- 202 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Mucize Nuru İman
Nur’u İman
Günden güne Resulullah’ın nübüvveti yayılmaya ve ashap çoğalmaya başlayınca kafirler buna çare aramaya başladı. İçlerinde kehanet ilminde ve şiirde mahareti olan kişileri seçip Resulullah’a gönderiyorlardı.326
İmana Davet
Cafer Bin Ebu Talip;
- Hak Teala kendi kavmimizden bize bir peygamber gönderdi ki; hesap ve nesep sahibi, emanet ve adalette meşhur biridir. Bizi Hak Teala’ya ibadete çağırdı.
- Açık deliller ve görünen mucizelerle onun gerçek peygamber olduğuna, sözlerinin doğru olduğuna ve Allah u Teala’dan getirdiğine inanıp tasdik eyledik.
İman etmekle şereflendik.
Bize bir kelam getirdi ki, hiçbir kelama benzemez.
Necaşi:- O söylediğiniz kelamdan hatırınızda var mıdır?
Cafer:- Evet, deyip. Meryem suresinden birkaç ayeti kerime okumaya başladı.
MERYEM SURESİ
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
[1] Kâf, He, Ye, Ayn, Sâd.
[2] (Bu,) Rabbinin kulu Zekeriya’ya rahmetinin zikridir.
[3] Hani o, Rabbine gizlice seslendiği zaman.
[4] Demişti ki: «Rabbim, şüphesiz benim kemiklerim gevşedi ve baş, yaşlılık aleviyle tutuştu; ben sana dua etmekle mutsuz olmadım.»
[5] «Doğrusu ben, arkamdan gelecek yakınlarım adına korkuya kapıldım, benim karım da bir kısır (kadın) dır. Artık bana kendi katından bir yardımcı armağan et.»
[6] «Bana mirasçı olsun, Yakup oğullarına da mirasçı olsun. Rabbim, onu (kendisinden) razı olunan(lardan) kıl.»
[7] (Allah buyurdu:) «Ey Zekeriya, şüphesiz biz seni, adı Yahya olan bir çocukla müjdelemekteyiz; biz bundan önce ona hiç bir adaş kılmamışız.»
Necaşi; Vallahi bu kelam Musa’ya nazil olan yerden olmuştur.
Amr dedi ki; Bu taife İsa aleyhisellam hakkında sizin itikadınıza aykırı söz söylerler.
Necaşi; Siz İsa aleyhisellam hakkında ne dersiniz?
Cafer; Allah ü Teala ne buyurdu ise onu deriz. Kuran’ Kerimden ayetler okumaya başladı.
İman
İman; Peygamberimizin Allah katından getirip haber verdiği bütün dini hükümleri tasdik ve ikrara denir.
Hakikat Düşünceleri;
1- Yaratılışı düşünme
2- Cennet’i düşünme
3- Cehennem’i düşünme
4- Küfrü düşünme
İlk iki düşünme Allah sevgisini artırır, son iki düşünmede Allah korkusuna sevk eder.
HAKİKAT
Yüreği gül kokanlar
Hakikat yolcularıdır
Yüreği sevgi dolanlar
Hakikat yolcularıdır
Sevginin tohumları
Yeşerince yürekte
Bir gül olur açar hep
Huzur verir gönüllere
Sevginin tohumları
Yüreği sardıkça hep
Açar gönül gülleri
Yayar güzel kokular
Bir yaprağında var
Merhametin inceliği
Diğer yaprağında var
Cesarettin bilgeliği
Hakikat mazlumlara
Gül kokular vermek
Hakikat zalimlere ise
Dikenleri göstermek
Mikail TOPRAK
İLMİ RESUL
VAHİY ÇEŞİTLERİ
Resule gelen vahiy ve ilimlerin geliş şekillerine bakalım.
Maddeler şeklinde kısaca sıralarsak:
1. Rüya
2. Cebrail aleyhisselam Resullah ın (sav) kalbine ilka ederdi
3. Cebrail aleyhisselam insan şeklinde gelir
4. Çıngırak sesi gibi nazil olur
5. Cebrail aleyhisselam kendi suretinde görür idi
6. Miraç gecesi gökte
7. Meleksiz fakat perde arkasında Allah ile görüşmek
İLMİ RESUL
Gülün yanında oturan Yusuf derin düşünceler dalmış ve Hacı Hoca’nın sesiyle uyanmış. Bir gülün insana birçok şey öğreteceğini artık bilen Yusuf un öğrenme isteği gün geçtikçe daha da artıyordu.
Yusuf: İlim öğrenmek için nasıl bir yol aramak gerekir bu konuda bana yardımcı olabilir misin?
Hacı Hoca: Öğrenmek için bir aynaya bakmak ve o aynada ki yansımaları iyi görmek gerekir.
Ayna insana nasıl bilgiler verecek ki?
Eğer doğru aynaya bakarsan sana çok şey verir.
Bunu biraz daha açabilir misin?
Aynada insan yansımasını görür aynı zamanda birçok yankısı da olur. Bir yere sadece odaklanırsan hep aynı şeyi görürsün yani sadece kendini görürsün. İyice odaklandığında kendi yankın dışında da birçok şey olduğunu görürsün.
Bunu biraz daha somut bir halde anlatabilir misin?
İlim öğrenmek için iyi bir bakışa ve iyi bir rehbere ihtiyaç vardır. Bu kişinin saf ve gerçek bilgiye olaşmasını sağlar. Farklı perspektiflerle bakmasını bilmezsen sadece kendini görürsün oysa her konun birçok farklı boyutu vardır. Bunları iyi bilmek gerekir ki doğru yolda yürümesini bilesin.
İlim denince aklımıza peygamberimiz (sav) gelir. Çünkü islam dini ilime çok önem vermiştir.
Hak ve Batıl Mücadelesi
[80] Ve de ki: Rabbim; beni doğruluk yerine koy. Ve doğruluk yerinden çıkar. Ve katından bana destekleyecek bir kuvvet ver.
[81] De ki: Hak geldi, batıl yıkıldı. Muhakkak batıl zaten yıkılacaktı.
[82] Kur’an’dan; müminler için rahmet ve şifa olanı indiririz. Zalimler için ise ancak hüsranı artırır.
[83] İnsana nimet verdiğimiz vakit; yüz çevirir ve yan çizer. Başına bir kötülük gelince de ümitsiz olur.
[84] De ki: Herkes, yaratılışına göre hareket eder. Ve Rabbiniz kimin yol bakımından daha doğru olduğunu en iyi bilendir.
( İsra)
Mucize
Mucize; Allah’ın peygamberleri eliyle gösterdiği olağan dışı ve olağan durum ve davranışlardır.
Mucizeler ikiye ayrılır;
1- Akli mucizeler
2- Hissi mucizeler
Akli Mucizeler
Güzel Ahlak; Yaşam şekilleri ve davranışlarıyla iyiliği emredip kötülükten men etmeleri
Hz. Yusuf ve edep
Duaların Kabulü; Peygamberlerin yaptığı duaların Allah katında kabul görünmesi
Şifalı dualar
Gaybi Bilgiler; Bu bilgiler peygamberimize iki türlü olarak bildirilmiştir.
Bunlardan birincisi geçmiş ümmetlerden bahsedilirken aralarında geçen konuşmalara kadar bu bilgiler verilmiş, daha sonra bu konuşmalar yapılırken peygamberimizin orda olmadığını bildirmiştir.
İkinci mucize ise gelecekten haber verilen bilgilerdir. Mekke’nin fethi olayı
Hissi Mucizeler
İnsanların duyu organlarıyla algıladığı ya da peygamberlerin duyu organlarıyla haber verdiği mucizelerdir.
Evlerinde aralarında konuştukları şeyler konusunda ki bilgileri peygamberlerin onlara anlatması.
Uzaktaki bir durumdan sanki ordaymış gibi haber vermesi
GAYB İLMİ
Peygamberimize gelen gaybi bilgilerin şekilleri bize bu konuda birçok önemli bilgi vermektedir.
Bu biçimlere şimdi bakalım:
1. Kuran (ayet); Mekke’nin fethi
Allah’ın kitabında bildirdiği bu bilgiler olduğu gibi gerçekleşmektedir.
2. Rüya; Mehdi, Mesih ve Deccal ile ilgili hadisler
Rüya ile bildirilen bu ve benzeri konularda ise bu durumlar olduğu gibi esas alınmaz. Burada esas olan rüya ilmidir. Zamanı geldiğinde artık tevil mümkün olmadığı için ancak yorum ile anlaşılacak durumlardır. Bu hadisleri incelediğimizde bazılarında açıkça rüya olduğu belirtilirken bazılarını okuduğumuzda bir rüya olduğunu anlıyoruz.
3. Cebrail; Hz. Hüseyin’in şehit edilmesini haber vermesi
Rüya ile Manevi Alem
Rüya’yı Saliha nübüvvetin kırk altı cüzünden bir cüzdür.
Resulüllah’ın vahiyden önce gördükleri sadık rüyalar hemen ertesi sabah zahir olurdu.
Ubâde b. Sâmit (r.a.)’den rivâyete göre,
Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
Rasûlullah (s.a.v.)’e;
Dünya hayatında onlar için müjdeler vardır. (Yunus: 64)
ayetini sordum.
Buyurdu ki:
“O müjde; Müminin gördüğü veya ona görünen iyi rüyadır.”
Hadisler Işığında
Hadisler bizim için çok önemli bilgi kaynakları ama günümüzde bu konuda sadece tek noktada bakan birçok kişi yanlış beyanlarda bulunmaktadır.
Hadisleri zamanında elinden geldiği kadar olduğu gibi aktarıp günümüze olaştıran büyük âlimler bir yanlışa mahal vermemek için olduğu gibi aktarmaya çalışırken şimdikiler ise yok bu hadis şöyle yok bu hadisin bahsettiği bu olay bu şekilde nasıl olacak diye birçok şey söylüyorlar.
Bunu örneklerle açıklamak gerekirse:
Ebu Hureyre’den (r.a.)
Allah Resulü’nün (a.s.) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: "Fırat nehri (suları gitmesi sebebiyle) altın bir dağı meydana çıkarmadıkça Kıyamet kopmaz. İnsanlar onun için savaşacak ve her yüz kişiden doksan dokuzu öldürülecektir. Onlardan her bir kimse: Keşke kurtulan ben olsaydım! diyecektir."
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 5152
Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Zaman yakınlaşmadıkça Kıyamet kopmaz. Bu yakınlaşma öyle olur ki, bir yıl bir ay gibi, ay bir hafta gibi, haftada bir gün gibi, gün saat gibi, saat de bir çıra tutuşması gibi (kısa) olur."
Tirmizi, zühd 24, (2333).
Bu bilgilerin geliş şekilleri bize aslında birçok şey anlatıyor. Şimdi bu bilgilerin nasıl geldikleri hakkında fikir yürütelim.
1) Rüya ile mi gelmiş
2) Cebrail gelip haber mi vermiş
Cebrail’in gelip bildirdiği şeyler aynen olur.
Rüyada bildiren bilgilerde ise yorum isteyen şeyler olabilir bunu da göz önünde bulundurmak gerekir yoksa düz bir mantıkla hareket etmekten başka bir şey yapamazsın.
Manevi Alem
İlmi rüya olmadan rüyanın mahiyeti konusunda kesin bir şey söylenemez. Özelikle gaybi bilgiler resulle iki şekilde bildirilmiştir az önce dediğimiz gibi;
1) Rüya yoluyla
2) Cebrail gelip bildirmiştir.
Rüya yoluyla bildirilen bilgileri açıklamak gerekirse:
Zeynep bt. Cahş’ın (r.ah.) anlattığına göre:
Hz. Peygamber (a.s.) bir kere uykusundan:
"Allah’tan başka ilah yoktur. Vukuu yaklaşan şerden dolayı vay Arab’ın haline! Bugün Ye’cüc ve Me’cüc seddinden şu kadarı açıldı" diyerek uyandı. Süfyan eliyle on işareti yapmıştır. Ben: Ey Allah’ın Resulü! İçimizde bunca iyi kimseler varken biz helak olur muyuz? dedim. Allah Resulü! "Evet. Pislik ve kötülük çoğaldığı zaman" diye cevap verdi.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 5128
Burada direk rüyadan bahsedilmiştir ve doğal olarak rüya ilmi gerektiren bir durumdur. Rüya ilmi ile bu hadise yaklaşmalıdır. Ona göre yorum getirmelidir.
Şimdi ise peygamberimiz (sav) bizzat kendisini yorumladığı şu rüyalara bakalım.
Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Biz öne geçen sonuncularız. Ben uyurken bana arzın hazineleri getirildi. Elime altından iki bilezik kondu. Bunlar benim nazarımda büyüdüler ve beni kederlendirdiler. Bana: "Bunlara üfle" diye vahy edildi. Ben de üfledim, derken uçup gittiler.
Ben bunları, çıkacak olan ve aralarında bulunduğum iki yalancı olarak te’vil ettim: Birisi San’a’nın lideri , diğeri de Yemâme’nin lideridir." [Buharî, Ta’bir 40, 70; Müslim, Rüya,22, (2274), Tirmizî, 10, (2293).
Simgeleri seçelim:
İki el: iki memleketle te’vil edilmiştir
Altın bilezikler: iki yalancıya delâlet etmiş
Rüyaların peygamberler tarafından tevil edilmesi ve mahiyeti hakkında bilgi verilmesi bunların ehemmiyetini açıkça ifade etmektedir.
Kavrama kabiliyeti insanın bir konu hakkında onun özünü kavramasıdır.
Ebu Musa (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Rüyamda kendimi Mekke’den, hurma ağaçları bulunan bir beldeye hicret ediyorum gördüm. Ben bunu, hicretimin Yemâme’ye veya Hacer’e olacağı şeklinde tahmin etmiştim, meğer Yesrib şehrine imiş. Bu rüyamda kendimi bir kılıcı sallıyor gördüm, kılıcın başı kopmuştu. Bu, Uhud Savaşı’nda mü’minlerin maruz kaldıkları musibete delâlet ediyormuş. Sonra kılıcımı tekrar salladım. Bu sefer, eskisinden daha iyi bir hal aldı. Bu da, Cenab-ı Hakk’ın fetih ve Müslümanların bir araya gelmeleri nev’inden lutfettiği nimetlerine delâlet etti. O aynı rüyamda sığırlar ve Allah’ın (verdiği başka) hayrını gördüm. Sığırlar Uhud gününde mü’minlerden bir cemaate çıktı, (gördüğüm başka) hayır da Allah’ın Bedir’den sonra (nasib ettiği fetihlerin) hayrı ve bize Rabbimizin lutfettiği (Bedru’l-Mev’id) sıdkının sevabı olarak çıktı." [Buhari, Ta’bir 39, 44, Menakıb 25, Meğazî 9, 26, Menâkıbu’l-Ensâr 45; Müslim, Rü’ya 20, (2272).]
Simgeleri seçelim:
Kılıç sallaması düşmanla cihadıdır
Kılıcın başının kopması Uhud’ da Müslümanların maruz kaldığı musibete
Kılıçta ki kopukluğun düzelmesi müteakip savaşlarda Müslümanların zafere ereceklerinin alâmeti
Bu tarzdaki hadislere bakıldığında rüya ilmini de göz önünde bulundurmak gerekir.
Şimdi ise bu ilmin peygamberimizden sonrada devam ettiğini anlamak için şu olaya bakalım
Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor:
"Rüyamda hücreme üç ayın düştüğünü gördüm. Rüyamı babam Ebu Bekir (radıyallahu anh)’e anlattım. Sükût etti, cevap vermedi. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) vefat edip de odama defnedilince
Ebu Bekir:
"- İşte (rüyanda gördüğün) üç aydan biri ve en hayırlısı!"dedi." [Muvatta, Cenâiz 10,)
Rüya kısmında peygamberimizin özellikle ahir zamana işaret etmesi de bu konunun içinde bulunduğumuz zamandaki ehemmiyetini açıklamaktadır.
İlim aramakla bulunur ve bizde hayatımızı anlamlandırmak istiyorsak ilmin peşinden koşmalıyız.
İlim yanan bir fener gibi karanlığı aydınlatır.
Nur’u İman
Hz. Ali’nin Yemen’e gitmesi için tüm hazırlıklar yapıldı. İslam sancağını eline alıp üç yüz yiğit ile yola çıktı.
Resulullah: - Ey Ali seni gönderirim, amma ayrılığından elem çekerim, buyurdu.
Onlarla savaşmadan önce Kelime i Tevhid’i teklif et.
Okunuşu: "Lâ ilâhe İllellâh, Muhammedün Rasûlüllah."
Anlamı:
"Allah’tan başka ilah yoktur. Hazreti Muhammed (s.a.s.) Allah’ın Peygamberidir."
İmana gelirlerse;
- Beş vakit namazı arz eyle kabul ederlerse,
- Zekatı teklif eyle, zenginleri fakirlerine versin.
Kabul ederlerse daha çok söyleme, buyurdu.
Hz. Ali Ya Resulullah;
- Beni kitap ehli bir taifeye gönderirsin. Ben gencim, kaza ve ahkama çok muttali değilim, dedi.
Peygamberimiz mübarek elini Hz. Ali’nin sinesine koyup;
- Allahümme sebbit lisanehü vehdi kalbehu
Ya Rabbi diline doğruluk, kalbine hidayetini daim eyle, buyurdu.
Tevazu
Allah Resulü insanları hidayete çağırmak için mektuplar yazarak bu daveti tüm insanlığa yapıyordu. Bu mektuplardan biri de Necran tarafına gönderildi. Bu davet üzerine bu kavim on dört kişiyi seçip Medine’ye gönderdi.
O kavmin önderi Abdülmesih ve Ebhem liderliğinde yola düşüp Allah Resulü ile görüşüp bilgi toplayıp kavimlerine döneceklerdi.
Medine’ye gelip yol elbiselerini çıkarıp, ipekli kaftanlar giydiler. Parmaklarına altın yüzükler takıp mescide gelip peygambere selam verdiler. Resul selamlarını almadı ve yüzlerine bile bakmadı. Bunun üzerine mescitten çıkıp sokakta giderken Hz. Osman’a rastladılar.
- Peygamberiniz bize mektup gönderip, bizi imana davet etti. Şimdi geldik selamımızı bile almadı, bizimle konuşmadı acaba sebebi nedir? Dönüp yerimize mi gidelim yoksa bekleyelim mi?
O mecliste Hz. Ali hazır idi. Ona hitap edip;
- Ey Ebu Hasan bu konuda sen ne düşünürsün?
- Benim düşüncem odur ki; bu ipek kaftanları ve altın yüzükleri çıkarıp, her zamanki kaftanlarınızı giyip gidiniz.
Ahir Zaman
İslam dünyasında baykuşlar tünemiş
Meydanı boş bulmuş sözler söylermiş
Bülbüller susmuş hep kenara çekilmiş
Hakikat güneşinin önüne bir sis inmiş
Kur’anı anlamadan bildim sanarmış
İlmi kalpte aramaz akılda sanarmış
Aklın almadığını olmaz sanarmış
Kalbini bilmeyen cahiller tünemiş
Mikail Toprak
İlmin Fazileti
Bir gün bir adam peygamberimizin yanına gelerek şunu sordu:
- Ey Allah’ın Resulü çocuğa Kuran’ı Kerim’i öğretenin sevabı nedir?
Resul’i Ekrem:
- Kuran Allah u Teala’nın kelamıdır, onun sevabının hududu yoktur, buyurdu.
Hemen Cebrail geldi. Resul i Ekrem ona:
- Kuran’ı okumanın sevabı nedir? Diye sordu.
Cebrail’de aynı cevabı verdi.
Bunun üzerine Allah u Teala:
Bir kişinin çocuğuna Kuran okutması benim katımda bin hac, bin gaza, bin açı doyurmak gibi sevaptır. Onun öğrettiği her harfine karşılık on günahını bağışlar, on sevap verir ve onu af ederim.
İLİM KAPISI
Ahmet Hoca sabah biraz erken kalkmış ve küçük bahçesini sulamaya başlamış ve bahçenin her köşesiyle ayrı ayrı ilgileniyordu.
Yusuf yanına gelerek ona yardım etmeye başladı ve bir ağacın gölgesinde oturmaya başladılar.
Bu bahçe çok güzel insana huzur veriyor çok uğraştın mı bu hale getirmek için?
Hayatta her şey emek ve çaba ister. İnsan bir şeyi çok ister ve onun için uğraşırsa sonunda mükâfatını alır.
Bu bahçe huzurun dışında da bize başka şeyler de verir mi?
Eğer bakmasını bilirsen çok şey verir
Nasıl yani bunu açıklar mısın?
Bakmak sadece gözlerle olursa sadece görünürdeki güzellikleri görürsün ama gönül gözüyle olursa farklı şeylerde görürsün. Olaylara ve durumlara farklı şekilde bakmamız gerekiyor ki farklı şeyler de görelim.
Şimdi bu bahçeden neyi görebiliriz mesela?
Kendini görebilirsin
Kendimi nasıl göreceğim ki?
Aslında bahçe insanın zihnine benzer
Benim zihnimle bahçe arasında nasıl bir benzerlik var ki?
Bu tarlayı aldığımda bomboş bir araziden ibaretti ama yemyeşil bir örtüye dönecek bir potansiyeli vardı. Ona emek vererek uğraşarak ve ilgi şefkatle bu şekilde getirdim.
İnsan zihni doğuştan birçok potansiyelle doğar ama boş bir araziye benzer. Onun güzel bir bahçeye dönmesi içinde emek ve uğraş ister.
Bak bu haldeki bir bahçe bile hep ilgi ve emek istiyor eğer iki üç gün ilgilenmezsen bu yeşil alan solmaya başlar.
İnsan zihnide devamlı yeni şeyler öğrenmek ister ve potansiyellerinin ortaya çıkmasını ister.
Zihnimiz farklı yönlere yönelterek ve ilim öğrenerek güzel bir bahçeye dönüştürebiliriz.
İnsanın sahip olduğu en önemli hazine ilimdir.
İlim insana yol gösterir insanı insan yapar.
Öğlen ezanı okudu Ahmet Hoca ve Yusuf camiye doğru yol aldılar. Namazlarını kıldıktan sonra caminin bir köşesinde oturdular.
Bu cami de insana çok şeyler öğretiyor mu yani aldığın huzur ve Allah a olan kulluk görevini yerine getirmek dışında?
Evet, birçok şey öğretiyor aslında
Bunu anlamam için açıklayabilir misin?
Cami deyince aklına ne geliyor iki üç kelimeyle söyle
Allah, ibadet ve peygamberimiz ilk aklıma geliyor.
Şimdi biz peygamberimizi ele alalım ve onun zamanında camilerin ne işlevleri vardı?
İslamiyet’in doğuşu yıllarında camiler sadece ibadet yerleri değil önemli kararların alındığı ve aynı zamanda dini sohbetlerin olduğu ilim merkeziydi.
İnsanın zihnin geliştirmesi için ne yapması gerekir?
İlim öğrenmesi ve düşünmek için kendisine zaman ayırması gerekir.
Her okuyan ve araştıran bunu başarabilir mi?
Bazıları sadece aklıyla hareket ettiği için ezberlemekten öteye gitmez.
Bu konuyu biraz daha açabilir misin?
İnsanlar okuyarak araştırarak belli bir seviyeye olaşabilirler ama ondan öteye gidemezler. Evet bazı konularda daha önceden kitaplardan öğrendiklerini aynen aktarabilirler ve bu çok bilgili bir insan diyebilirsin. Oysa asıl önemli olan ise kendine özgü çalışmalar yapmaktır.
Bir şeyler üretmek demek daha önce yapılanları taktik etmek veya daha önce söylenen sözleri aynen tekrarlamak değildir. Bunlardan kendine özgü yeni şeyler üretebilen insan bilgi sahibidir.
Bir kaç adımla sıralarsak tüm bunları:
1 . Okuyup araştırmak
2. Kendine zaman ayırmak
3. Farklı bakış açıları oluşturma
Bunlar bilgiye olaşmak için merdivenin ilk basamaklarıdır.
Herkesin gittiği yol değil senin çizdiğin yol seni bilgiye olaştırır.
Aslında burada dikkat edilmesi gereken en önemli husus kişinin kendisine zaman ayırıp kendini muhasebe etmesidir. Bu ise zamanla kişinin farklı bakış açıları oluşturmasını sağlar.
İnsan ruh ve bedensel olmak üzere iki bölümden oluşur. Sadece duyu organlarımızla hareket edilmesi kişiyi yanıltmaya sevk eder. Bu yüzden kişi ruhsal boyutunu devreye sokmalıdır.
Ruh nurdan yaratılmış latif bir cisimdir. Bedenimizi sınırlayan zaman ve mekan sınırlaması ruh için geçerli değildir. Bu nedenle iyi bir bağlantı kişiyi saf bilgiye olaştırır.
Ruh bütün bedenimizin yaşamsal fonksiyonlarını oluşturmaktadır. Bunları iki merkezde özellikle yönetmektedir. Bunlar:
1 Kalp
2 Beyin
Birinci sırada yer alan kalp ise kişinin kendisine zaman ayırmasıyla gerçek bilgiye olaştırır.
Yalnız başına gürültüsüz bir ortamda kendini muhasebe etmek insanın ruhuyla iletişime geçmesini sağlar. Günlük hayatta karşımıza çıkan birçok sorunda bu taktiği kullanmanın faydası çok olur.
İnsanın zihinsel olarak bir noktaya odaklanmasını sağlar.
Farklı bakış açıları oluşturur ve farklı bağlantılar kurmasını sağlar.
Kendine özgü fikirler üretmesini kolaylaştırır.
Kalbinin sesini dinlemede kendini iyice geliştiren bir bireyde ruhsal bilgi yünü zamanla gelişir ve bu iki türlü açığa çıkar. Bunlar:
1 Rüya
2 İlham
Uyku esnasında ruhun bedensel irtibatı azaldığından ruh en çok bu sırada özgür olur ve saf bilgiye yönelir. Kişinin ruhsal bağlantı yönü kuvvetliyse rüya esnasında sahip olduğu bilgide o derece doğru ve gerçek olur.
İlham ise yine ruhsal boyutta olan ve kimsenin aklına gelmeyen farklı bakış açılarını oluşturmasını sağlayan yine kalp ve doğal olarak ruhtur. Bir ressam herkesin görmediği şeyi çok rahatlıkla keşfeder ve bizim günlük hayatta umursamadığımız birçok şeyde o birçok şey görür ve bunları resme dönüştürür.
Herkesin gördüğünü değil kimsenin görmediğini gördüğün zaman
Bilgi sahibi olursun
Kendine zaman ayırma neden bu kadar önemli ki bunu biraz açabilir misin?
Asrımızı en büyük sorunu aslında budur, yoğun iş temposu ve dünya malına olan sevgi bir süre sonra kişiyi esir etmektedir. Kişi düşünme potansiyelin kaybetmekte ve ruhsal çöküntü yaşamaktadır. Bu ağır yük altında insan ezilmektedir.
İnsanları birbirine bağlayan sevgi adeta yok olmakta ve ruhun özünü oluşturan bu sevgi azaldığında ruhsal çöküntü kaçınılmaz oluyor.
Kendine zaman ayırmak sadece kalbini dinlemekte değildi bunu birçok alanda uygulayabiliriz.
Doğanın ve yeşilliğin birleştiği bir alana güzel bir gezi yapmak
Sevdiğin bir arkadaşınla bir etkinlik düzenlemek ve güzel bir vakit geçirmektir.
İş nedeniyle devamlı ertelediğin akrabalarını ziyaret etmektir.
Çocuğunla bahçede uyun oynamak.
Hayatın bize sunduğu güzellikleri keşfedip bunlara zaman ayırmak hayatımızın her anında mutlu olmamızı sağlar. Küçük olarak gördüğümüz birçok şey aslında uğruna ömrümüzü harcadığımız o yoğun iş hayatımızdan çok güzeldir.
Bir gün geriye bakıp döndüğümüz zaman aklımızda kalanlar sadece güzel bir şekilde geçirdiğimiz zamanlarımız olur.
İlim öğrenmek aslında kitap okumak ve ezberlemek değildir.
İlim aslında hayatı okumaktır.
GÜLÜN AŞKI
Küçük bir bahçe baharın gelişiyle adeta canlanır. Her taraf yemyeşil ve güllerin etrafa yaydığı o güzel kukular. Sabahın serinliğinde kuşların cıvıltısı huzur dolu her yer.
Bahçe küçük ama verdiği huzur çok büyük, insan burada âdete kendine geliyor. Sabahın serinliği, doğanın yeşilliği ve insanın içine doğan bu güzel huzur veriyordu.
Biraz erken gelmişti galiba Ahmet Hoca hala ortalıkta yoktu. En son görüştüklerinde sabah erkenden buluşmaya anlaşmışlardı. Yusuf bu güzel manzaranın tadını çıkarmaya devam ediyordu. Aslında erkenden buraya gelmeye bir anlam verememişti ve bunun bir nedeni var mı diye çok düşünmüştü. Sabahın erken saatlerinin insana bu kadar huzur vereceğini hiç düşünmemişti. Halinden memnun bir şekilde yavaşça bahçeyi gezmeye devam etti.
İnsan etrafı dört duvarlarla çevrili ve her tarafı beton olan bir yerde yaşadığında zamanı pekte önemsemiyor. Zaman işi için bilmesi gereken bir araçtan başka öteye gitmiyor. Her sabah uyanan Yusuf için sabahın erken saatleri bir önem taşımıyordu. Beton duvarları günün her saatinde de görüyordu zaten.
Bu çok sevdiği bahçenin baharın gelişiyle birlikte aldığı manzara oysa sabah saatlerinde âdete başka bir güzellik alıyor. Serinliği ve bol oksijeni içine çekiyor. Kuşlar sanki birbirleriyle yarışır gibi ötüşüyor.
Uğruna o kadar zaman ayırdığımız ve ömrümüzün sonuna kadar içinde bulunduğumuz bu hızlı iş dünyası acaba bize çok şeyler mi veriyor?
Düşünmeden dinlenmeden sürdüğümüz ömrümüz bize neler kazandırıyor?
Bir gülü dahi dalında koklama fırsatı bulmadığımız bu asırda bize kaybettikleri acaba nedir diye düşünmek gerekmez mi?
İnsan çevresindeki birçok güzelliğin farkına varmadan ömrünün sonuna doğru yol alıyor.
Ahmet Hoca, Yusuf un yanına gelir ve bir süre bahçede dolaştıktan sonra kırmızı güller açan bir çiçeğin yanında otururlar.
Sabahları buranın bu kadar güzel olacağını hiç düşünmemiştim.
Erken kalkmak insana zindelik verir tıpkı bu bahçe gibi.
Çiçeklerde gündüzleri yorulurlar mı sahi
Evet, canlı varlıkların hemen hepsi gece dinlenirler
Gündüzleri ne yapıyorlar ki yorulsunlar
Çiçekler mesela bütün gün güzel kokular yaymak için çalışırlar.
Bu şekilde hiç düşünmemiştim
Doğadaki her canlı bir vazifeyle yükümlüdürler ve bunu yerine getirmek için çalışırlar.
Benim yükümlülüğüm nedir? Peki
İnsan yaratılış gereği birçok şeyi yapma yeteneğiyle doğar. İçinde taşıdığı bu yetenekleri kabiliyeti doğrultusunda ve zamanı gelince ortaya çıkar. İnsanları birbirinden ayıran en önemli noktada burada çünkü kimisi bunları ortaya çıkartır, kimisi de hiç uğraşmaz ve zamanla tüm sahip olduğu yetenekler körelir ve yok olur.
İşte senin bir görevin sahip olduğun bu yeteneklerini ortaya çıkaracak çalışmalar yapmak.
Aslında benim birçok yeteneğim var ama ben onları kullanmıyor muyum? Diyorsun.
Küçük bir misal vereyim daha iyi anlarsın o zaman
Sen doğduğunda hiç bir dil bilmiyordun ama zamanla konuşmaya başladın ve çevrende konuşulan dili konuşmaya başladın ve sadece bir dile sahip oldun.
Bunun yerine eğer farklı bir dil daha sana öğretilmeye çalışılsaydı aslında onu da başarabilirdin. Bunun gibi birçok örnek verilebilir.
Ben küçüklüğümde rahat birçok dil öğrenebilirdim diyorsun da ama şimdi niye öğrenemiyorum?
Bu yeteneğin zamanında işlenmediği için şu an bunu kullanmakta çok zorlanıyorsun.
Her birey bir hazinedir onu keşfedip çıkarmak gerekir.
Ahmet Hoca: Yusuf kum saatini ters çevirip ve bir hikâye anlatma mı ister misin?
Bu ortamda aslında çok güzel olur başla dinliyorum seni
Bir gün bir ihtiyar bir çiçekçiden biraz tohum almış ve evine dönmüş. Bu ihtiyarın küçük birde bahçesi varmış. Onları almış bahçenin köşelerine ekmek için bir sabah elinde küçük bir kazmayla başlamış çalışmaya. Önce toprağı hafifçe kazıyor sonra eline aldığı o tohumları çok özenli bir şekilde bırakıp üstünü tekrar toprakla dolduruyormuş. Aradan biraz zaman geçince bu tohumlar filizlenmeye başlamış ve gün geçtikçe uzayıp etrafına güzellikler sunmaya başlamış. Tomurcuklar açmış ve hepsi bir süre sonra güle dönmüşler.
Yoksa o çiçekler bunlar mı?
Evet, şimdi yanında oturuyorsun
Yalnız zihnimi kurcalayan şeyler var
Nedir onlar söyle de bizde bilelim
Küçük cansız bir tohum nasıl oluyor da güle dönüşüyor?
Dedim ya doğadaki her şeyin bir vazifesi var ve zamanı geldiğinde onu yerine getirmek için çalışırlar.
Tohum nasıl biliyor ki vazifesini?
Aslında o bir şey bilmiyor dediğimiz tohum bizden çok şey biliyor. Büyüdüğünde ne olacağını ne yapması gerektiğini, ne zaman can bulacağını ve ne zaman yok olacaklarını çok iyi biliyorlar.
Zamanı da kendileri mi biliyorlar yoksa
Tohum ve tüm bitkiler için zaman çok önemli aslında bunu çok iyi ayarlarlar, aksi taktirde vasıflarını kaybederler ya da zamandan önce hareket ettikleri için görevlerini yerine getiremezler.
Anladım şimdi doğadaki her şey için zaman çok önemli ve kıymetini bilmek gerekir yaşadığımız anın.
Aslında bu sorun birçok alanda önümüze çıkar ve biz farkında olmadan ertelediğimiz birçok şeyi kaybettiğimizi öğrendiğimizde çoktan iş işten geçmiş oluyor.
Zaman bizden birçok şeyi almadan yaşamak istediklerimizi hemen yaşayalım.
Cansız tohum nasıl oluyor da toprak altında can buluyor bunu tam olarak açıklayabilir misin?
Cansız bir tohum muhabbet ve aşk ile can buluyor o kuru toprakta.
Aşk ile mi?
Evet, aşk ile
Nasıl yani?
Allah aşkı ve yaşama sevgisi
Bu yüzden mi şimdi o küçük tohum güle düşündü?
Bir kez olsun Allah demek için taşı bile delip geçerler ve can bulurlar bu muhabbetle. Allah kitabında nasıl buyuruyor bize:
Şimdi ekmekte olduğunuz (tohum)u gördünüz mü? Onu sizler mi bitiriyorsunuz, yoksa bitiren Biz miyiz? Eğer dilemiş olsaydık, gerçekten onu bir ot kırıntısı kılardık; böylelikle şaşar-kalırdınız. (Vakıa Suresi, 63-65)
Onlar kendilerine can vereni çok iyi bilirler ve bu yüzden aşk ile can bulurlar. Aşk ile yaşarlar ve aşk ile ölürler.
Tohumu ve çekirdeği çatlatan Allah’tır. O ölüden diriyi ve diriden ölüyü çıkarır. İşte Allah budur. Nasıl olur da bu gerçeği görmezlikten geliyorsunuz? (En’am Suresi)
İşte toprağın altıdaki küçük tohum çatlar ve aşk ile Allah der toprağı yavaşça delerek çıkar önce filiz olur sonra hep Allah derler.
Aşk
Aşk
Aşk
Aşkı yaşamayan kalp yaşamış neye yarar
Aşk ile yanan gönül susmuş kime zarar
Aşk de ötesini boş ver dünya kime yarar
Kelebekler için aşk ile geçen bir gün yeter, aşksız geçen bir günü ne yapacaklar.
Aşk bu kadar güzel ve tarifsizse aşkı biraz anlatabilir misin?
Aşk anlatılmaz yaşanır.
Bunun için peki ne yapmak gerekir?
O yolun yolcusu olmak gerekir.
O yolun yolcusu olmak için peki ne yapmak gerekir?
Birincisi kendini bilmek gerekir.
Başka ne gerekiyor peki?
İkincisi günlünde yanan o ateşin sahibini tanımak gerekir
Yani kişi neyi çok isterse ve neye çok yönelirse ona mı aşık olur?
Kişi günlünde en çok yatana aşık olur
Bana Allah aşkını anlatabilir misin?
Aşk için iki şey gerekliydi:
Birincisi kendini bilmek ve çevreni tanımaktır.
İnsan hayatının bu dünyadan ibaret olduğunu düşünen ve sadece buna ömrünü harcayanlar büyük bir yanılgı içindeler. Bu dünyaya sadece yaşamak gezmek ve eğlenmek için geldik diyenler ne kadar yanıldıklarını çok yakında anlayacaklar. Ölüm gelip de kapıların çaldığında uğruna tüm hayatını adadıkları her şeyi geride bırakıp göç edecekler.
İnsan kendisine zaman ayırıp biraz düşünse aslında bu dünyada boşuna yaratılmadıklarını bir nizam ve düzen içinde, bir vazife için yaratıldıklarını aslında anlayacaklar.
Bunun için şu hususları düşünmeleri yeterlidir:
1 Ben nereden geldim (Yaratılış )
2 Ben niçin yaşıyorum ( Hayatın anlamı)
3 Ben nereye gidiyorum (Ölüm)
Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Kim ilim tahsil etmek için bir yola girerse, Allah o kişiye cennetin yolunu kolaylaştırır."
bir
Ikincisi Allah’ı tanımak ve bilmek bu ise onu sıfatlarıyla ve isimleriyle tanımaktır.
Bir şey konusunda ne kadar bilgili olursan o konuda o derece doğru kararlar alırsın.
Biz ancak Allah’ın bize öğrettiği ölçüde ancak onu tanır ve biliriz bu yüzden onu bize
öğretiği sıfatlarıyla onu tanımaya çalışırız.
Bir hadiste şöyle deniliyor:
Hz. Ali (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "İman, kalben bil(ip tasdik et)me, dil ile söyle(yip ikrar et)me, beden uzuvlarıyla da amel etmektir."
Kendini Bilme
Soru Sorma:
25 - Andolsun ki onlara: "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye sorsan, elbette "Allah" diyecekler. "Allah’a hamd olsun." de. Fakat onların çoğu bilmezler. Lokman
Delil:
164- Hiç şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında,
gece ile gündüzün birbirini kovalamasında,
insanlara yararlı şeyler ile denizde yüzen vapurlarda,
Allah’ın gökten su indirip onun aracılığı ile ölü yeri dirilterek üzerine her çeşit canlıyı yaymasında,
rüzgârları ve gökle yer arasında emre hazır bekleyen bulutları yönlendirmesinde, düşünen bir topluluk için birçok ayetler, deliller vardır. Bakara
De ki: "Sizi inşa eden (yaratan), size kulak, gözler ve gönüller veren O’dur. Ne az şükrediyorsunuz?" (67/23)
Düşünme:
242-Allah ayetlerini size böyle açık açık anlatıyor ki, düşünesiniz. Bakara
Kavrama:
Andolsun, cehennem için cinlerden ve insanlardan çok sayıda kişi yarattık (hazırladık). Kalpleri vardır bununla kavrayıp-anlamazlar, gözleri vardır bununla görmezler, kulakları vardır bununla işitmezler. Bunlar hayvanlar gibidir, hatta daha aşağılıktırlar. İşte bunlar gafil olanlardır. (7/179)
Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
"Gerçek âlim, insanlara, Allahın rahmetinden ümit kestirmeyen, azabından emin kılmayan, Allahın haramlarına izin vermeyen kişidir. İçin de ilim bulunmayan ibadette hayır yoktur. İçin de kavrama bulunmayan ilimde de hayır yoktur. İçin de düşünme olmayan okumada da hayır yoktur."
Ali radıyallahu anh. Dârimî.
ANALİZ
"Ve kalplerinin arasını sevgi ile birleştirdi. Yoksa yeryüzünde ne varsa hepsini harcasaydın, yine onların kalplerini birleştiremezdin. Fakat Allah, onların arasını sevgi ile birleştirdi..." (8/Enfâl, 63)
1 Sevgi
"Rahmeti bütün canlıları kuşatan (Allah) iman eden ve güzel ameller yapanlar için (kalplerde) sevgi yaratacaktır." (19/Meryem, 96)
1 Sevgi
"Onlar, kendi canları çekmesine rağmen, Allah sevgisiyle yemeği yoksula, yetime ve esire yedirirler." (76/İnsan, 8)
1 Sevgi
"Mü’minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah’tan korkun ki rahmete eresiniz." (49/Hucurât, 10)
1 Sevgi
Bundan sonra kalpleriniz yine katılaştı; taş gibi, hatta daha katı. Çünkü taşlardan öyleleri vardır ki, onlardan ırmaklar fışkırır, öyleleri vardır ki yarılır, ondan sular çıkar, öyleleri vardır ki Allah korkusuyla yuvarlanır. Allah, yaptıklarınızdan gafil (habersiz) değildir. (2/74)
1 Kalp
Bir sûre indirildiğinde, bazısı bazısına bakar (ve): "Sizi bir kimse görüyor mu?" (der.) Sonra sırt çevirir giderler. Gerçekten onlar, kavramayan bir topluluk olmaları dolayısıyla, Allah onların kalplerini çevirmiştir. (9/127)
1 Kalp ------ Kavrama
“... Onları müjdele, onlar ki sözü dinlerler ve o sözün en güzeline uyarlar. İşte onlar Allah’ın kendilerini doğru yola ilettiği kimselerdir, akl-ı selim sahipleridir.” (Zümer: 39/18)
1 Akıl
“İşte Allah, size âyetlerini böyle açıklar; umulur ki akıl erdirirsiniz” (Bakara: 2/242)
1 Akıl
“Gerçek şu ki, Allah katında, yerde hareket edenlerin en şerlisi (kötüsü) akıl erdirmez sağırlar ve dilsizler (düşünmeyen, hakkı duyup söylemeyenler)dir.” (Enfâl: 8/22)
1 Akıl
“... İlimde ileri gidenler; biz ona inandık, hepsi de Rabbimizin katındandır derler. Bunu ise ancak aklını isabetle kullanabilenler akledip düşünebilir.” (Âl-i İmran: 3/7)
1 Akıl
Ant olsun, cehennem için cinlerden ve insanlardan çok sayıda kişi yarattık (hazırladık). Kalpleri vardır bununla kavrayıp-anlamazlar, gözleri vardır bununla görmezler, kulakları vardır bununla işitmezler. Bunlar hayvanlar gibidir, hatta daha aşağılıktırlar. İşte bunlar gafil olanlardır. (7/179)
1 Kalp ------ Kavrama
2 Göz
3 Kulak
Onlar, Allah’ın, kalplerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlediği kimselerdir. Gafil olanlar onların ta kendileridir. (16/108)
1 Kalp
2 Kulak
3 Göz
Yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı, böylece onların kendisiyle akledebilecek kalpleri ve işitebilecek kulakları oluversin? Çünkü doğrusu, gözler kör olmaz, ancak sinelerdeki kalpler körelir. (22/46)
1 Kalp
2 Kulak
3 Göz
(Sana karşı çıkanlar) hiç yeryüzünde dolaşmadılar mı? Zira dolaşsalardı elbette düşünecek kalpleri ve işitecek kulakları olurdu. Ama gerçek şu ki, gözler kör olmaz; lâkin göğüsler içindeki kalpler kör olur. (22/46)
1 Kalp
2 Kulak
3 Göz
De ki: "Sizi inşa eden (yaratan), size kulak, gözler ve gönüller veren O’dur. Ne az şükrediyorsunuz?" (67/23)
1 Kulak
2 Göz
3 Kalp
De ki: "Düşündünüz mü hiç; eğer Allah sizin işitmenizi ve görmenizi alıverir ve kalplerinizi mühürlerse, onları size Allah’tan başka getirebilecek ilah kimdir?" Bak, biz nasıl ayetleri ‘çeşitli biçimlerde açıklıyoruz da’ sonra onlar (yine) sırt çevirip-engelliyorlar? (6/46)
1 Kulak
2 Göz
3 Kalp
Ve Allah sizi analarınızın karınlarından, (siz) hiçbir şey bilmez bir halde iken çıkardı; şükredersiniz diye de size kulaklar, gözler ve kalpler verdi. ( Nahl 78)
1 Kulak
2 Göz
3 Kalp
Öğrenmeyi sağlayan öğeleri bir sıraya koyarsak, bunlar;
1 SEVGİ
2 KALP
3 AKIL
4 GÖZ
5 KULAK
Akli Deliller
Müslümanlar için gerçek kurtuluş rehberi, Allah’ın kelamı olan Kur’an dır. Bu nedenle öğrenme hakkında Kur’ an’ın ne dediğini anlamak ve bilmek gerekir.
Cenab-ı Hakk’ın insana ilim sahibi olması için bahşettiği kaynak ve vasıtalar, eşyanın nişan ve alametlerini tanımak ve hatırlamakla mümkündür.
Dünyadaki her eşyayı birtakım işaret ve alametleri sayesinde tanıyoruz. Öğrenmemizi sağlayan bu öğeleri duyu organlarımız sayesinde algılıyoruz.
Kalp ve zihin, duyu organlarıyla algıladığı öğeleri anlamlandırır ve öğrenmenin gerçekleşmesini sağlar. Bu konuyu biraz açarsak;
İnsan ruh ve beden olmak üzere iki bölümden oluşur. Sadece duyu organlarımızla hareket edilmesi kişiyi yanıltmaya sevk eder. Bu yüzden kişi ruhsal buyotunu devreye sokmalıdır.
Ruh nurdan yaratılmış latif bir cisimdir. Bedenimizi sınırlayan zaman ve mekân sınırlaması ruh için geçerli değildir. Bu nedenle iyi bir bağlantı kişiyi saf sevgiye olaştırır.
Ruh bütün bedenimizin yaşamsal fonksiyonlarını oluşturmaktadır. Bunları iki merkezde özellikle yönetmektedir. Bunlar öğrenmeyi sağlayan adımları oluşturuyor.
2 Kalp
3 Akıl
Duyu organlarımız ise nesneleri algılamayı sağladığı için
4 Göz
5 Kulak
Bu şekilde bir sıralamanın oluşmasını sağlıyor.
Sevgi; Sevme duygusu, bir kimseye veya bir şeye muhabbet besleme hissi. Sevgi, insanlarda doğuştan bulunan fıtrî bir duygudur.
Sevgi, kalpte olan bu fıtri duygunun ortaya çıkmasıdır bu nedenle öğrenmenin oluşmasında çok büyük bir öneme sahiptir.
1 Sevgi
Akli Deliller Araştırma
13-RAD SURESİ
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
[1] Elif, Lâm, Mîm, Râ. Bunlar Kitab’ın ayetleridir. Ve sana Rabbinden indirilen haktır. Ancak insanların çoğu iman etmezler.
[2] Allah O’dur ki, gökleri dayanak olmaksızın yükseltti; onları görmektesiniz. Sonra arşa istiva etti ve güneş ile aya boyun eğdirdi, her biri adı konulmuş bir süreye kadar akıp gitmektedirler. Her işi evirip düzenler, ayetleri birer birer açıklar. Umulur ki, Rabbinize kavuşacağınıza kesin bilgiyle inanırsınız.
[3] Ve O, yeri yayıp uzatan onda sarsılmaz-dağlar ve ırmaklar kılandır. Orada ürünlerin her birinden ikişer çift yaratmıştır; geceyi gündüze bürümektedir. Şüphesiz bunlarda düşünen bir topluluk için gerçekten ayetler vardır.
[4] Yeryüzünde birbirine yakın-komşu olan kıtalar vardır; üzüm bağları, ekinler, çatallı ve çatalsız hurmalıklar da vardır ki, bunlar aynı su ile sulanır; ama ürünlerinde (ki verimde ve lezzette) bazısını bazısına üstün kılıyoruz. Şüphesiz, bunlarda aklını kullanan bir topluluk için gerçekten ayetler vardır. Ateşin arkadaşları olanlardır.
[5] Eğer şaşıracaksan, asıl şaşkınlık konusu onların şöyle söylemeleridir: «Biz toprak iken mi, gerçekten biz mi yeniden yaratılacağız?» İşte onlar Rablerine karşı küfre sapanlar, işte onlar boyunlarına (ateşten) halkalar geçirenler ve işte onlar -içinde ebedi kalacakları-
[6] Onlar, iyilikten önce kötülüğü çabuklaştırmak istiyorlar; oysaki onlardan önce nice örnekler gelip-geçmiştir. Ve şüphesiz, senin Rabbin, zulümlerine karşılık insanlar için bağışlama sahibidir ve şüphesiz senin Rabbin, cezası çok şiddetli olandır.
[7] Küfre sapanlar derler ki: «Ona Rabbinden bir ayet (mucize) indirilseydi ya.» Sen, yalnızca bir uyarıcısın ve her topluluk için bir hidayet önderisin.
[8] Allah, her dişinin neyi yüklendiğini (neye hamile kaldığını) ve döl yataklarının neyi eksiltip neyi eklediğini bilir. O’nun katında her şey bir miktar (ölçü) iledir.
[9] O, gaybı da, müşahede edileni de bilendir. Pek büyüktür, yücedir.
[10] Sizden sözü saklı tutan da, onu açığa vuran da, geceleyin gözlenen de ve gündüzün ortalıkta gezen de (O’nun katında bilme bakımından) birdir.
[11] Onun (insanın) önünden ve arkasından izleyenleri vardır, onu Allah’ın emriyle gözetip-korumaktadırlar. Gerçekten Allah, kendi nefis (öz) lerinde olanı değiştirip bozuncaya kadar, bir toplulukta olanı değiştirip bozmaz. Allah bir topluluğa kötülük istedi mi, artık onu geri çevirmeye hiç bir (biçimde imkân) yoktur; onlar için O’ndan başka bir veli yoktur.
[12] O size şimşeği korku ve umut olarak gösteren, (yağmur yüklü) ağırlaşmış bulutları (inşa edip) ortaya çıkarandır.
[13] Gök gürültüsü O’nu hamd ile, melekler de O’na olan korkularından tespih ederler.. O, yıldırımları gönderip bununla dilediğine çarpar; onlar ise Allah hakkında çekişip tartışırlar. O, gücü (ve cezası) pek çetin olandır.
[14] Hak olan çağrı (dua, ibadet) yalnızca O’na (olan) dır. Onların Allah’tan başka çağırdıkları ise, onlara hiç bir şeyle cevap vermezler. (Onların durumu) yalnızca, ağzına gelsin diye, iki avucunu suya uzatan(ın boşuna beklemesi) gibidir. Oysa ona gelmez. Küfre sapanların duası, sapıklık içinde olmaktan başkası değildir. İsteyerek de olsa, istemeyerek de olsa Allah’a secde eder. Sabah akşam gölgeleri de (O’na secde eder) .
[15] Hâlbuki Göklerde ve Yerde kim varsa ister istemez Allaha secde eder kendileri de gölgeleri de sabah akşam
[16] De ki: «Göklerin ve yerin Rabbi kimdir?» De ki: «Allah’tır.» De ki: «Öyleyse, O’nu bırakıp kendilerine bile yarar da, zarar da sağlamaya güç yetiremiyen birtakım veliler mi (tanrılar) edindiniz?» De ki: «Hiç görmeyen (a’ma) ile gören (basiret sahibi) eşit olabilir mi? Veya karanlıklarla nur eşit olabilir mi?» Yoksa Allah’a, O’nun yaratması gibi yaratan ortaklar buldular da, bu yaratma, kendilerince birbirine mi benzeşti? De ki: «Allah, her şeyin yaratıcısıdır ve O, tektir, kahredici olandır.»
[17] (Allah) Gökten bir su indirdi de dereler kendi miktarınca çağlayıp aktı. Sel de yüze vuran bir köpük yüklendi. Bir süs veya bir meta sağlamak için ateşte üzerine yakıp erittikleri şeyler (madenler) de de bunun gibi bir köpük (artık) vardır. İşte Allah, hak ile batıla böyle örnekler verir. Köpüğe gelince, o atılır gider, insanlara yarar sağlayacak şey ise, yeryüzünde kalır. İşte Allah örnekleri böyle vermektedir.
[18] Rablerine icabet edenlere daha güzeli vardır. O’na icabet etmeyenler ise, yeryüzündekileri tümü ve bununla birlikte bir katı daha onların olsa mutlaka (kurtulmak için) bunu fidye olarak verirlerdi. Sorgulamanın en kötüsü onlar içindir. Onların barınma yerleri cehennemdir, ne kötü bir yaratıktır o!
[19] Peki, sana Rabbinden indirilenin gerçekten hak olduğunu bilen kişi, o görmeyen (a’ma) gibi midir? Ancak temiz akıl sahipleri öğüt alıp-düşünebilirler.
[20] Onlar Allah’ın ahdini yerine getirirler ve verdikleri kesin sözü (misakı) bozmazlar.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.