Günün Perçemli Çivisi
Günün Perçemli Çivisi
Kuşlar cıvıltısıyla şafak sökümünü müjdeler , nihayetinde yeni bir gün ve bu günün sevinci, heyecanı, kaygısı başlar. İnsan, ot, çiçek, karınca, kedi, araba… Müthiş bir görüntü ve gürültünün gün sarısıyla inanılmaz dansı gökkuşağı renginde göğe iz bırakır.
Çocuklar mı ? Hayır onları unutmadım. Onlar en güzel oyunlarını oynarken güneş ve beraberine aldığı gün, aralarında tebessüm ile koşuşturan eli kirlenmiş çocuk gibi.
İnsan ve dışındakiler oltayla balık yakalar gibi doğal bir yaşam ritmini tam yakalayacakları bir anda sesler, görüntüler, kokular, korkulanlar birbirine karışır. Kırılan kırılır, dağılan dağılır, koybolmaya yüz tutan kaybolur. Hem de kara bir bulut gün batımına doğru hayatın o sıcak, o hareketli temposunu vahşi bir kartal gibi kanatlarıyla örter. Kuşlar yuvalarına akın ederek, karıncalar gün boyunca koparabildiklerinin zevkini bir zafere dönüştürerek ve en güzel çiçekler de en müthiş anlamlarını en güzel gönüllerde bir çiğ tanesi halinde bırakarak sessizliğe ve karanlığa gömülür.
Yine unutmadım unutulmaması gerekenleri- yani küçük güneşleri- Onlar herkesten ve hemen hemen her şeyden önce güne merhaba dedikleri için ki bir arkadaş olarak gördükleri ve sımsıcak bağırlarına bastıkları günü de elbette kaybetmenin telaşını ve buruk hüznünü yaşarlar. Ayrılmak istemezler, can damarlarının kesilmesini istemezler.Her şeye rağmen pek umurlarında olmaz gün batımı ve oyun bozumu ta ki bir el, su olup aktıkları mecrada önlerini kesinceye kadar. Artık onların oyun bozumu hüznüne koca bir yaşamın kara bulutlarla örtülmüş hüznü karışır.
Ortalık yavaş yavaş tenhalaşırken günün batmaya doğru ufkunda kızıllık ateşten bir nefes halinde. O gün batımı ve bir de denizle nasiplenmişse belki bir ufuk yangını önlenir ama mum ışığı gibi titrek yüreklerin sessiz hüznü ağır bir bulut gibi ruhumuzun gökyüzünü kaplayıverir. Kurşun gibi işler yüreğimize günün perçemli çivisi. O zaman hüznümüz dalga dalga gönlümüzün sıcak sularına çarparak derinlere gömülür. Sevdamız, özlemimiz, özgürlüğümüz ve hayat karşısında cesurca tutuşumuz bir anda son bahar rüzgarıyla kırılan dalların dağılan yaprakları gibi yürek eylülümüze dökülür.
Aldandığımızın farkındayım, aslında ne gün battı ne de batar...Bir kızıllık akşam hüznümüzü katmerleştirirken işte o zaman yürek batımı, köhne ve titrek sandalını sessizce bırakır gönül denizimize. Ay çıktı çıkacak gibi olurken meçhul bir yolcu, suya hafifçe değen kürekleri ile gözlerden kaybolur gün batımı kızıllığında. Belli ki hüznü titrek yüreklere taşıyan bir umut yolcusu…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.