topluluklardır.
Saz taşıyanları vatan haini ve sazı da kırsal kesimin aksesuarı olarak gören insanlarımız, seksenli yıllarda en büyük milliyetçi olarak kendilerini ifade ederken, aslında kendi öz benliklerine ihanet ediyor, yaklaşan kültür emperyalizmine davetiye çıkarıyorlardı.
Günümüzde saz (bağlama) taşımayı kendine yakıştıramayan yaşını başını almış insanları görünce gençlerin bunu yapmasını artık doğal görmek lazım. Belki bu durumu, kendi ulus bilincine yabancılaştıran popülist, reklam ve magazin çağının gençlere sunulan malzemesi gereği, belki de geçmiş yıllardan kalan saza ve saz taşıyanlara karşı bilinç altına yerleşmiş yanlış dogmaların aileleri ya da büyükleri tarafından halen gençlere yanlış aksettirilmesi olarak görmek gerekir. Ama nerden bakarsanız bakın kültür emperyalizmine hizmet ettiği kesin. Saz diyorum sürekli. Çünkü saz kültürü Türkmen kökenli şaman kültür geleneğinden gelmesine rağmen, günümüzde farklı etnik unsurları bir arada tutan, ulusumuzun ortak kültürü haline gelmiştir. Dil, din, ırk ve etnik köken gözetmeksizin enstrumantal (sözsüz) ve sözlü müzikal verilerin tamamı (Türk halk müziği) ülkemiz halkının ortak duygu ve düşüncelerinde birleşmiş, bütün bunlar ortak dilimiz olan Türkçeyi kullanarak saz ile icra edilmiştir.
Yabancı ulusların kendi amaçları (siyasi, ekonomik) doğrultusunda başka ulusları (kültürlerini kullanarak) hegemonyası (siyasi baskı, siyasi üstünlük) altına almasına karşı ulusların ayakta kalabilmesinin en önemli öğesinin, dil, din, müzik, örf ve adetleri gibi birikimlerinin tamamı olan kültürüne sahip çıkması gerektiğini bunu da sazı (müzik) örnek gösterek anlatmaya çalıştım. Tabiki günümüzde kültür emperyalizmini gerek din misyonerleri tarafından dini kullanarak gerek inglizce dilini gereğinden fazla yayarak gerek aşırı yabancı müzik pompalaması ve gerekse internet ve cep telefonu teknolojisinin dili etkisizleştirmesi (kısa mesajlarla) şeklinde görmekteyiz.
En acısı da kendi halk kültürüne, sazına, türkülerine yabancılaşan insanlarımızın yabancı etkisi dahi olmadan kültür emperyalizmine hizmet etmesidir. Kültür emperyalizmine karşı ne zaman ulusal bir duruş sergilenecek? Bu hizmeti daha ne kadar devam ettirecek yurdumun insanları?
Serhat Tomur
2009/Stratejikdüşünce
ATATÜRK’ÜN SAZ HAKKINDAKİ SÖYLEVİ:
Beyler, bu bir Türk sazıdır. Bu küçük sazın bağrında bir milletin kültürü dile geliyor. Bir milletin kültür ve sanat hareketlerini ve seviyesini, milli geleneklerine bağlı kalarak, medeni dünyanın kendisine ayak uydurmaya mecbur olduğumuzu unutmamalıyız, bunu bu vesileyle ile de söylemekten memnunum. Bu küçük sazın bağrından kopan nağmeleri, bu istikamette geliştirmeye ve değerlendirmeye kıymet ve ehemmiyet verilmelidir."
Mustafa Kemal ATATÜRK
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.