- 300 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
ÇILGINLIK
ÇILGINLIK
İngiliz filozofu Thomas Hobbes, "İdare edilemeyen tutkuların bir başka adı da çılgınlıktır." der.
Her zaman biraz çılgınlık vardır aşkta. Ama her zaman biraz da akıl vardır çılgınlıkta. (Friedrich Nietzsche)
Bana çılgın diyorsun, seni sevdiğim için. Yanılıyorsun, sevmek çılgınlık değil. (Ümit Yaşar Oğuzcan)
Çılgınlık nedir?
Ölçüsüz, aşırı davranış; bir nevi deliliktir çılgınlık. Halk dilinde; hızlı yaşamak, olağan dışı hareket etmektir. Bazen "Atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli denir." atasözünde olduğu gibi; bazen de insanın korkacağı ya da tereddüt edeceği, tedirgin olacağı durumlar olarak ifade edilir.
Çılgınlık, hızla ve aşırılıkla birlikte hayat bulur. Tüketimde çılgınlık, aşkta çılgınlık, eğlencede çılgınlık; nefrette, öfkede çılgınlık...
Aşk cinayetleri arttı, cinnet geçirenler çoğaldı; hazzın doruğuna ulaşmak için akıl almaz eğlenceler, partiler düzenlenir oldu. Tüketim çılgınlığı dersen; her şeyi öylesine hızlı tüketiyoruz ki, birini hazmedemeden diğerine geçiyoruz.
Neleri çılgınca tüketiyoruz?
Hayat pahalılığının zirve yaptığı dönemde bile besin maddelerini çılgınca tüketiyor, midemize ve barsaklarımıza eziyet ediyor, obez bir topluma dönüşüyoruz. “Az yiyen melek olur, çok yiyen helâk olur”, “Az yiyen her gün yer, çok yiyen bir gün yer” gibi vurgulu sözlerle ifadesini bulan alışkanlığımız maalesef unutulmuş görünüyor.
İletişim çağında haberleri de hızla tüketiyoruz. Öylesine haber bombardımanı altındayız ki, bir haber üzerine düşünüp, değerlendirmeden bir diğeriyle karşı karşıya kalıyoruz. Haberlerin birbiriyle bağlantısını, etkileşimini tarihi süreç içindeki önemini kavramadan unutup gidiyoruz.
En korkuncu ise, İnsanları, insan kaynaklarını ve insanlığı hızla tüketiyoruz. 30-40 yıllık emek ürünü yetişmiş insan kaynaklarımızı çoğu zaman yok sayıyor, bir kenara atıyor; deyim yerindeyse harcıyoruz. Fedakarca hizmet vermiş, tecrübeli, kültürlü, ahlaklı insanımıza vefa göstermiyor, unutulmuşlar mezarlığına gömüyoruz. İnsanımızla birlikte insanlığımızı da kolayca kazanılmış gibi tüketiyoruz. Bu ne israf, bu ne çılgınlık, bu ne vefasızlık!
Maalesef ahlakımızı ve değer yargılarımızı da hızla tüketiyoruz. Bugün (belki hak etmeği halde) zirveye çıkardığımız kişileri, korkuyla veya menfaat uğruna yerle bir ediyor; bir gecede tüketiveriyoruz.
Bir de akla durgunluk veren kollektif çılgınlık var. Milyonlarca insan tarafından yüceltilen bir kahraman bir gecede aynı milyonlar tarafından terk edilebiliyor. Yaşadığımız yüzyılda bunun belki en belirgin örneği, Çin Halk Cumhuriyeti Başkanı Mao’ dur. Ölümünden sonra onun temsil ettiği her şey yeni yönetim tarafından karalandı. En dramatik tarafı ise, karısı ve en yakın destekçileri dahil, bir milyarı aşan koca bir ulusun bunu onaylamış olmasıdır. Kendi yakın tarihimizden örnek vermek gerekirse; alkışlarla yönetime gelen ve ardından % 92 oyla cumhurbaşkanı seçilen Darbeci Kenan Evren’in yetkileri elinden gidince, nü resimleriyle başbaşa kalması ve cenazesinin ardından beddualar okunmasıdır. Hak etti veya etmedi; bunu yapan aynı halktı.
Yukarıdaki ifadeler ve örnekler üzerinden giderek "çılgınlığa" sadece negatif anlamlar yüklemek haksızlık olur elbet!
Yunan filozofu Aristoteles, "Hiçbir dahi, biraz çılgınlık karışımından yoksun olamaz." der.
Çılgınlık; aynı zamanda zekadır, cesarettir, enerjidir, sıra dışılıktır. Sıradan insanlarla hayat ne kadar yavan, zevksiz ve aşksız olurdu. Her yeni buluş, keşif, fetih bir çılgınlığın ürünüdür.
Fatih Sultan Mehmet Han’ın, gemileri karadan yürüterek, İstanbulu fethi çılgınlıktır.
Mustafa Kemal’in yedi düvele karşı Anadolu insanını harekete geçirerek İstiklal Savaşını başlatması ve Türkiye Cumhuriyeti Devletini kurması bir çılgınlık ürünüdür. Bütün bunlar sıradan insanların değil, ancak "Şu Çılgın Türkler"in yapacağı işlerdir.
Böyle çılgınlığa can kurban!..
@kpınar 040722
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.