Bir at hırsı!!! bölüm 1
Bir at hırsızı
Önündeki kalabalığa yetişmek için kimi zaman koştu kimi zaman hızlı adımlar atarak önünde ki kalabalığa yetişmek için yürüdü, koştu çok yorulmuştu. Birden duraksadı bir kuş çarptı gözüne tek başına sakince yere dökülen bir şeyleri sakince gagası ile yiyor karnını doyuruyordu. Karnını doyurmak yaşamak için bir sürü ile uçmasına kanat çırpıp bir topluluğa ihtiyacı yoktu ve gayette sağlıklı idi mutlu olup oladığını çözemedi birden ayakta olduğunu hatırladı gözüne kestirdiği yere oturdu verdi normalde titizdi üstü kirlensin istemezdi kuşa öyle dalmış öyle hayranlıkla izliyordu ki birden oraya nasıl geldiğini neden burada olup ta bu kuşu izlediğini hatırlamaya çalıştı ama akınlının bir köşesi hala kuşta onu hayranlıkla izliyordu.
Kuş karnını doyurmuş olmalıydı ki birden kanatlanıp biraz yüksekteki kızıl çam ağacına kondu.
Sonra öterek bir iki saniye sonra uçtu gitti.
Ağaçta kaldı gözü 20-25 metre uzunluğunda dalları etrafa saçılmış etrafa gölgesi ve varlığı ferahlık, huzur veriyordu. Dikat lice ağacı inceledi gözümüze sıradan dikenli bir çam ağacı diye kıymetini bilmediğimiz ama çok kıymetli bir canlı olduğunu farketti en yakın çam ağacı 100 metre ilerdeydi.
Düşündü bu ağaç ben yokken de vardı ben yok olunca da olacak eğer insan eli deymese. Kızıl çam ağacı öyle bir ağaçtır ki yıllar onu her iklimde her toprakta büyüyüp yetişe bilen bir ağaç, canlı yapmıştı. Gövdesinde insanların geçmişte verdiği zararlar gözüküyor budama için kesilen dalların çıkıntıları vardı. Derin bir nefes aldı gözleri nasıl oldu bu kadar her şeyi görür hale gelmişti.
Sonra peşinden koştuğu insanları düşündü neden? Niye bu insanların peşinden gitmek için kendini yıpratıyordu dostları olduğu için mi ? akrabaları olduğu için mi ? yoksa onlardan bir menfaati olduğu için mi? kimdiler ? Nedeni neydi. Biri kardeşi biri ağabeyi diğer ikisi akrabası olan kendinden küçük iki kardeş bide babasının kardeşi ve onun arkadaşı vardı.
Ben ne amaçla koştum dedi kendine.
Bizi diğer canlılardan ayıran ney diye düşündü hayatımı neden ne niçin onların yanında olma ihtiyacı duyarak geçiriyorum yoksa tek başına hiç bir şey yapamayan beceriksiz bir insan mıyım diye düşündü kendin den katbe kat küçük güçsüz narin Kuş geldi aklına karnını doyurmak için illaki bir sürüye toplulu a ihtiyacı vardı. Yooo tek başınada bir şekilde karnını doyura bileceğini biliyordu kuş, ama kendi neyin farkında değildi tek olmaktan mı korkuyordu hayır koskoca çam ağacı insan gibi her iklimde her toprakta her yerde yaşaya bilir hatta tek başına olması ona bir şey kaybettirmediği gibi tek olmanın zamanla ağacın değerini de arttırıyordu.
Yıllarca kendini nelere için heba ettiğini uğradığı hüsranları düşündü bir sonuca varamıyordu.
Ben de bir kuş ola bilirim dedi kendince istediğim zaman istediğim yerde karnımı doyura bilirim istediğim dala konup özgürce hareket ede bilirim yorulduğumda durup dinlene bilirim dedi belki? Belki bir kızıl çam ağacı ola bilirim bende dallarım la insanlara canlılara yuva ferahlık huzur vere bilirim dedi kendince. Ağaç gövedesindeki gibi yaralarım da olabilir ama bende dimdik durabilirim dünyada ayaklarımın üstünde dedi.sonra kalktı ayağa birden bir kardeşinin ve diğerlerinin biraz önce onlarla koşacağı yola baktı birde geldiği yola ne tarafa gitmeli idi.
Gelecek peşinde koştuklarının gittiği dar kimi yeri toprak kimi yeri eskimiş bir asvalt olan bir yol. Geçmiş ise gideceği yoldan pek bir farkı olmayan tek farkı gelirken yolu.
Bir kuş olmalıyım bir ağaç olmalıyım dedi ve usulca pantolonunun arkasını çırparak güneşin doğduğu yöne doğru doğuya yep yeni bir yola doğru acele etmek sizin yavaş adımlarla yürümeye başladı. Nasıl kuş olunurdu onu öğrenmesi gerekti ilk önce bir rehbere mi itiyacı vardı yoksa kendine yete bilirmiy di bu yolda ve cebinden çıkardığı sigara paketinden bir sigara çıkardı çakmağını aradı çeplerin de bulamadı hiç mi yanına almamıştı koşmaya başlarken yoksa koşarkenmi düşürmüştü ufaktan düşündü etrafına baktı 25 – 30 yaş arası birini gördü ilerde ev mi iş yerimi olduğu belirli olmayan bir kapının önünde oturuyordu yavaşça yürüdü o yana tam kaklaşırken kafasında şunu geçirdi nasıl ateş istemeliyim dedi. Oturan kişi ağzında yanmayan bir sigarayla kedine yaklaşan birini görür görmez cebinden çıkardığı çakmağı uzattı. Sigarasını yaktı kafa sallayarak teşekkür ederim dedi sakince çakmağı vererek elini selem verme amaçlı yukarı kaldırıp yoluna devam etmek istedi sandalyede oturan kişi seslendi birini mi aramaktasın buralarda yabancısın belli dedi ter için dede kalmışsın otur bi suyunu iç sigaranı iç soluklan yol gösterelim dedi sandalyede oturan adama doğru dönerek tebessümlü bir yüzle baktı işte bir kızıl çam ağacı dedi
Kitabım oluşum aşamasındaki taslağıdır yazmaya devam edicem beğeni ve eleştirilerinizi beklerim taslaktır düzenlemeler tümnbölümleri bitirince yapılacak okuyuculara şimdşden teşekkğr ederim
farukynkl.blogspot.com
YORUMLAR
Bölüm 2
Sandalda tek başınaydı busandalı. uzun süre para biriktiripte almıştı. Bazen tatil gününde bazen ise kendini yorgun hissettiğinde denize açılıp balık tutuyor tuttuğu balığı su dolu bir kovaya koyup başka bir balık tutana kadar onunla kimseyle konuşamadıklarını konuşuyor yeni bir balık tutuncada onu denize atıp seninde kafanı şişirdim diyip özür diliyerek salıyordu.
Amacı yalnızlığını paylaşmak değil sırlarını ve yaşadıklarını anlatmaktı kendini ifade etmekti sadece itiraz eden biri olmadan yargılayan biri olmadan yeni balığı koydu kovaya hoş geldin dedi ilkönce içinden buna diğerine anlattıklarını anlatmıyacam diye karar verdi çünkü diğeriyle baya konuştu başladı hayatında her istediğinin olmicanı herşeyi istediği gibi değiştiremiceni çok küçük yaşta öğrendim dedi. Ve sustu birden çocukluğu aklına gelmişti okula gitmekten arkadaşlarıyla zil çalınca başka dünyalara gidip oynadığı dakikaları düşündü... Bendedi ilkokulda arkadaşlarımla çok güzel oynardım dedi hiç yorulmazdım ama biliyomusun dedi yetişkinler çocuklardan daha çok küsüyor daha çok gerçek nefretle dolular dedi... Çocuklarda ego yoktur biliyormusun kavgada etsen oyun değişince küs lükte biterdi şimdi öylemi dedi su şişesinden suyunu yudumladı ve ileri doğru baktı ne bilim işte dedi herkesderya keşke çocuk kalsaydık diye aslında insanlar hayattan yoruldum demek yerine çocuk kalsaydım diyor birden konuşması oltaya vuran bir başka balıkla kesildi baya bi ter döktükten sonra tekneye çekti balığı bu her zaman tuttuklarından büyüktü kovaya sığmazdı bu balık çırpınırken seninle başka zaman konuşalım dedi ve oltadaki balığı denize attı birden kovadaki balığı düşündü tamam senide bırakacağım dedi mesain doldu dedi sonra saate baktı evet bende gidim artık dedi seslice vedalaştı ve bıraktı kovadaki balığı denize. Teknenin motorunu çalıştırıp uzakta görünen karaya doğru yola çıktı canı sigara içmek istedi cebinden çıkardığı sigarayı yaktı uzaklara derin bir nefesle bugünde içini döktüğünü konuşmak istediği herşeyi konuşmanında verdiği içindeki ferahlamayla karaya yaklaşıyordu bomboş olmuştu kafası dalga kıranın içine girdi tekneyi her zamanki yerine çekip tekneden indi çok hafiflediğini hissetti aslında onu mutlu eden, balıklarla olan konuşmasıydı.
Bu bölümde insanların mutlu olmamasının en büyük sebebi karşısındakine istediği gibi kendini ifade edememesidir birçok insan kendini ifade etme sorunu yüzünden çeşitli sorunlar yaşamakta. Türk toplumunun en büyük yarası büyük balığın küçük balığı yemesi ki burda büyük olduğunu sanan balık olarak sıfatlandırdığım insanlar başkalarının torpili ile gelip iş bilmediği halde kendinden zeki insanları zorlaması ve insanlarda bi takım konuşması gereken ama konuşanadıkları yüzünden insan genlerinde var olan ama doğru şartların oluşmasını bekeyen piskolojik rahat ızlıklara yol açmaktadır.
Türk toplumunda ata erk dediğimiz erkek üstünlüğünün kabul edildiği bir toplum. Buda bir çok yaranın oluşmasına sebep oluyor ve bunun Türk toplumunda bir çaresi ve tedavisi asla olmicak nekadar eğitilsekte. Bu yüzdende herkes özel olduğunu düşünerek hareket etmekte karşısındakinin ifade ve konuşma özgürlüğüne hiç bir zaman saygısı yok özellikle yaşlı insanların hayatı boyunca tek düze bir hayat yaşayıp emekli olunca kendini bilim adamı sanması gençlerle konuşurken çağın getirdikleri ile değil 50 yıl öncesinden bahsederek hareket etmesi vs..
İlk hikayede insanın tek düze bir hayat yaşayıp etrafındakilerin kendine verdiği görevi benimseyerek onlar koşuyorsa onunda koşması gibi insan bir bireydir ve birey olduğunun farkına çoğu kişi bilmeden yaşar diğer insanların kendine verdiği etiketle yaşamaya devam ederken günümüzde mahalle baskısı diye adlandıran hayatı yaşar okur veya okumaz belli bir yaşa gelince erkek evlenmek zorundadır kuralı ile ailesinin nezaman evleneceksin yaşın geldi baskısı evlendikten sonra üzerine vazife olanında olmayanında sorduğu o meşur soru çocuk erken yaştada çocuk sahibi olur birde bakmışki hayatın yaşam zincirindeki yerini almıştır evlidir tek başına karar veremez istediğini istediği zaman yapamaz eşi ve çocukları vardır iş yerinde bide torpilli büyük balık varsa ve aman işimden olmayım korkusuyla yıllarca içinde kimseye anlatamadığı ifade edemediği bir dağ bir okyanus oluşmuştur. Oysaki insan bir birey olduğunun farkına varması zekasıyla büyük balıktan kendinin daha büyük olduğunu farkına varmasıdır ailesi ile istediği hayatı yaşar kovadaki balığa değil gerçekleri karşındakine söylebillmesidir.
Birey olmak kendine gaz vermek değil ne olduğunun ne yapa bileceğinin farkındalığıdır herkes yapıyor diye bir şeyi yapmak her kes okuyor diye bir kidabı okumak başkaları şiir seviyor diye sen sevmek zorunda değilsin.
Aman kalbi kırılmasındiye evet demek zorunda değilsin herkes burda alış veriş yapıyor bu markayı kullanıyor vs... Sen bir bireysin sen bir kızıl çam ağacısın her iklime her kara toprağına alışa bilir meyva vere bilirsin sen bir bireysin özgürce hayalkerinde uçup istediğin yerde karnını doyura bilirsin aileni korumak için birilerine ihtiyacın yok sen bir bireysin seninde bir adın var başkalarının seni piyon diye çağırmasına izin ver memelisin unutma vezir önemlide olsa piyonlar olmasa çabuk kaybedecektir ve oyun sonunla aynı kutuya girecektir.
İnsankarın aman kalbi kırılmasın diyerek onları senin evetlerine alıştırarak bir birey olduğunu kabul edemessin gerektiğinde HAYIR demelisin başkası fikrine saygı duymuyorsa onun her dediğine evet yerine hayır diyerek kendi fikirlerini kabul edene kadar sende bir birey olduğunu karşındakine hatırlatmalısın
Unutma birey olduğunu farkedip kendini tanıdığında geçmişin gölgelerindende korkmazsın çünkü o gölgeler senin kanını emmek için vampirleri barındırır aldığın her nefesi attığın her adımı bir birey olmanın gücü ile at başkası sorduğu için evlenme istiyorsan evlen başkası istiyordiye sevmediğin bir işte çalışma sen kendini düşünmedikçe dost gördüğün hiç bir insan seni düşünmez...
Devamı gelecek...