- 5525 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
DOĞUMDAN ÖLÜME DEĞİN
DOĞUMDAN ÖLÜME DEĞİN
Dudaklarda birleşen sözcüklerin ehemmiyeti, yaratıcı bir güç misali yeri vardır yaşamımızın öykülerinde. Bu büyülü güçle, hayatımızın iyi günlerinde huzuru, gelgitlerinde ise öfkeleri besler durur. Doğumdan ölüme değin bizi şaşırtacak, yüceltecek ve kimi zamanda rezil rüsva edecek “limanlara doğru” çeker dururuz kendimizi...
Misilleme yaparak, gerçeklere dokunarak; gönüllere vurulan kilitlere beyin gücümüzle kilit vurulan zincirlerin açılmasını sağlamak boynumuzun borcu olur...
Bir arının salgıladığı bal insana derman olurken, birbirimize “köstek olmak” yerine can olmasını bilmeliyiz. Çok iyi düşünüp, iyi muhasebe edip, bir ömre neyi sıkıştırıp, neyi sığdırabileceğimizi unutmamalıyız! İçimizde taşıdığımız hüzünden kendimizi arındırıp, acının siyahlıkları kırık gönüllerin etrafını sarmadan, hayatın kinci vakitlerinden uzak durmaya özen göstermeliyiz...
Doğumdan ölüme değin, günah diyerek birçok olguyu yaşamaktan kendimizi, nefsimizi men ettiğimizin farkında değilizdir çoğu zaman! Kim ne der, şu ne der diyerek, şu koca ömrü yaşayıp bu günlere dek gelmişiz...
Bu yaşam döngüsünde: Çok ihtiyacımız olan şeyler aslında bize günahsızdır. İster doğru isterse yanlış olsa bile kendimize günah diye kabul ettirmişizdir...
Başkaları için yaşadığımız koca ömürde gözlerimizden akan gözyaşlarımızı silemez hale geliriz. Bu üzüntüleri çoğu zaman “bir türkünün ezgilerinde” yalnızlıklarımızla, bize sunulan bir kadermiş gibi akıtıp gideriz...
Gözlerimizden akan yaşlarla doğumdan ölüme değin, bazen hayatımızı bir kara parçasına sığdırarak resmederiz içimizdeki düşünceleri. Hayallere dalıp, içimizde soğuk cümleler biriktirip sussuz bırakırız kendimizi...
Titreyen ellerimizle omzumuza binen yükle nefes alırken, kimimiz de ölümün eşiğindeki yataklara bağlı “hüsranlığı” kabullenmiş oluruz...
Bir damla gözyaşı neyi değiştirir ki? Biraz daha kazanç sağlayalım derken koca bir ömrü ısmarlama hayata bağlarız. Canlı, cansız olan her şey bir film şeridi gibi geçer gözümüzün önünden ve yutkunamaz hale geliriz. Öyle bir zaman gelir ki; öylesine anlam dolu şeyler önümüze serilir, kemiklerimiz sızlar, sesimiz titrer, ah çekeriz bağıra bağıra göğe doğru sesimizi yükselterek...
Yüreğimizden akan hüzünlerle, geçmişte çok isteyipte yapamadığımız her şey için kızarız kendimize. O anlar anbean aklımıza geliverir. Doğumdan ölüme değin yaşamımızın öyküsünde, yaşadıklarımızla, hayal ettiklerimizle yazılan her şey alır götürür bizi ıssız diyarlara doğru. Umulmadık bir anda, yüreğimizden kopanları ardımızda bırakıp gideriz.
¬
Diyorum ki:
Kim bilir?
Son bir gözyaşı dökemeden ve son bir yudum su bile içemeden terk edip gideceğiz doğumdan ölüme değin “sesini işittiğimiz” şu fani dünyayı...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.