- 248 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Kapının Çığlığı
Sessizlik öylesine yüksek bir sesle çığlık atıyordu ki lütfen dinle.
Ahşap eski bir kapıydı. Menteşeleri, yüreğine savrulan yumruklardan nasibini almış gibi ezilip büzülmüştü.
Önünde durup kendini seyreder gibi onu seyretmeye başladı. Üzerinde ne boyası, ne de cilası vardı. Üst köşelerinin omuzları düşmüş, alt köşelerinin tabanlarına kaynar sular inmişti. Çok sessizdi, bu kadar sessizlik iyi miydi?
Sonra ona dokunmak istedi. Sağ elini uzatıyordu ki, kendine "hayır, bu sefer hiç dokunmadığın elinle ona dokunmalısın" dedi ve sol elini kapının göğsünün orta yerine yerleştirdi. Çok tuhaftı. Sanki o bir kapı değildi.
O an kendi göğsünün orta yerinde hissettiği sancıyla hayretler içinde kıvrandı. Büyük acı çekiyordu ama yine de ona dokunmaya devam ediyordu.
Ona ilk defa farklı dokunmuştu. Fakat ilk kez doğru dokunmuş olmalıydı ki, attığı sessiz çığlığı hücrelerine kadar işliyordu.
O an yüreğine doğru dokunulmayan her şeyi düşünmeye başladı. Çok yazıktı. Yıllardır onu sevmişti ama "nasıl olsa hep orada" diye düşünerek, ona hiç dokunmamış ve bu kadar yıprandığını fark etmemişti.
Baktığında ise öylesine yüksek bir sesle çığlığını duydu ki; bakıp da görmediği yıllar için, kendisinden utandı. Sessiz olan o değil, kendisiydi.
O an evrende her şey değişti.
Sonraki günlerde bakmayı öğrendi, görmeyi öğrendi, gördüğünün ne olduğunu bilmeyi öğrendi ve neylerse de güzel eylemek için büyük uğraş verdi.
Serpil Çavuşoğlu
Tarih : 08/07/2021 - 02:56
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.