Uçan Kurbağa
Önündeki tabloya gururla baktı. Bir dağ manzarası çizmişti. Hatta bu manzara ona hiç yabancı değildi. Küçükken dedesiyle birlikte buraya gider, çiçeklere ve koyunlara bakarlardı. Anılar o kadar netti ki, manzaranın birebir aynısını çizmişti. Rengarenk çiçekler, boy boy ağaçların dibinde uzanıyordu. Birden o günü hatırladı. Hiç unutmamıştı ki zaten. Kuşların cıvıltısı, rüzgarın tınısı, hatta bulutların şekline kadar her detayı hatırlıyordu. Ve tabii çobanı da. Çoban o günü "o gün" yapan kişiydi. Bu hikayenin ve bu tablonun başrolüydü. Yine dedesini ziyarete gittiği bir yaz, camdan bakarken kurbağa gördü. Hem de gökyüzünde. Aslında gördüğü şey kurbağa şeklinde bir buluttan ibaretti. Fakat küçük o kadar heyecanlanmıştı ki dedesine eliyle dışarıyı işaret ederek "UÇAN KURBAĞA" diye bağırdı. Dede başta ne olduğunu şaşırsa da kısa sürede olayı çözdü ve bir kahkaha patlattı. Torununa dönerek " Uçan kurbağayı daha yakından görmek ister misin?" dedi. Küçük hiç düşünmeden bağırdı; " EVET EVET EVET!" Dedesi onu bulutları daha yakından görebilmesi için yaylaya götürdü. Onlar tepeyi tırmandıkça bulutlar aşağı iniyor gibi oluyordu. Dede torununun gözlerindeki ışıltıyı görüyor, yaptığı şeyden daha da büyük bir haz alıyordu. Sonunda zirveye ulaştıklarında küçük hayranlıkla bulutlara, daha doğrusu uçan kurbağaya bakıyordu. Sonra ilerden bir adamın onlara doğru yürümekte olduğunu fark ettiler. Bu adam dedenin de tanıdığı biriydi. Küçük kız ilk görüşten itibaren sevmemişti onu. Aralarında 27 yaş olan ikili ilk kez tanışıyordu. "Kızım bak bu E. abin. Köyümüzün çobanı. Burada koyunlarını gezdiriyor. Sen onunla etrafı dolaş, ben şu evdeki amcayla biraz sohbet edip geleceğim." dedi yüz metre ilerdeki boyası dökülmüş evi işaret ederek. Kız tanımadığı bu adamla kalmak istemiyordu. Sonra adam kıza doğru eğildi ve kocaman gülümsemesiyle "Sana koyunlarımı göstereyim mi?" diye sordu. İşte o an kızın tüm korkusu yok olmuştu. Gülümseyen insanları çok severdi o, hiç dayanamazdı. Çobanın bu içten sorusuna gülümseyip kafa sallayarak cevap verdi. Adamın uzattığı eli tuttu ve koyunlara doğru ilerlediler. Yaklaşık 1 saat sonra tekrar dedesinin yanına gittiler. Birlikte uçan kurbağaya el salladılar ve eve döndüler. Kız, o günden sonra birdaha hiç beş yaşında olmadı, ve birdaha kimseye gülümsemedi. Ne o günü unuttu, ne de o çobanı.
Aklında canlanan hatıralardan kurtuldu ve resmine baktı. Kırmızı çiçekler... Kırmızı çiçekler eksikti. O gün çobanın onu götürdüğü yerde görmüştü. Onlar olmazsa resim tamamlanamazdı. Bulunduğu odanın diğer ucunda yerde yatan yaşlı bedene yöneldi. Fırçasını gövdedeki kırmızıya batırdı, ve küçük hareketlerle tuvaline dokundurarak çiçekleri ekledi. İşte şimdi bitmişti. Hem tuvali, hem de yarım kalan işi...
Gökçen
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.