- 263 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Eskimeyen hatıralar
Ufak ufak yazmaya başladığımda internet sitelerine girip benim konulara uygun yerler arıyordum ki sonunda bir siteyle karşılaştım ve dedim ki ben bu kadroyla ilişki kurabilirsem asıl işimi bırakıp tümden yazım alemine yönelebilirim,fakat zaman kavramını henüz algılayamamıştım.
Sanıyordum ki orijinal bir eser çıkardın mı hemen sahneye indin.
Oysaki zamanı gelmeyen bir konu özde olmayan bir şeydi.
Şöyle ki duvara yaslanmış bize bakan bir adam var, adam var ama biz adamı göremiyoruz,adamsa bize bakıyor.
Zaman yaklaştıkça sis perdesi aralanıyor ve silik bir resim oluşuyor duvarda.
Daha sonra gittikçe yaklaşan bir atlı gibi adam tümden ortaya çıkıyor.
Ben duvarda yaslı duran adamın hikayelerini yazdığımda sandım ki adamı herkes görüyor.
Meğerse adam henüz oyuna girmemiş ve benim tariflerim, anlatış şeklim boşuna değilde buza yazılmış gibi oldu.
Bir başka anlatım şekliyle adam duvarda yaslı duruyor ve biri adamı tarif ediyor.
Adamın zamanı gelmediği için tarif şeklinin kafalarda karşılığı yok.
İşte burada olmayan bir şeyi algılamakta zorlanıyor insan beyni.
Yani birileri için var olan diğerleri için yok,demek ki burada iki şey önem kazanıyor.
Aslında var olup ta o anda yansımayan bir resmi herkes görüyormuş gibi tarife kalkışmak, özünde var olan o şeyin henüz zamanı gelmediği için insanların öz kameralarına yansımayış hali.
Eğer bir konu veya resim bu yansımayı gerçekleştiremez ise insanların algılaması mümkün değil.
Bir başka açıdansa yazılan bir kitabın öz mekanda filmi çekilir,bu film kare kare zamana yerleştirilir ve kitaba kodlanır.
Kitabı alıp okuyanlar okudukça film sahnesi gibi o resimleri hayal dünyasında görür gibi görür.
Ve derler ki kitabı yaşıyorum sanki,tarif edilen her sahne gözümün önüne geliyor.
Eğer bir kitap bu haliyle filmi çekilip kodlanmaz ise okuyanlar asla o kitapta anlatılanları ne anımsar nede görür gibi olur.
Bu bağlamda yazdığım kitapların tüm formaliteleri tamam oldu fakat hala o silik adamın duvara yaslı duran halindeyiz.
Adam henüz sahneye inmedi ve resim puslu bundan dolayı istediğimiz etkiyi yapmadı.
Bu demek değilki bu yaşananlar her alemde aynı etkiyi gösteriyor,oysaki farklı mekanlarda farklı çalışmalar var ve çoğu yerde yazılanlar çoktan filme dönüştü.
Şimdi kalkıp yazdıklarımın ne hale geldiklerini ciddi olarak anlatmaya kalksam böbürlenmiş gibi bir duruma düşerim diye hiç bahsetmiyorum.
Oysaki ulaştığım merhaleyi görüp onun sayesinde ayakta duruyorum.
Aksi halde çıldırmış olmam gerekirdi.
Bu yaşamımda, hayatın her alanından topladıklarımın değerini fark ettiğim için ayaktayım.
En olumsuz olayların bile altın değerinde olduğunu kavradım,daha doğrusu hatırladım.
Çoğunluğun utancından yahut ta korkusundan yaşamaya cesaret edemedikleri olayları bilinçli olarak yaşadım.
En adi, en aşağılık değerlerin altın değerinde olduğunu gördüm.
Dolayısıyla pozitif veya negatif her olayı kayıt altına alıp beraberimde götürmeye hazırlanıyorum.
Bunlar bir başka yaşama ulaşılması güç fantezi birikimi olarak yansıyacak.
Ve orada diyecekler ki,adama bak yahu amma fantezisi var.
Fantezi bu işte karşılığı olmayan bir şey değil,önceden kayıt altına alınan yaşam çeşitliliğinin renkler halinde ekrana yansıması.
Şimdi biz zamanın bize ikram edeceği olanak ve olanaksızlıkları sabırla yaşamaya devam edelim.
Köy kahvesinde oturuyoruz ve uzaklardan gelen bir gürültü duydum.
Hemen kulak kabartıp baktım uzaklardan birisi tozu dumana katarak geliyor.
O sıralar devlerin tarlalara kadar inip çalışan kadınlara saldırdığını duymuştuk.
Kaçın geliyor dedim kimse oralı olmadı çünkü ne sesi duydular nede geleni görebildiler dolayısıyla oyuna devam ettiler.
Ben hemen kaçıp yakındaki tepeye çıktım devde köye girdi,oyun oynayanlar o anda fark ettiler fakat devin çekim alanında kalmışlardı.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.