- 235 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
İnsanlık Halleri (Kısa Kısa Hikâye)
Darbukacı darbuka çalıp duruyordu. İçinden aşağı inip darbukacıya bağırmak geçiyordu fakat ona yakışmazdı. Sesi bastırmak için tam klasik müzik açacaktı ki kapıcı İmdat Efendi Hızır gibi imdadına yetişti. İmdat Efendi çalgıcıyı uzaklaştırdıktan sonra masasının başına tekrar dönmüştü. Yazdığı romanının yarısına bile gelmemişti. Beş dakika bile geçmemişti ki kapı çaldı. İçinden koca bir “offfff” çekti. Kapıdaki Hatice Hanım’dı yine kedisi kucağındaydı. Yine maması bitmişti. Komşuyu da geçiştirdikten gelen uykusunu bastırmak için bir bardak çay aldıktan sonra yine küçük dünyasına geri dönmüştü. Roman ilerlemiyordu. Tabiat tasviri yapacağı kelimelerin kıvamını tutturamıyordu ki yıllar önce aldığı resim aklına geldi. Çayırda gezinen bir sarışın çocuğu resmediyordu. Heyecanla kalemine yeniden sarılmıştı ki bu seferde kavga sesleri geliyordu. Pencereye doğru yürüdü kafayı bulup kavga eden iki serseri vardı. Küfürleşip duruyorlardı. Mahalle sakinleri camlara üşüşmüşlerdi. En sonunda dayanamadı bağırdı gençlere küfretti “gidin kavganızı başka yerde edin lan… İki satır yazdırmadınız. (…)” Komşuları da şok olmuşlardı. Onlara da “Ne konuşup duruyorsunuz yatın zıbarın lannnn” deyip penceresini ve perdesini kapattı. Daha önce yazarın bu halini hiç görmeyen komşuları şok olmuşlardı. Onu hep efendi suskun haliyle tanımışlardı. Halbuki entelektüelde bir insandı. İnsanlık haliydi.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.