Kayıp
Aynanın karşısına oturup geceden kalma örgülerini açtı. Hafif sarıya çalan kumral saçları kıvır kıvır olmuş, bukleler özgür bırakılarak geniş omuzlarına dağılmıştı. Saçlarındaki vanilya kokusu vücudundan yayılan çilek kokusuna karışıyor, eşsiz bir şey oluşturmanın yanı sıra adeta karşısındakini etkisi altına alıyordu. "Günlerdir ondan haber yok."dedi içinden. Kokusunu unutmak için onun şampuanını kullanmıştı. Sonra içindeki ses konuşmaya devam etti. "Söz vermişti. Pencereden içeri güneş yağdığında yanında olacağım demişti. O yalan söylemez ki." diye düşündü. Peki ya söylüyorsa. Ya gerçekten de onu kandırdıysa. Neredeydi? Neden gelmemişti? "Doğum günümde burada olacağına söz vermişti. Gerçekten beni kandırıyor olabilir mi? Onu çok merak ediyorum. Telefonlarımı açmıyor. Ya başına bir şey geldiyse!" yazdı önündeki kağıdın kuru tarafına. Elleri hep kalem lekesi olmuştu. Yıkamak için lavaboya gitti. Düşündü. Çok kızgındı. Sözünü tutması gerekirdi. Odaya geri döndü. "Ona bir şans daha vereceğim. Eğer bir kez daha güneş yağarken burada olmazsa ömrüm boyunca onunla konuşmayacağım." Kağıda son olarak bunları yazdı ve kırmızı lekeli kağıdı dikkatle katladı. Komodinin üzerindeki ilaca uzandı. Bir, iki, üç, dört, beş, altı... Elindeki bardağı kenara koydu ve yatağın ortasındaki ölü bedenin yanına kıvrıldı.
İki vanilya havada birleşirken gece oldu. Sonra sabah, sonra yine gece, sabah, ve yeniden gece. Sonra ne güneş birdaha yağdı, ne de o geri döndü...
Gökçen
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.