Sıcak mı sıcak bir yaz gecesi, sıcaktan olacak o pencereden öbür pencereye hareket halindeyim, bir türlü uyuyamıyorum. Mustakil sayılacak evin camından yanan ışıkların bir bir sönmesin izlerken gözüm arka bahçeye bitişik yan binanın girişindeki insan silüetine kaydı. Dikkatli baktığımda yaşlı biraz da yaşından dolayı olacak kaçık olduğu söylenen teyzemin oturur vaziyette iken sandalyeden başının kaydığını gördüm. Bir an dünya değiştirdi sandım uzaktan seslendim. Bir süre sonra hareket etti yön değiştirdi de rahatladım.

Gece karanlığında bile dikkatli bakınca yaşlı teyzemin epeyi yaş almış olduğu görülüyor. Yalnız yaşıyan teyzeme kaçık diyorlar ancak ben bir kaçıklığını görmedim. Rivayet o ki bayram için gelen çocukları kovaladığı söyleniyor.

Gökyüzü yıldızlar ile donanmış, karanlığın içinde ışıl ışıl yanıp sönerken teyzemin yalnız ve kimsesiz olması içimi burktu. İki yıl önceki boncuk adını verdiği kuş ile konuşurken kuş sesi ile birlikte zaman zaman teyzemin konuşma sesi de gelirdi. Sanırım kuşu kaybetti ki artık ne kuşun ne de teyzemin sesi yok.

Bir aralık ufak bir sohbet sırasında oğlunun canına kıydığından bahsetmişlerdi. Hayatının içine gömmüş kendini, bilemiyorum nedendir bana farklı duygular yaşatıyor.

Ben rahat yatağımda uyuyamazken teyzem ne kadar yorgun ki sandalyenin tepesinde uyukluyor. Muhtemelen yatağa gitse onun da uykusu gidecek.

O uyurken uzun bir elim olsa da yavaşça kaldırıp yatağına koysam diyorum içim eziliyor haline üzülüyorum ama bir o kadar da teyzeme yaklaşmaya çekiniyorum.

Öbür pencereden o pencere derken teyzem ile ben sabahladık. Yavaş yavaş hava aydınlandı. Teyzem sandalyesini değiştirmiş bana arkasını dönmüş incecik kolları, incecik parmaklarının arasında sigara tüttürüyor.

Bir koşu mutfaktan önceki gün yaptığım mercimek köftelerini tabağa doldurdum. Acele adımlarla gidip bahçede yakaladım.

Tabağı aldı, gülümsedi, içeri boşaltmaya götürdü. Gözüm bahçesine kaydı. Çiçekler içinde bir iki domates fidesi ekilmiş altı domates dolu. Tam ne güzel olmuş domatesler diyecekken Bir poşete yetiştirdiği domatesleri doldurup bana uzatırken "yalnızım yiyemiyorum" diyerek beni kahve içmeye de davet etti.