Dilucu Düşüncelerle Konuşmalar
Dilimin ucunda gezinen heceleri bir araya getirip tam söyleyecekken, sesimin, kulaklarıma yabancı kalışından çekinerek yutuyorum onları. Yutmuyorum aslında, dilimin sıcaklığı eritiyor o akıbeti belirsiz heceleri. Ömrü kısa oluyor; tıpkı bir kar tanesi gibi..
Eriyen kar tanesi geri gelebilir mi, eski yumuşak ve simetrik formunu alabilir mi? Elbette ki hayır.
Birinizden yardım istiyorum: fakat ne duyan var, ne de ilgi gösteren.
"Merak ta mı etmiyorsunuz, birader?" Ona da tepki yok!
Arkalarını dönüp gidiyorlar, umarsızca... Herkes bir yerler yolcu.
Tekrar şansımı deniyorum:
"Yolunuz nereye, efendim? Hey! Size sesleniyorum? Sizin dilinizin ucunda neler var? Varsa tabii!"
Boşuna çabalıyorum: Boşuna... Ah, kaldım bir başıma; her zamanki gibi...
Heceler, diyorum; neyin heceleri, diye sormayın bana. Emin değilim beni yoran hecelerin neyi ya da kimi anlatmaya çalıştığını. Bu nedenle hiçbir açıklamada bulunamam. Üzgünüm!
Usumdan geçen şu ki; o heceler bir araya geldiğinde ve gerektiği gibi söylendiğinde, kıtalar arasındaki mesafelerin silindiğini düşünmek mümkün.
Düşün ki hudutlar kalktığından; ben ya da sen (artık sen herkimsen) hatta biz, hiç vakit kaybetmeden bütün kıtaları bir bahçenin içinde dolaşıyoruz. Herhangi bir bahçeden söz etmiyorum: hayal gücünüzü kullanmayı size bırakıyorum!
İstediğimiz ağacın dibinde serinliyor; istediğimiz dağa tırmanıyoruz. Kuşbakışı izliyorsun bütün dünyayı.
İstediğimiz mevsimi yaşıyoruz. Ben bıkmışsam soğuklardan, kolaylıkla güney cephesine geçebiliyor ve orada istediğim ısıda yaşayabiliyor mesela...
Say ki; sen ya da ben; hatta ikimiz, sabah kahvaltısını bahçenin doğu cephesinde yapıyoruz. Güneşin doğuşunu izliyoruz. Büyüleniyoruz. Yerden kesilircesinedir ayaklarımız. Varlığımız bir kuş misali hafifliğinde ve anbean yaşamaktan haz duyoruz...
Öğlen yemeğimizi kuzey cephesinde yiyoruz. Hani o ürperten buz gibi suyuyla hiç sinmeyen nehrin kıyısında... Hayallere dalıyoruz. Gerilere gidiyoruz. Doğayla bütünleşmenin huzuru içerisindeyiz.
İkindi kahvesini yüzyıllar öncesinden bir tapınağın avlusunda içiyoruz ve bülbüller ötüyor çevrede. Giz var atmosferde ve tarihe dair ders veriliyor bize...
Ve akşam yemeğini bahçenin batı cephesinde, bir köy evinde, yerde serilen bir sofrada yiyoruz. Güneşi çoktan yolculamışız. Yarasalar uykusundan uyanmış ve uçuşuyorlar tepemizde. Ne onlar bizden kaçıyor ne de biz onlardan korkuyor ya da yadırgıyoruz.
Demek istediğim; biz anı iyi yaşarken, tarihin gerilerine de gidiyoruz, dilediğimizde: hem köylüyüz hem şehirli.
Hem genç ve dinginiz, hem eskileri iyi bilen bilgeleriz ve bu nedenle gençlerle iyi kaynaşıyoruz. Dahası, yeni bilgilere kucak açacak kadar engindir açlığımız.
Barış içinde yaşıyor bahçenin bütün konukları. Konuk, diyorum; çünkü artık anlamışız ki o bahçede kalıcı değiliz. Sağlıklı yaşıyoruz, evet! Ki bu yaşamanın önkoşulu her birimiz için.
Ve o bahçede ırklar, diller ve inançlar arası ayrım, baskı ya da üstünlük söz konusu değildir. O öğretiler eski tarihlerden kalıntılar olarak müzelere taşınmıştır... (Üretimin nasıl yapıldığına değinmiyorum, çünkü o biraz karmaşık!)
Dahası o bahçede, zihnimiz ve bedenimiz sahip olduğu enerjiyi tükettiği vakit; yerini, yeni doğacak olan insanlara bırakır. Bu ne tartışılır, ne dramatize edilir, ne de engellenir!
O bahçede yaşamı iyi ve zengin kılmaktan ve sevgiyle bir arada yaşamaktan başka yoktur hiçbir misyonumuz.
İşte, görüyorsunuz! Heceleri bir araya getirmeye çalışırken konunun dişına çıkmış oldum! Bu demektir ki; dilimdeki sancısıyla ve seslere olan özlemimle, sessiz yolculuğuma devem edeceğim. Heyhat!
Yoksa... yoksa dilimde devinip duran heceler miydi bu yazdıklarım?
Ben hiç sanmıyorum. Siz ne dersiniz?
Heidi Korkmaz (!) 2022 Sthlm
YORUMLAR
Hayaller güzel, bir zamanlar peşinden koştuğumuz düşünceler... Sınırsız bir dünya eşit paylaşım sınırsız özgürlükler... Ütopik ütopik ütopik...
Tüya
Ama maalesef hayal kurmadan da yaşanmıyor...
Düş de olsa arınmak gerekiyor bu köhne bu keşmekeş dünyadan. Çekilecek gibi değil yoksa!
Çok teşekkür ederim duygularımı özümsediğiniz ve anlamlandırarak yorumladığınız için.
Saygılar, selamlar çokça.
Sözcükler içimde devinip dursa
Söze beyan vursa sevinip dursa
Bir dil ki geçmez hiç bir ülkede
Kuş diline göre adı doğruysa
Çok saygımla Şairim.
Tüya
Sözcükler devinip durmaya devam edecektir, o kesin gibi.. :)
Çok teşekkür ederim vakit ayırdığınız ve yorumladığınız için.
Selamlar, saygılar, esenlikler dilerim.