- 585 Okunma
- 3 Yorum
- 3 Beğeni
Etkisiz akıllar
Dün torunumla komşu Gülten ablaya gittik onunda iki erkek torunu var biri benim torundan; iki yaş büyük Ali, diğeri iki yaş ufak Erdal.
Bazen oğlu Sadi bey çocuklarınıda alıp denize gelir gün batımına kadar çocukları oyalar.
Genelde öğlen sonu saat onaltı gibi inerler burada daimi ikamet eden yazlıkçılar.
Birkaç yıldır Gülten ablayı ve Sadi beyin eşini, yani gelinini göremiyorum denizde, bir gün merak edip sordum Sadi beye..
“- anneniz ve eşiniz, neden hiç denize gelmiyor çocukları sürekli sen getiriyorsunuz hastalar mı yoksa?”
Sadi bey...
“- eşim evden net üzerinden çalışıyor çok yoğun, anam ise ondan da yoğun “demişti.
“- kolay gelsin çok selamlarımı söyle Gülten ablaya ve eşinize derken on yaşında olan ufak oğlu Erdal o cıvıl cıvıl bakışlarıyla...
“- Oğuzla yarın bize gelsene teyze, hem annem ıslak kek yapacak Oğuz dedi torunuma bakarak.
Ben önce torunumun bunu isteyip istemeyeceğini sordum gerçi iki yaşındayken birkaç kez götürmüştüm onlara yazlığımız daha inşatttı o zaman etrafımızda çok kimse yoktu çocuk sıkılmıştı götüreyimde çocuk görsün ne de olsa çocuk çocuğun dilinden anlar diyerek.
Arada sahilde görsemde on yıl olmuş bir daha gitmemiştim Gülten ablanın evine neyse ki benim torun da gezmeye çok hevesli “- gidelim anneanane” dedi biz anlaştık ertesi gün saat ondört te Gülten ablanın küçük torunu Erdal’ın konuğu olarak gittik komşumuza.
Komşu desemde bu sahil köyünün yerlisiydi eski anlatımlarından biliyorum.
Dedeleri mubadelede gelmiş yunanistandan ve altıyüz dönümlük zeytin çam ve meşe ormanı bağışlanmış bunlara.
Çok varlıklıymışlar öyle ki Gülten abla ve diğer üç kardeş çocukluğunda hizmetçilerle kahyalarla büyümüşler.
Şimdiki yaşadığı yazlık evi babasının bağ eviymiş. Kışında nişantaşındaki lüks apartmanlarda yaşayan sosyetelerdenmişler..
Gültem ablam gençliğinde, denize mayo giymez ipli bikinilerle girermiş, gözlerini sarı saçlarını gören genç erkeklerin ilgi alakasından kendini kurtaramazmış, kendi demesiyle, adate güzellii masalardaki deniz kızıymış.
Gençlik resim albümleri açıp göstermişti on yıl öncesi tanıştığımızda gerçektende öyleymiş.
Şimdi seksen yaşında, rengi solsada yüzünün, ağarsada saçları, bakışları çok canlı bir ablam..
Ablam diyorum çünkü “Gülten teyze” desem kızar mutlaka gerçi benim anam yaşasaydı anca yetmiş sekiz olurdu neyse..Gülten ablam iki kız,iki erkek dört kardeşler babadan kalan malları kavgalı gürültülü paylaşmışlar bir şekilde.
Az da olsa Gülten ablamın elinde iki dönüm bir yer kalmış .
İyi biliyorum ki ilk geldiğimizde eşimden arsalarını satması için müşteri bulmasını istemişti! Demek ki satmıştı ki babadan kalan eski yazlık evinde içinde bulunduğu iki dönümleri kalmıştı. Ha kışları yine istanbul çekmeköyde bulunun bir sitedeki evlerinde yaşıyorlarmış.
Diğer kardeşlerde aynı durumda arsa yapıp sattılar kocaman zeytinlikleri, diğer kız kardeşin eşi ise kumar, karı kız içkiyle yemiş bitirmiş anlayacağınız yine ablam demişti on yıl öncesi.
Oğlan yemiş oyuna çoban yemiş koyuna gitmiş Gülten ablam bu konuda çok dertli ama oda farkında gençliğinde tutmamış değerlendirmemişler hazır paraları yemişler anlayacağınız.
Neyse biz gelelim torunumla minik Erdal’ın davetine icabet etmeye.
Sırtımıza alış veriş çantamızıda atıp markete giderken biraz otururuz çocuklar az oynarlar diye vardık Gülten ablanın evin bahçesine ve torunum Oğuz sahil arkadaşı Erdal’a..”-
“-Erdalll Erdall biz geldik diye seslendi evin kapısından içeriye.
Erdal koşarak çıkıp geldi yanımıza “hoş geldiniz Oğuz “dedi.
Oğuz.
“-hoş bulduk Erdal bak biz dün gelemedik ama bugün tam saatinde geldik dedi.
Erdal.
“- Oğuz size kek ayırmıştım ama abim onu yemiş dedi. Ben hemen mahçup olmasın çocuk diyerek araya girdim.
“- olsun Erdal biz sen çağırdın, sana yalancı çıkmayalım diye geldik diyordum ki; Gülten abla yanıma geldi .
Ben
“- Merhaba Gülten abla nasılsın derken?
Gülten ablam..
“-Aleykümselam hoş geldin Aliye dedi.
Ben ablanın adını unutmuştum , gitmeden eşimden tekrar sorup aklıma yerleştirip gitmiştim bu yaşta bu bu kadın on yıl sonra gördüğü halde nasıl hatırlamıştı şaşkın şaşkın baktım ama tabi çaktırmadım elbette.
Bahçedeki ahşap masa etrafındaki ahşap sandalyelere oturup az hal hatır ettik çocuklar ise; kaç nesil görmüş bilinmez ,bizi koyu gölgesinde misafir eden meşe ağacındaki salıncakta sallanırken.
Babasından kalma evi biraz tamir ettirmiş etrafındaki delice zeytinleri ufak meşeleri çalılarını ve makileri kestiriyorlarmış.
Gelin; evi ve bahçeyi düzene koymaları gerek diyormuş çocuklar büyüyor yarın arkadaşları felan olurmuş gelirlermiş beğenmezlermiş felan, böylesi muhabetten sonra dayanamadım sordum.
“- Gülten abla,güzelim deniz güneş varken neden hiç sahile inmiyorsun canın sıkılmıyormu ev de dedim.
“- aa hiç canım sıkılırmı Aliye zaman kalmıyor inan öyle yoğunum ki sorma dedi.
“- hayırdır ablam bu yaşta sana iş yaptırmıyordur gelin umarım.
“- yok yok ev işi felan yapmıyorum, ben doğru yolumu buldum Aliye kadiri tarikatına girdim, vakit namazlarım saat ondörtte derslerim kuran okumam tespih çekmem namazın farzı sünnetleri zikir çekiyorum gece ona kadar her gün ibadetimdeyim şükür. Ehlibeytim ben derken altın madeni bulmuş madenci gibi heyacandan gözleri parlıyor, gözbebekleri; benim gözlerimde sivrisinek yakalarcasına tek noktaya bakıyordu.Bende saygıdan çıt çıkardan dinledim bayağı..
“- İyi de ablam Allah kabul etsin de, bir tarikata girmeden müslüman olunmuyor mu hani Allah kul arasında illa biri mi olmalı?.
Tekrar ediyor “namaz şart Aliye namaz hemde beş vakit ehlibeytim şükür ben artık” ağzına yine birkaç arapça duamı söz mü bilmedim.
“- Ne yani Gülten abla sen şimdi güneş tuzlu su deniz şifa lazım iken terk mi ettin dünya
nimetlerini?.
“- Bu dünya nimetleri bitti benim için öbür dünya lazım bize.
Senin tarikatın yokmu bir liderin Aliye zamanın gelmiş yaşın başın tamamdır bir tarikata bağlan tez elden, geç kalma bu dünya yalan Aliye yalan.
“- Gülten abla ne tarikatı Allah’la kul arasında kimse olmamalı ben kendini bilme tarikatındayım bakşa bilmiyorum.
“- o ne kız? o tarikat kime bağlı nerdeymiş ben niye duymadım kız?
Bu arada en az üç dört kez kolundaki saate bakıyor Gülten ablam...
- O tarikat sadece insanın kendisi, kendi vicdanı ablam herkesin vicdanı kendine rehber kendine ağır geleni karşındaki ne yapmama düsturuyla yol almak yaşamda, elinle koymadığını alma gördüğünü ört, görmediğini söyleme v.s böyle şeyler ablam.
“-Gülten ablam sanırım zamansız geldim senin ibadet saatin başladı saat üç oldu istersen ben kalakayım müsadenle..
“- Aliye sizin üst taraftan bizim bahçeye çöp atıyorlar sanırım ve de yol yapmışlar bahçeden geçiyorlar oralara çit çekeceğiz haberin olsun.
“- tamam ablam hiç çöp atarmıyız biz,sattığınız arsalara evler yapılıyor rüzgarı çok buranın rüzgar inşaat atıklarını indiriyor , düzenli elimde eldiven poşet siz güzden sonra yoksunuz görmüyor olabilirsinzi topluyoruz yanımdaki komşularla ablam. Tabi sizin bu aşağıya düşenlere inemiyoruz onlardır ..
Kendini bilen hiç çöp atarmı doğa ya ablam. Bu da var bak benim kendini bilme tarikatımda doğaya saygı .
“- siz yokken zaten erkek kardeşiniz geziyor buraları koruyor ateş felan yakanları takip ediyor korkma ablam.
“- o ne neymiş de geziyor benim hakkım olan arazimi o kendi malını dolansın bak sen hele ne geçiyor aklından şeytanın.
“- Gülten ablam deme öyle, dünya malı bu kardeşlerin arasına girmemeli..
“- hadi hoşça kal ablam, ibadetine geç kalırsan igecenin onikisini bulur uykusuz kalırsın sana, kolaylıklar dilerim Allah kabul etsin...
ALİYE UYANIK/ BOZOK KIZI
ÇANAKKALE/DALYAN
24.07.2022 .