- 417 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Bir Avuç Umut
BİR AVUÇ UMUT
Gizem her zaman ki gibi evlerinin bir üst sokağında bulunan Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumuna gitmişti. Arada bir orada çocuklarla oyun oynar onlara çok sevdiği şekerli sakızlardan götürürdü . Oradaki görevliler ” böyle şeyler getirme onları alıştırma ” deselerde o da nihayetinde 12 yaşında bir çocuktu. Arkadaşlarını düşünüyor, sevdiği şeyleri onlarla paylaşmak istiyordu. Çocuklarla oynadıktan sonra gözleri yuvanın en küçüğü 4 yaşındaki şirin mi şirin Nur’u aramıştı. Nur’u yaklaşık altı ay önce Çocuk Esirgeme Kurumu için yapılan etkinlikte şiir okurken görmüş çok sevmişti . Her geldiğinde Nur’la özel ilgilenirdi. En sonunda Nur’u bir köşeye büzülmüş, ağlarken gördü. Hemen yanına gidip “neden ağlıyorsun” diye sordu? O ise başı yerde bir suç işlemiş gibi, burnunu çeke çeke ağlamaya devam ediyordu. Arkadaşları küçük Nur’a gülerek “Nur cezalı O altını ısllattı .” dediler. Görevliler “bu kaçıncı” diye kızıp bağırmışlardı. “Bugün sana yemek yok sen cezalısın ” demişlerdi . Gizem bunu öğrenince çok üzüldü, arkadaşlarının bunu öğrenmesi hiç hoş değildi. Gönlünü almak istercesine yanında getirdiği şekerli sakızdan Nur ‘a da verdi ama onun ağlamasını durduramadı. Nur, alkolik bir babanın ve ondan şiddet gören ruhu yaralı bir annenin terk edilmiş kızıydı. İster istemez Nur’un yaşadıkları onun da ruhunda fırtınalar estirdi. Gizem gördüklerinden etkilenip yurttan üzgün bir hâlde eve geldiğinde durumdan babasına ve annesine söz etti. Babası “arafedeyiz, bayramda müdürle görüşüp Nur’ u eve alırız, onun içinde iyi olur ” deyince Gizem çok mutlu olmuştu . Nihayet bayram gelmişti. Gizem heyecanlıydı; sabah erkenden uyanıp yatağından kalktı. Babasıyla birlikte Nur’u almaya Çocuk Esirgeme Yurduna gidip oradan beraber eve geldiklerin de Nur sevinçle Gizem’in babasına Fikret baba, annesine, Selma anne demiş ve yıllardır aradığı anne şefkati baba sevgisini aile sıcaklığını bayramın neşesiyle birlikte bulmuştu. Nur onlarla birlikte bayram ziyaretlerine gitti. Bayram harçlıkları ve çikolatalar yanında cabası. Gittiği evlerde ona öksüz yetim olarak insanlar acıyarak bakıyorlardı . Onu öpüp saçlarını okşayıp, kurabiyeleri tatlıları tıka basa yediriyorlardı. Bu kadar sevgiye ilgiye alışmak şu günlerin geçici olması, o yaşında bile onu korkutuyordu. Ama gerçekler her zaman acıdır.Herkesin bir gerçeği var bu dünyada onun gerçeği de çok yakında hapishane gibi yaşadığı Çocuk Esirgeme Yurdu idi. Arkadaşlarının, altını ıslattığı için dalga geçmeleri onun için zulüm geliyordu.
Küçük Nur hüzünlüydü. Bugün burada son günüydü çünkü. Akşam olunca yurda dönecekti. Tam o sırada Gizemlerin aile dostları çocuklarıyla birlikte bayram ziyaretlerine geldiler. Nur Koray ve aynı yaşta olan Büşra ile anlaştı .Büşra ‘nın karnı acıkmıştı. Her zaman geldiği ev olduğu için çekinmeden dolaptan kahvaltı ve ekmek alıp yemeye başladı. Nur Büşra ‘ya kızıp koşarak ” Fikret baba, Selma anne, Büşra izin almadan bizim ekmeğimizi yiyor! ” diye şikayet etti. Herkes şaşkınlıkla birbirine bakıp gülmeye başladı. Misafirler ” nasıl da bu evi benimsemişsin oysa ki sende burada misafirsin yavrum ” dediler. Evet, Nur bu evde misafirdi. Bir zamanlar Onu doğuran annesinin kollarında olduğu gibi yüreğinde taşıyanların yanında da hep böyle kaldı. Kimbilir bu misafirlik daha nereye kadar sürecekti…
O gün misafirler evden ayrıldıktan sonra akşam yemeğini hep birlikte masada yerlerken, Nur hiç düşünmeden Gizem ‘e “Gizem abla seçme imkanın olsaydı annenin ve babanın hangi sanatçı olmasını isterdin ?” Diye bir an , o çocuk aklıyla sordu. Gizem ise, beklemediği bu soru karşısında şaşırıp: “Canım, bu zamana kadar hiç böyle bir şey düşünmedim. Ama anne babamı seçme şansı verilse idi yine aynı seçimde bulunurdum “. Masada Fikret ve Selma sessizce Gizem ve Nur’u dinlerken, bu kez Nur: yeniden, “Ablacım senden özür dilerim yanlış bir soru sordum; sen de haklısın. Bayramlarda genellikle bizi sanatçılar, bazı, önemli kişiler, televizyona gazeteye çıkmak için bizi ziyaret ederler de. Biz de, gelenler belki evlat edinirler düşüncesiyle, uslu uslu durarak, şirin görünmeye çalışırdık; komik tabi. Fikret, duyduğu bu sözler karşında gözlerinden akan yaşlara engel olamadı . Selma da etkilenmişti durumdan. Fikret, kadının gözlerinin içine bakarak: “Ben halledeceğim der gibi, başını salladı. Karı koca kaşla göz arasında anlaşmışlardı. Ardından Nur a dönüp ” Nur’cuğum, eğer istersen senin ailen biz olabiliriz, dedi. Tabi ki sen istersen.” Nur: “Sahi mi Fikret baba”? dedi yüzünde ki gülücüklerle ..” Evet sahi kızım.”
Nur bu güzel haberle Çocuk Esirgeme Yurdu’na geri dönmüştü; bir haftalık süre gerekli idi evrakların imzalanıp onaylanması için. İlk önce koruyucu aile olarak Fikret ‘in başvuruları daha çabuk kabul görecekti. Nur bebekliğinden beri yaşadığı yurtta şimdi misafirdi artık. Tüm dengeler değişmişti; az kalmıştı yeni ailesine kavuşmaya , arkadaşları ona daha bir imrenerek bakıyorlardı. Nur’un artık sıcak bir yuvası olacaktı. Yurttaki bakıcılar utanıyordu mahcup kalmışlardı bu zamana kadar yaptıklarından. Bir türlü sayılı gün geçmiyordu. Kıyafetlerini topladı Nur, vakit geçsin diye umutla arkadaşlarının yanına gidip hepsine özenle katladığı giyeceklerini hediye etti. İçinde bir tedirginlik vardı nedense. Sanki mutlu olmaktan korkuyordu? Bir haftayı da geçmirmişti. Lakin, kimseden daha haber gelmemişti. Bekledikçe içindeki huzursuzluk artıyordu. Nihayet öğleden sonra Selma annesi ve Gizem ablası gelmişti. Yanlarında Fikret babasını göremeyince, heyecanla: “Fikret babam nerede?” diye sordu. Herkes bir garip, sessiz ve üzgündü. Selma annesi: “Seni biz almaya geldik kızım; artık aramızda Fikret baban olmayacak O cennete gitti.” derken, ağlıyordu. Nur koşarak Selma annesine sarıldı hıçkırarak. O da ağlamaya başladı. Gizem de çocuğa sarılarak, bir nebze acısını azaltmak istedi. Sonra, ne olduğunu -zorda olsa- anlatmaya çalıştı .Geçirdiği trafik kazası sonrası Fikret babası hayatını kaybetmişti.
Nur arkadaşlarına dönüp: “yine bir yanım eksik. Ne umdurdun, ne buldurdun dünya ” dedi, dudağı titreyerek.