- 248 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Nasıl Olup da Gerçeklere İnanabiliyorsunuz?
Bütünüyle hayretler içindeyim. Nasıl olup da gerçeklere inanabiliyorsunuz? Sizi anlayamıyorum. Gerçeklere inanmanın bir bedeli var. Bu kadar bedel ödemeye değer mi?
Neden “evet efendim sepet efendim” demiyorsunuz örneğin? Neden her devrin adamı olmuyorsunuz? Neden, haydi söyleyin, neden 30 yıldır hükümetler değişse de ekranlarda ve boyalı gazete sayfalarında sabit kalan kalem zenginleri gibi olmuyorsunuz? Neden ha neden?
Falanca ölmüş de, savaş çıkmış da, daha çok ölüm olacakmış da, durdurmamız gerekirmiş de. Hadi be sizde. Durumdan vazife mi çıkarıyorsunuz? Neden? Size mi kaldı? Koskoca devlet dururken size mi düştü ülkeyi kurtarmak? Bu ülkede herkes işini yapacak. Sen seçmen olarak gideceksin oyunu vereceksin, sonra bir dahaki sefere kadar bekleyeceksin. Demokrasi budur. Demokrasiye saygı duyacaksın. Sandık güvenliği mi yok? Bak o da devletin görevi. Sana ne oluyor? Sen devletten daha mı bilgilisin? Devletten daha mı yetkilisin? Haydi be siz de!
Siz hiç ders almaz mısınız atasözlerinden? Bir bildikleri vardır atalarımız böyle demişlerse. Alooooo onuncu köy yok, alooooo. Üzümü yiyin de bağcıyı sormayın alooooo. Yok videolar varmış da, devlet bu konuda sessizmiş de. Yalan o videolar yalan, küllen yalan. Ama diyelim doğru olsun, doğruya niye inanalım? Herhangi bir faydası mı var doğrunun? Bak biz her gün büyük bir rahatlık ve huzur içinde yatıyoruz. Yarın herşeyin sakin, yerli yerinde olacağına inanarak gözlerimizi yumuyoruz her gece. Yok onun yerine doğrulara inansak uyuyamazdık bile. Yalan iyidir. Rahat bir uyku uyutur.
Yok gazeteciler içerideymiş de. Ama bal gibi biliyorsunuz ki onların fikri dışarıda. Fikirlerini tutuklayamıyoruz, kendilerini tutukluyoruz ne yapalım. Siz bize fikirleri tutuklayabileceğimiz bir yol bulun, gazetecileri salıverip onları tutuklayalım. Fikirler biliyorsunuz çok tehlikeli, özellikle yabancı olanlar. Bu ülkeyi bölerler bölerler. Biz olmasak öte yanından beleyip ha buracığından bölerler. Böldürmeyiz. Fikirlerin sokakta rahat rahat öyle elini kolunu sallaya sallaya yürüyüp gitmesini kabullenemeyiz.
Evet, öyle yapacağız. Bütün okulları kendi okulumuza çevirdik; kendimiz gibi gençler yetişsin istiyoruz bu okullardan. Öyle de oluyor. Sermaye düzenimizi korusun. Oh ne güzel. Bizim tehlikeli bulup da yapmadığımız işleri onlar yapsın. Harika harika süper. Nasılsa, “cennete gideceksiniz” dediğimizde inanırlar. Oh oh çok güzel çok güzel. Gördünüz yalanın ne kadar faydalı olduğunu...
Siz de bize katılın. Zaten bir süre sonra yalanla gerçek birbirine karışıyor. Ne önemi var, sonuç daha önemli. Yok doğrulamaymış, yok daha neler... Hiç mi aklınıza yanlışlama diye birşey gelmiyor? Bir söze yanlış olduğu kanıtlanmadan inanamayız. Siz de zaten onu yapıyorsunuz. Ne zaman bize birşeyin yanlış olduğunu söyleseniz, inanasımız geliyor. Ama bu durumun farkında değilsiniz. Oh be mis.
Doğrular acı veriyor. Yalanlar çok rahatlatıcı. Hadi hadi itiraf edin, siz de yalan söylüyorsunuz, bu yola baş koyduğunuzu, gerekirse bu uğurda öleceğinizi söylediğinizde. Öyle olsaydı biz nasıl iktidara gelirdik? Sordunuz mu bunu hiç, “en keskin benim, en radikal benim” derken. Gel buraya, otur köşeye “dünyayı kurtaran adam”. Dünyayı kurtarmanın kendini kurtarmakla başlayacağı sözünü sen çok yanlış anlamışsın. Kendimi kurtarayım derken kurtaracak bir dünyan kalmamış. Zaten bak kendini kurtarmışsın, ne açsın ne yoksul. İktidarımızın nimetlerinden sen de yararlanıyorsun. Sonra da bir sürü laga luga, bir sürü tırı vırı.
“Yalandan kim ölmüş” denir ama doğrudan çokça zayiat var. Bunu herkes biliyor, bir sen mi bilmiyorsun? Kendini kandırıyorsun o zaman. Doğrunun bedeli varsa hazır mısın o bedeli ödemeye? Yok eğer razı değilsen, ne diye yargılıyorsun bizi?! Biz senin bu hazırlıksızlığının bir adım ötesine geçtik. Doğrudan yalana geçtik. Aydınlık yandan karanlık yana... Kim kızabilir bunun için bize? Sen mi? Önce kendine kız bir zahmet.
Tarih kitapları da öyle yazar. Doğru söyleyenler aforoz edilmedi mi? Asılmadı mı? Yakılmadı mı? Hiç mi tarih okumuyorsun? İnsanın doğru söyleyip de rahat yaşadığı nerede görülmüş? Varsa bize de bir bilet al oraya. Orada da başka yalanlar vardır eminiz, ama gizlemişlerdir. Bizimse gizleyecek birşeyimiz yok. İçimiz dışımız bir. İçte yalan dışta yalan.
İşte bundan, hayretler içindeyim. Para mı veriyorlar sana doğruyu savununca? Mevki mi veriyorlar makam mı veriyorlar köşe mi veriyorlar? Ev mi veriyorlar araba mı veriyorlar? Bu zararlı düşünceleri nereden edindin? Kendini kurtarmak dururken neden böyle yanlış yollara saptın? Hadi diyelim dediklerin doğru; her doğru olan mantıklı mı? Değil. Bunu sen de biliyorsun. Bildiğin şeyi neden bana söyletiyorsun? La havle. Ne acayip insanlar var...
Benim senin gibi bir arkadaşım vardı. Onu da kurtarmaya çalıştık ama mümkün olamadı. Çocuklukta beynini zararlı fikirlerle donatmışlardı. Yok neymiş eşitlik... Bu dünya hiç eşit olabilir mi? Yok neymiş özgürlük... Hadi canım sen de. Sanki bilgisayar oyunundan bahsediyor. Neyse işte onu kurtaramadık, bir gün doğrular uğruna yola çıktı, bir daha da evine dönemedi. Seni uyarırım, doğruları bu kadar kafaya takma. Hayatı akışına bırak. Su akar yatağını bulur. Hiç suya doğru mu akıyorsun yanlış mı diye soran var mı? Belki sorsak çok düşünmekten nasıl akacağını bilemez ondan sonra. Demek ki neymiş, fazla düşünmek de zararlı.
30 Aralık 2016
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.