- 226 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
TOPLUMSAL VE DEVLET HAFIZASI
Devlet geleneğimizde iki yaptırım vardır. Birincisi devlet hafızası diğeri ise toplumsal hafızadır. kuruluş ve yaşam felsefesinde bu iki ana akımı ön plana çıkartır.
Toplumsal hafıza, toplumların binlerce yıllık yaşanmışlıklarından kaynaklanan geleneklerini töreye dönüştürmek suretiyle devletin kurucu değerlerini ortaya çıkartır. Diğerinde ise devlet milletiyle sürekli bir toplum sözleşmesi yapar. Birincisinde töreye, ikincisinde ise yazılı kurallara itaat vardır. Aradaki fark güven ile ilgilidir. Örf, adet ve törelerle yoğrulan toplumsal hafızayla desteklenen siyasi oluşumlar devlet hafızasıyla devleti yönetirler.
Bazı ülkelerde bu abartılı bir biçimde toplumsal değerleri ön plana çıkararak yönetilir bu bir yerde kargaşaya yol açar. Toplum hafızasıyla olsun sosyal devlet anlayışında olsun. hukukun üstünlüğü ön plana çıkarırlarsa sosyal devlet olmanın özelliğini ön plana çıkarırlar dolayısıyla yazılı bir kültür oluşturmasına vesile olurlar. Burada millet ile devlet arasındaki ilişki baştan itibaren tarafların uzlaşması ile kurulur.
Devlet mekanizmasının her geçen gün kurumsal bir sistem haline gelmesi nedeniyle, toplumsal hafızaya sahip olan ülkeler, bu dönüşüme ayak uydurmak zorunda kaldı. Devlet aklı ile toplumsal akıl birbirinin tamamlayıcılarıdır. Doğu blokunda toplumsal akıl devlet aklına yakınlaştı ve devlet aklıyla hareket etmeye başladı. Batı ülkelerinde ise toplumsal kültür devlet yönetimine daha fazla müdahale etmeye başladı.
Devlet aklı Batı ülkelerinde, toplumsal hafıza ise daha ziyade Doğu ülkelerinde varlık gösterdi. Ancak her iki sistemin belirli bir tarihsel süreçte birbirinin bütünleri haline gelmesi doğal olarak her iki yapıdaki devlet felsefesinde yeni bir uyum sürecini ortaya çıkardı.
Doğu ülkeleri yazılı metinlere, Batı ülkeleri ise geleneklere kapılarını daha fazla açmak durumunda kaldı. Bilhassa İslamiyet Türklerde beka, işlevsellik ve süreklilik gibi unsurları devletin temeli hale getirdi. Bu geçiş sürecinde toplumsal hafıza devlet aklına yeterince dönüştürülebildi mi? Bence dönüştürüldü ama tartışılabilirdi de. Ancak doğu ülkelerinde devlet yönetimine ve şekline dair askeri ve sivil müdahaleler, günümüze kadar hala bir şeylerin yerine oturmadığını göstermektedir.
Devlet aklı doğal olarak devleti oluşturan süreç içindeki bütün yazılı metinleri kapsar ve her yeni gelişme eskinin üzerine eklenmek suretiyle bir bina inşa edilir. Değişen şartlar eskiyi reddetmez, bilakis yeniler günümüz şartlarına uyum sağlamak için eskiyi esin kaynağı olarak kabul ederler. Devlet aklının temeli de buna dayanır. Devlet aklına geçişte din daha güçlü bir unsur haline geldiği için, milletin kültürel değerlerini dine entegre etmeyi ihmal etmez. Dolayısıyla bu toplumlarda kültür örtülü bir din olarak varlığını sürdürür.
Devlet aklı hâkimiyet sahibi olsa da toplumsal hafızanın gücünden her zaman çekinir. Zira genetik dokulara işlenmiş bu hafızanın nerede ne yapacağı hiçbir zaman tahmin edilemez. Belki de bu yüzden devlet aklı, oluşturduğu kurumları bu hafızadan uzak tutmaya çalışmıştır. Devlet artık kendi kanunlarını oluşturmak suretiyle mekanizmalarına farklı etnik, din, dil ve kültür gibi unsurları entegre etmeye başlar. Devlet bunu bir güvenlik supabı olarak algılar. Esasında her ikisi de kökenlerini tarihin derinliklerinden alır.
Modern devlet yapılanmaları içinde kendisine yer bulamayan toplumsal hafızanın yeniden devlet içinde kabul görmesi, devletlere sadece güç katmayacak aynı zamanda geçmişi ile bütünleşmesine vesile olacaktır. Devlet aklı mı? Millet aklı mı? sorusuna cevap elbette kişisel bir takdir meselesidir. Devlet aklı bütün dünyada cazibesini yükseltirken toplumsal hafızaya sahip ülkelerin bu süreci daha sorunsuz atlatacağı bir gerçektir. Hasılı Toplumsal hafızayla devlet hafızası birbirinin tamamlayıcısıdır. Beraber Güçlü bir devlet olur.
======================AR=======================
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.