Kanepeler
-Daha adımı bile bilmiyorsunuz değil mi, hadi tanışalım adım
Nusret Boztepe
İki gün sonra yeni bir yıla gireceğiz yani, ikibin sekiz yılına.
Benim için de bu yılbaşı alkolle savaşımın miyadı olacak,
Kurban bayramı, onlarca trafik kurbanı vererek bu yılda böyle geçti.
Nedense biten şeyler beni derinden kederlendirir, bu yüzden özel günleri pek sevmem
-Bu seferki hikaye akıl almaz bir öykü idi bunu öğrenmek üç öğleden sonrama mal oldu, sabırsızlanıyordum bir an evvel hastanaye yatıp tedavi olmak, yeni doğmuş bir bebek gibi,geride kalan herşeyi,silip atmaktı isteğim.
Beynimde bitirmiştim sıra bedenimde idi. kararlıydım.
-Bu seferki mekan bir tren istasyonun,küçük bahçesindeki,zııraat bankası reklamı olan bir kanepeydi.
Öğleden sonra bir yolcumu karşılamak için istasyona gitmiştim,trenin gelmesine daha çok vardı.Bahçeye girip en yakın kanepeye oturduğumda,genç,şehirli bir erkek,cep telefonuyla konuşuyor bir yandan da kapıya bakıyordu.
Birden arka taraftan pejmürde kılıklı bir kadın geldi genç erkeği biraz iteleyerek oturdu.Yüzünü hiç çevirmiyor etrafıyla ilgilenmiyordu,böyle birinden nasıl bir öykü çıkardı ki.Yerimi değiştirmeyi düşünüyordum ki aniden döndü göz göze geldik.Ne kadar masum,parlak gözlerdi bunlar,ama asıl ilginç olan biri mavi diğeri yeşile meyyal,van kedisi gibi,sevimli bir şeydi.
Sonra yine arkasını döndü. Yanımdaki genç,yerinden kalkıp,karşıdan gelen tombalak bir kıza doğru yürüdü.Genç kadının şimdi elinde bir resim vardı bakıp,bakıp hissettirmeden ağlıyor gibi sesler çıkarıyor arada bir burnunu çekiyordu.
Aniden döndü tekrar gözgöze geldiğimizde belli belirsiz gülümser gibi,dikkatle bana baktı bana güvenmişti ve -sor ne soracaksan sor der gibi anlatmaya hazırım gibi yüzünde sıcak bir ifade belirmişti.
-Resimdeki kim neden ağlıyorsunuz?
-Ağlamıyorumki
-Ağlıyorsunuz ağlıyorsunuz kim bu sizi ağlatan eşiniz mi?
Resmi bana çevirip gösterdi hiçkırığa benzeyen bir sesle,
-Kim diye ikinci kez sordum fotoğrafta,yirmisekiz otuz yaşlarında saçları dökülmüş kederli bir erkek resmi vardı
-Gardaşımdı..
-Niye gardaşımdı diyorsun ne oldu ki
-Gendi gendini intihar etti bizim köyde bi gaya vardır ordan gendini Fırata attı.
Üzülmüş sorduğuma pişman olmuştum,artık ağlamaktan gözlerinin rengi belirsiz bir hal almıştı içim sızladı.Yaşı otuzuna yakın olmalıydı ama terü taze,pejmürde fakat temiz esvapları,yemenisi ayağındaki lastik ayakkaplarıyla korunmaya muhtaç hali içimi acıtmıştı.
-Biz bi gız,bi oğlan iki gardaşmışah,babam anamı köyde bırahıp Almanyaya çalışmaya getmiş,dönecem diye söz vermiş ama bi daha ne aramış ne sormuş,onunan gidenler hep gelmişler ama babam bi daha dönmemiş.Sonra bi habar gelmişki alaman kadınla evlenmiş öle sölemişler anama.Anam kalmışmı iki çocuhla köyün ortasında garip çaresiz elde yoh avuçda yoh,şehirde halası varmış bizi oraya bırahıp almanyaya babamı getirmeye gitmek için düşmüş yola.Anamın fazla kimsesi yohmuş halası eyi bi kadınmış.Anam da hem cesur hemde çoh akılıymış.
Anamın halası uzun zaman bize bakmış,yaşlı gadınmış günün birinde o da ölünce, bizi,hükümet bahar diye götürmüş yurda bırahmışlar.Gardaşımla uzun zaman anam gelir bizi arar diye çoh bekledik.
-Ee sonra?
-O, da bi daha dönmemiş ondan da hiç habar gelmemiş.Gardaşımı,başka bi yurda götürdüklerinde işte o zaman tam kimsesiz garip galmıştım her gün ağlardım.Sonra beni de bi ailenin yanına evlatlıh verdiler,çoh zengin değillerdi ama,yetimhanedekilerden daha iyiler şefkatlilerdi.
Bakışlarımdan nasıl bir anlam çıkardıysa,
-Öle deme emice yıllar geçti biz iki gardaş ayrı yerlerde böyüdük.Gardaşımın adresi gayboldu,ne gadar aradıhsa bulamadıh senin anlayacağın,ben yetiştim, böyüdüm,bir fabrikada işe goydular beni birini gördüm çoh sevdim o da beni sevdi,adı Necdet,uy anam uy emice,sonra biz evlendik
-İyi ya,bir yuva kurmuşsun gözyaşı hiç dinmiyordu zavallı kadın ne kadar çaresizdi
-Sen öyle san emice ben anamın gelini olmuştum,demekki gan çekmiş sevmiştim ama başka bi sevdayla aah olmaz olaydım gadersiz başım
Çok sarsıci bir hikaye idi genç kadının anlattığı şok olmuş söyleyecek kelime bulamıyordum.anlatmaya devam etti,
-Düğüne anası gelmişti,yani benim anam mış ne bilem o bizi bırahıp gettiğinde çoh küçüktük ne anamı ne gardaşımı tanımamıştım onlarda beni,zaten herşey bi çabuh olup bittiydi.
Düğün gecesi daha bi araya gelemeden,Allahtan her şey anlaşıldı,gocam sandığım benden küçük gardaşım Mahmut,muş meğer. Durum anlaşılınca sır oldu Mahmut,evden gaçmıştı heç biyerde bulamadıh sonra acı haberi geldi vay gardaşım vay,bilmemki kime gızmalıyım anam bizi neye aramamış,takip etmemiş, sormamış ara sıra niye gelmemiş? ben şimdi bunların hesabını kimden soram? Sonunda babam,da döndü almanyadan o, alaman garısını boşamış şindi anamın yanında ama neye yararki,ben de sovuh davranim ona, anam dersen ne yapsın eksik etek o da yaralı yürekten bu gadar sıhıntıya kim dayanır?
Kumral bir rüzgar,bitişikteki bahçenin kuruyan allı, yeşilli,sarılı kuru yapraklarını,savurup ayaklarımızın altında biriktiriyordu.
Şark ekspresi gelmiş yolcular dağılmıştı benim yolcuda hemen,hemen gelmek üzereydi sordum
-Burda kimi bekliyorsun ben buraya üç gündür geliyorum seni görmüş gibiyim.
-Senin ne işin var burda emice ben eyleniyim...
zaten gedecek yerim de yoh.
O saf kadın gitmiş sanki fettan bir kadın gelmişti,Van kedisi gözlerini gözlerime dikerek adeta hesap sorar gibi beni azrlayan bir ses tınısıyla
-Niye evine gitmiyorsun? dediğimde,
-Gedemem getmem
-Ama evladım seni evden beklemezler mi?
-Arıyorlar
-O halde git evine
-Bağlasalar beni o evde durmam sıhıntı var içimde gapalı yerde duramim.
Cebinden, ithal bir paket sigara çıkarıp titreyen elleriyle bir tane çekip lüks bir çakmakla yaktı,uzun,uzun içine çekerken bana da uzattı.
Yalanmıydı bütün anlattıkları beni makaraya mı sarmıştı şaşkın, üzgün bir ruh haliyle elimi uzatıp geri çektim.Belkide ailesi kayıp ilanı vermişti,belki tüm anlattıkları kurmaca idi.her ne ise bu benim görevim değildi yazacağım romanda,ona bir bölüm ayırabilirdim ibret olsun diye ama,hikayenin gerçeğini hiç bir zaman öğrenemiyecektim.
Önce kendim tedavi olmalı,sonra sağlıklı bir birey ve yazar olarak topluma fayda sağlayabilirdim tecrübelerimden yola çıkarak...
Ben roman yazarıyım adım Nusret Boztepe,Van kedisi gözlü, bukalemun,tavırlı önce çok acıyıp üzülerek hikayesini dinlediğim genç kadının adını sormamıştım ama siz Kader diyebilirsiniz.Anlattıkları doğru mu idi önce inanıp acımıştım ama sonraki hali tavrı birden değişiverince tereddüde düşmüştüm. İyileşmeye yüz tutmuş, bir akıl hastasımı acaba? diye düşündüm.
Ben de kafamda bir hikaye uydurdum neden olmasındı ki o da bir yazar, gazeteci, sivil polis olamazmıydı? Hergün,sokaklarda,kanepelerde,onlarca kişiyle yakın mesafelerde,örneğin toplu taşım araçlarında,gördüğümüz insanlar nasıllardı acaba dış görünüşleri her ne kadar iyi olsa da.
Her gün her saat yanımızdan geçen kalabalıkların,içinde kimler yokturki,hırsızı uğursuzu, banka soyguncusu, seri katili,profu hacısı, hocası kimler gelip geçmedilerki yanımızdan,hayatımızdan biz kendini akıllı sananlar,kimbilir ne çok aldanıyoruz.
Yüksel Nimet Apel
3-Ocak-2008-Bodrum
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.