Kur’an ve Sünnete Sıkı Sıkıya Yapışın
Öyle cahil ki insanlar, kurtuluşun, mutluluğun, zenginliğin kaynağının insan olduğunu düşünüyorlar. Peşinden gittiği insanın, her sözünün doğruluğuna kanıyorlar… O sanki tanrı, haşa…
Kim kime karşılıksız ne veriyor?
Kim kimin ölümüne engel oluyor?
Bu sorulara cevap bulmadan Kur’anda sevap diye atfedilen her şeyden taviz verip, hayatını bu kişinin/şeytanın hedefine odaklıyor.
İnsanı kim yaşatıyor, düşünün… Aldığımız hava gökten inmiyor, bahar geldiğinde rastgele doğa yeşillenmiyor. Toprağın/denizin altında var olan her hazinenin tek bir sahibi var. Sırası geldiğinde ilham ile insanlığın hizmetine karşılıksız sunuyor. İnsan uyandığında doğa temizlenmiş ve güneş ile yaşama hazır! Bize bunları bahşeden Rabbim öylesi düzen ve sabır içinde her an, her saniye bize rahmetiyle nimetini sunuyor. Ancak insan, bu doğayı, havayı, kendi içinde ki güzelliği yıkmaya, yok etmeye, düzensiz eylem ve fikirlerde yarışırcasına mahvediyor. Rabbimin işaretlerini algılayamıyor.
Falan parti, falan lider, falan eylem, falan terör… Diyerek başladığı hayatının, yeni bir romanın sayfalarına tutunarak ömrünü sınırlıyor. Fatiha süresinde denildiği gibi “ Yalnız sana ibadet eder, yalnız senden isterim…” unutulur. Sanki para gibi ne isterse alması gereken isteklerine aşina, olmayınca insanların peşine düşüyor. İnsanlar bunu verecekmiş gibi ön yargıyla konuşuyor, liderinin fikirlerini savunuyor, İsteğinin onun hayrına mı şerrine mi sonuçlanacağını düşünmüyor. Olsun da ne olursa olsun. Düşünmüyor ki, Rabbim sonu hüsran olacak bir isteğin, olmaması için hayata geçirmiyor. Bu arada insan da düşünüp vaz geçer diye sabır ediyor. İsteğinde ısrar eden kuluna sonunda istediğini var ediyor. Buna bir araç sebep kılarak… Bu lider oluyor, bu herhangi bir insan oluyor. Kişi sanıyor ki, işte istediğim gerçek oldu. Buna sebep kişilerden Allah razı olsun diyor. Bilmiyor ki başına ne işler açacak… Ne dehşet bir sınavla karşılaşacak… Bu dünyanın olmazsa olmaz görüntüsü… Her an kaç kişinin canının yandığı ve acılara gark ettiği olaylar devam ediyor gidiyor.
Bizi yaşatan, bizi koruyan, bize oyuncaklarımızı sunan sadece ve sadece Allah… İnsanlar yalnızca araç! Bu yüzden hangi insanla yatıp kalkıyoruz, hangi lidere inanıyoruz iyice düşünüp tartmalıyız. Kimsenin oyuncağı ve yanlış hedefine piyon olmamalıyız. Allah’a inanan ve ölüm sonrasına inanan her insan özellikle daha seçici olmalı. Kur’ana ve sünnete ters düşen her şey bizim yaşama felsefemiz olmamalıdır. Kim bunlar dışında konuşuyorsa, kendi fikriyle mutluluk kurguluyorsa inanmamalı… Kur’an ve sünnetin dışında kalan her kurgunun sonu hüsrandır. Kırka gelmeden kaç çeşidini gördünüz ve pişman oldunuz kim bilir. Bunlara rağmen hala ısrar ediyor musunuz? Öyleyse kırka geldikten sonra uçurum kenarına gelmişsiniz, sonsuz boşluğa düşmeye aday olmuşsunuz demektir. Yere düşene kadar o boşluğun derinliğine bağlı olarak kısa bir süre mutlulukla sarhoş olup yaşadıktan sonra, yaşam sizin için sona erecektir. Bu kadar gaflet olabilir mi?
Sizi Kur ’andan ve sünnetten uzaklaştıran her siyaset, fikir, vaat ve mutluluk sahtedir. Buna asla inanmayın. Sonsuz hayatın çakıl taşları burada seçtiğimiz doğru insanlara ve yaşayışlara bağlıdır. Hani derler ya,” dostunuzu söyleyin kim olduğunuzu söyleyeyim.” boşa denmemiştir. .Allah bizi değiştirmiyor, Biz kendi kendimizi değiştirmeliyiz. Allah seçimlerimizde özgür bırakmış ama yalnızca bize bir ömür katlanıyor, unutmayın…
Dosdoğruyu yaşamak, Kur’ andan ve sünnetten ayrılmamak temennisi ve duasıyla…
Saffet Kuramaz