ÜSTBİLİNÇ VE BİLİNÇALTI
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
İnsan zihni tek bir varlık olmakla birlikte, birbirini bazen samimiyetle destekleyen, bazen de birbirine inatla direnen iki aşamadan; üstbilinç ve bilinçaltından oluşur. Üstbilince çevresel etmen ve etkilere bağlı olarak ortaya çıkan bilginin ilk giriş kapısı, bilinçaltına da daha önceden oluşmuş inanç kalıpları doğrultusunda bilginin yorumlandığı, özgünleştiği ve kişiselleştiği yerdir, diyebiliriz. Dış dünyanın gerçekliğinden gelen her bilgi, önce üstbilince gelir ve anlık olarak bilinçaltına aktarılır. Burada değerlendirilerek yorumlanır ve kişiselleştirilir. Yaşanan bir olay sonrası farklı kişilerin farklı değerlendirmelerde bulunması ve farklı tepkiler vermesi bu sebeptendir. Bilinçaltı anlık olarak kendisine iletilen bilgiyi değerlendirir ve yorumlarken, sadece bu bilgi ile yorum yapmaz. Yorumlarında geçmiş dönem tecrübelerinin, travmalarının ve inanç kalıplarının yadsınamaz etkisi söz konusudur. Örneklendirmek gerekirse; çocukluğunda ebeveynleri tarafından yeterince onaylanmamış ve takdir edilmemiş bir çalışan, işyerinde başarılı bir performans gösteriyor olsa bile, bir hatası neticesinde amiri tarafından işini düzgün yapmamakla suçlanması halinde, bundan aşırı etkilenecek ve kendisinden şüpheye düşecektir. Zira hak ettiğini düşündüğü takdir ve onayı alamamış olması ve bir ithamla karşı karşıya oluşu, çocukluk döneminde anne ve babası karşısında yaşadığı hislerin uyanmasına sebebiyet verecek, gayri ihtiyari yetersizlik ve değersizlik hisleriyle mücadele etmek durumunda kalacaktır.
Düşünmek eylemi insana aşırı enerji ve efor sarfettirir. Hiçbir bedensel aktivite yapılmamasına rağmen, stres oranı yüksek, belirsizliğin hakim olduğu, sürekli hesap kitap yapılması gereken işlerde çalışanların yaşadığı fiziksel yorgunluk bu yüzdendir. Beynin aşırı enerji tüketimi bedenin de yorgun düşmesine neden olmaktadır. Bilinçaltı düşünme süresini kısaltarak zamandan kazanmak ve yüksek enerji tüketimini düşürmek için, doğumdan itibaren duyu organları aracılığı ile gözlem yapmaya, deneyim kazanmaya çalışır. Sorgulamanın olmadığı, gözlem ve deneyimlerle dış dünyadan elde edilen bilgilerin, alışkanlık kalıpları haline dönüştürülerek enerji tüketimini azaltmak maksadıyla doğrudan bilinçaltına aktarıldığı bir dönemdir bu dönem. Elde edilenler doğru-yanlış, gerçek-yalan, iyi-kötü, güzel-çirkin, normal-anormal ayrımına tabi tutulmaz. Doğru, gerçek, iyi, güzel ve normal muamelesi yapılır ve tekrarlar neticesinde inanca ve alışkanlığa dönüştürülmek üzere depolanır. Nihai amaç olan "hareket" kavramına en kısa yoldan ulaşmak içindir bu. Hareket ederek var olabilen insan, elde ettiği bilgiyi bir an önce inanca dönüştürmek ister. Zira bilginin inanca dönüşmeden harekete dönüşmesi mümkün değildir.
Üstbilinç ve bilinçaltı kavramlarını daha iyi anlayabilmek için "alışkanlık" kavramının iyi anlaşılması gerekir. Alışkanlık nedir sorusunu kısaca, inancın harekete dönüşmüş halidir, şeklinde cevaplayabiliriz. Genel hatlarıyla düşünce, duygu, inanç, söylem ve davranış alışkanlıkları olmak üzere beş ana gruba ayrılabilir. Bu beş alışkanlık tipi sürekli birbiri ile ilişki içerisindedir. Birbirlerini bir tür kısır döngü halinde besler ve tetiklerler. Biri diğerinin var olma sebebidir de diyebiliriz.
Alışkanlıklar, iç ve dış dünyadan elde edilen bilgiler ışığında bilinçaltında doğar ve yaşarlar. Dış dünyanın uyaranlarına verdiğimiz tepkiler ve kişilik yapımız alışkanlıklarımızın ürünüdür. Kim olduğumuzun belirleyicisi alışkanlıklarımızdır, demek yerinde bir ifade olacaktır.
Bu noktaya kadar bilinçaltını irdelemeye çalıştık. Peki insan hayatında üstbilincin rolü nedir? Şöyle bir tanım yapmakta fayda var: Bilinçaltı bizi yöneten merkez, üstbilinç ise bizim yönettiğimiz ve bilinçaltımızı yönetmesi gereken merkez. Sorgulama ve kıyaslama gibi eylemleri üstbilincimiz vasıtasıyla gerçekleştiririz. Dış dünyadan gelen bilgilerin giriş kapısı olduğundan burdan geçen her bilgi, bilinçaltı tarafından yorumlanıp özgünleştirilecek ve duyguya, inanca, söyleme ve davranışa dönüşmek, kendini alışkanlık haline getirmek isteyecektir. Dolayısı ile bu noktada üstbilincin önemi artmaktadır. Üstbilincimiz bizi zararlı alışkanlıklardan, acı veren duygu, inanç, söylem ve davranışlardan koruyabiliyor mu? Yoksa aldığını bilinçaltına gönderip daha çok acı çekmemize mi neden oluyor?
Daha önce belirttiğimiz üzere düşünmek de bir alışkanlık türüdür ve üstbilincin ana vazifesi düşünmek, sorgulamak ve kıyas yapmaktır. Gerçeklikle uyuşup uyuşmadığını sorgulamaksızın, dışardan gelen her bilgiyi bilinçaltının insafına bırakacak olursak kontrolümüz kendi elimizde olmayacak, duygu ve inançlarımızın kontrolüne girecektir. Depresyon, anksiyete, obsesif kompülsif bozukluk gibi rahatsızlıkların ana sebebi kişinin kendi kendini kontrol edebilecek alışkanlıklarının olmaması ve zihnini duygu ve inançlarının kontrolüne bırakmış olmasıdır.
Aslına bakılırsa herşey farkındalık meselesi. Aldığı bilgiyi enerji harcamamak için bir an önce bilinçaltına gönderip inanca dönüştürenlerle, inanca dönüştürmeden önce fikre dönüştürenler farkındalık düzeyleri farklı insanlardır. Birinci insan tipinin değişmesi, gelişmesi ve yenilenmesi imkansıza yakınken, ikinci tip insanlar fikir üretebildiklerinden değişim, gelişim ve yenilenmeye açıktırlar. Farkındalıkları ortalamanın üzerindedir. Kendilerini bilinçaltlarının insafına bırakmaz, onu üstbilinçleri ile daha iyi yönetebilmek için çareler ararlar.
YORUMLAR
Harika!..
Bilincin deneysel analizli bir haritası
Sosyolojik olarak emperyalizme - aslan paylı - üst bilinç
Kapitalimi onun alt yapısına
Küçük burjuvayı işçiyi köylüyü her ikisinin beslendiği
içine kapanık sorun birikim deposu alışkanlık çaresizlik
içinde sömürülen yönetilen alt bilinç denen alışkanlığa benzetebilriz diye düşünüyorum
Şöyle ki emperyalizm denen sosyolojik yapılanma sahip olduğu ekonomi ve
kaba güçle piyon durumnda olanların alt ve üst kaynaklarını sömürüp semirmek için
yerine göre din inanç ırk milliyet siyasal tezgahlarla kapıştırı dolaylı doğrudan sömürme daha da çaresiz etkil alanı içine almak büyük pap sahibi olma siyaseti
Kapitalizm bana dokunmayan yılan misali seyirci izleyici bir siyasl yol izlemek
Beri yandan emperyalizmin yani arslanının üleşinden kendisi de pay almak hesabında kitabında olmaktır Arslan ile çakal misali
Her ikisinin beslenme kaynağı bilin kültür bilim aşaması ypamamıış dünya satranç oyununda piyon durumunda görülen sömürüye müsait doğal hazinerini güçleri nisbetinde paylaşmak olduğunu günümüz dünyası çok güzel örneklemektedir
örnek mi kanıt mı üst bilnç yani dünya satrancının şahlarının paylaşımı
İşte, Güney Amerika latinleri başta Şili kolombiya
Afrika başta Güney Afrika Somali ve en günceli en önemlisi
Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) uygulanmaya konması
Piyon gördükleri ve yeraltı yerüstü hazinelere sahip piyonları birbirine ezdirmek
Satrancın vezirler atları kaleleri durumnda olanKapitalizmin de gücünce pay almak
amacıyla seyirci ve izliyi olmak
Bilnç altına benzettiğimiz satranç oyununda piyon görülen Libya Tunus Mısır
Suriye Irak ve Türkiye lasik dekrat Cumhuriyetinin durumları göz önünde
Tezgah seneryö öyle hesasaplı kitaplı ki asıl amaç türkiye ve çekinilen türkiye
susturmak için liderini BOP
Ertürk Mustafa
Kider kendini ve